Bilindiği gibi hiç kimse içinde bulunduğu biyolojik yaşına bir anda gelmemiştir. Herkes bir ilk bebeklik, son bebeklik, çocukluk, ergenlik, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık gelişimsel dönemlerini sırasıyla izlemektedir. Bizi biz yapan, kişiliğimiz üzerine etki bırakan, kendimizi şimdiki kendimiz olarak hissettiren ise işte bu gelişimsel geçmişimizde yaşantıladığımız deneyimsel geçmişimizdir.

Bebeklik ve çocuklukta yaşantılanan bazı yoksunluklar bizleri güçlendirip geliştirebildiği gibi öteki bazıları, bizleri güçsüz bırakır, enerjisiz hissettirir hatta günlük mesleki, sosyal veya ilişkisel işlevlerimizi de bozabilir. Çünkü yaşam tek düze olmayıp, iniş ve çıkışları da içerisinde barındıran bir yapıdadır. Bu anlamda bireylerin geçmişinde kendisini mutlu ve güven dolu hissettiği güzel deneyimler bulunduğu gibi; kendisini güvensiz, mutsuz, utanç dolu ve suçlu hissettiği olumsuz deneyimler de gerçekleşmektedir.

Günlük yaşadığımız sıkıntı ve stresi işlemek ve bizi daha iyi hissettirmek gibi bir işlevi de bulunan zihnimiz, bu işlevini uyku esnasında rüyalarda kendine has bir dil ve sembollerle yerine getirmektedir. Ancak zihnimizin de bir kapasitesi vardır ve kapasitenin üzerindeki duygusal yaralanma deneyimlerini işlemekte zorlanır. Bu travmatik deneyimler kendiliğinden yok olmamakla birlikte renk, koku, ses, duygu ve düşüncelerin de içinde yer aldığı ve bir klasöre benzeyen dosya şeklinde zihnimizde depolanmakta ve yok olmadan uzun yıllar orada durabilmekte; ayrıca kişinin bugünkü duygu ve davranışlarını da etkileyebilmektedir.

Bunun yanı sıra daha önce yaşanan olumsuz deneyimlerle ilişkili herhangi bir tetikleyici kişiye ulaştığında, geçmişte depolanmış travmatik klasör aktifleşir ve ilk günkü kadar taze anılar kişiye acı vermeye yeniden başlar, kendilerini kâbuslar ve uyku bozuklukları şeklinde gösterirler. Travmatik yaşantıları bulunan kişiler, bu anıları bastırmak ve unutmak için yoğun çaba harcar ve istemediği düşüncelerden kaçınmaya çabalayarak kendi duygularıyla arasına mesafe çekmeye veya duvar örmeye neredeyse tüm zamanını harcar.

Kişinin tek başına baş edemediği bu yaralayıcı duygusal durumlar için son yıllarda tüm dünyada uygulanan bilimsel ve etkili terapi tekniğinin adı EMDR (Eye Movement Desensitization and Reprocessing)' dır. Bir uzman yardımıyla uygulanan EMDR sonucunda, kişinin geçmişteki anısı silinmemesine rağmen, kişi anısıyla ilgili duygusal bağını keser ve o olayı kendisi değil de bir başkası yaşamış gibi rahat hissetmeye başlar. Böylece geçmişte yüzleşmek istemediğimiz bu gibi zorlayıcı anılardan kurtulmak mümkünleşir. EMDR' ın yaygın olarak kullanıldığı durumlar ise trafik kazası mağduriyetleri, taciz ve tecavüz mağduriyetleri, deprem ve sel gibi doğal afetler, yakın kayıpları (ölüm) gibi kişiye rahatsızlık veren tüm acı veren duygusal anılardır.

Editör: TE Bilisim