HDP Emek Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Şaziye Köse; "Açlıkla mücadelenin yolu açlık ve yoksulluk üreten bu düzenle mücadeleden geçiyor" dedi.

Köse konuyla ilgili yazılı açıklamasında;

1-7 Haziran tarihleri arasında ilan edilen Açlıkla Mücadele Haftası, dünyada ve ülkemizde yaşanan açlığı, yoksulluğu, gelir uçurumunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. Bu sistem açlıkla mücadele eden bir sistem değil açlık ve yoksulluk üreten bir sistemdir. 

Bugün dünyada 2,5 milyara yakın insan açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Türkiye’de çalışan nüfusun yüzde 60’ı asgari ücrete veya altında bir gelire sahip ve en az 20 milyon insan aslında açlık sınırını altında yaşıyor. İşini kaybedenlerle birlikte açlık sınırı altında yaşayan insanların sayısı 30 milyonu buluyor. Kapitalist sistem, dünya nüfusunun çok küçük bir kesimi için inanılmaz bir zenginlik yaratırken, diğer nüfusun geri kalan çok büyük çoğunluğu için ölümcül bir yoksulluk ve açlık üretiyor. Sistem, yaşadığı krizleri; insanlığı, doğayı, uygarlığı yok etme pahasına aşmaya ve insanlığa vahşeti yaşatmaya devam etmektedir.

1970-80’li yıllarda kapılarını neo-liberal politikalara açan Türkiye, 24 Ocak 1984 kararları ile adeta neo-liberalizmi devletin iktisadi kimliği haline getirmiştir. 2002 yılından beri iktidarda olan AKP, bu iktisadi politikaları hayata geçirme geçmişteki her hükümetten daha istekli olmuş, neoliberal politikaları en vahşi ve en ileri aşamasında uygulamıştır. 

İktidar özellikle son 10 yılda, tüketime dayalı, üretmeyen, istihdam yaratmayan ve yabancı sermaye akışlarına bağımlı kırılgan bir ekonomi yaratmıştır. AKP iktidarı yaratamadığı istihdam ile birlikte esnek ve güvencesiz çalıştırılmayı, sendikasızlaştırmayı, keyfi işten çıkarmaları ve yoksullaştırmayı temel politik hedefi haline getirerek Türkiye emekçilerini ve halklarını açlığa ve intiharlara sürüklemiştir. Asgari ücretin bile açlık sınırının altında olduğu 2021 yılında AKP daha doğrusu Saray rejimi Türkiye emekçilerini ve halklarını açlık ile terbiye etmeye çalışmaktadır. Saray rejiminin açlığa mahkum ettiği Türkiye halklarının ve emekçilerinin en net fotoğrafını, insanların semt pazarlarında çürük sebze ve meyve toplarken, ekmek kuyruklarında saatlerce beklerken, soğan ve patates alabilmek için pandemiyi umursamadan kalabalıklar halinde birbirini ezerken ve çöplerde yiyecek ararken görüyoruz. Yüksek enflasyon, gıda fiyatlarındaki hızlı ve yüksek artış, reel alım gücünün düşmesi, döviz kurundaki artışların getirdiği maliyetler, Türkiye’de açlık oranlarını tarihin en yüksek seviyelerinden birine getirmiştir.

Toplumsal emeğin ürünü olarak ortaya çıkan kurumların ve ülke kaynaklarının, siyaset-mafya ilişkileriyle bir avuç elite, çetelere, mafyaya ve yandaşa nasıl peşkeş çekildiği de çıplak bir biçimde karşımıza çıkmaktadır. Çıkarları için vatan, millet, beka gibi milliyetçi söylemi perde olarak kullananlar, emekçilerin, yoksulların alın terini ipotek altına almaya çalışmaktadır. 

Pandemi sürecinde halkı ya açlıkla ya da virüsle baş başa bırakan iktidar, ekonomik kaynakları yandaşlar ve çeteler arasında taksim etmeye devam ediyor. Ne biz ne de bu yaşamı üreten emekçiler asla kabul etmeyecek. Toplumumuza reva görülen bu yaşam, bu eşitsizlik bir kader değil; reddediyoruz. Bize düşen görev iktidarın çeteler üzerinden yarattığı gündem manipülasyonuna karşı açlığı, işsizliği, yoksulluğu, emek sömürüsünü her bir sokakta temel gündem haline getirmektir. Bir kez daha bütün emekçileri, ezilenleri açlık, yoksulluk, eşitsizlik yaratan bu sistemle mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz. 

Şaziye Köse

1 Haziran 2021

Editör: TE Bilisim