Mersin'de farklı statülerde 27 kurum, kuruluş, siyasi parti, sendika, kitle örgütü ve dernek oluşturdukları "Eğitim İzleme Kurulu" II: Dönem Raporunu yayınladı.

Eğitim İzleme Kurulu adına raporu Eğitim Sen Mersin Şube Yürütme Kurulundan Şube Sekreteri Semih Gündoğdu okudu.

Gündoğdu raporu sunumunda; "Eğitimde uzun yıllardır var olan eşitsizlikler, salgın ve uzaktan eğitim sürecinde daha önce hiç olmadığı kadar derinleşmiştir. Özellikle sosyoekonomik durumu iyi olmayan yoksul aileler, tarım işçisi çocuklar, özel eğitim kapsamındaki çocuklar, anadili farklı olan çocuklar ve diğer dezavantajlı gruplar uzaktan eğitime büyük ölçüde ulaşamamış, MEB gerekli adımları atmadığı için fiili olarak sistemin dışına itilmiştir. MEB salgının başından itibaren eğitimde dezavantajlı grupların yaşadığı erişim sorununa kalıcı çözümler üretememiştir" değerlendirmesinde bulundu.

MERSİN EĞİTİM İZLEME KURULU RAPORUNU OLDUĞU GİBİ YAYINLIYORUZ;

Atamalar liyakat İlkesi Esas Alınarak Yapılmalıdır

Salgın koşullarında eğitim öğretimin bütün eksikliklerine rağmen uzaktan yapılmaya çalışıldığı, çok sayıda öğrencinin uzaktan eğitime erişiminde ciddi sorunlar yaşandığı bir dönemde, LGS’nin kapsamında değişiklik ya da seyreltme yapılmayarak öğrencilerin bütün örgün eğitim müfredatından sorumlu tutulması uzaktan eğitime erişemeyen, müfredatı takip edemeyen çok sayıda öğrenci açısından ciddi bir adaletsizlik yaratarak, uzaktan eğitime erişim imkânı olmayan öğrencilerin aleyhine olmuştur. Kırıkkale İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Hamza Aygün ise çare olarak okul müdürlerine gönderdiği "Sınavda herhangi bir hedefi olmayan öğrencilerin sınava katılmamasını sağlayın” mesajı ile “yapılamamış eğitimin” “başarısını” öğrencilerde aradığı görülmektedir. Yoksul ailelerin çocuklarını “hedefi olmayanlar” diyerek Liselere Geçiş Sistemi’nin amacına uygun biçimde imam hatip liselerine, meslek liselerine ve açık liselere mecbur bırakmak isteyenlerle mücadelemiz devam edecektir.

Hedefi olmayan liyakatsiz yöneticilere bir örnek de Mersin’den vermek istiyoruz. Mersin Eğitim Sen Şubesine gelen bilgilere göre TEMA Vakfıyla iş birliği halinde yürütülen Sıfır Atık Projesinde Öğrencilerle yıllık olarak hazırlanarak uygulanması gereken planlar bir haftada uygulanmış gibi gösterilerek sözde okul başarısını arttıran yöneticiler var.1 Haziran’da yüz yüze eğitime geçilmesiyle ikili öğretim, kalabalık sınıflar, altyapı eksiklikleri, öğretmen açıkları vb. sorunlar nedeniyle Mersin’de bazı okullarda haftalık ders programındaki derslerin tamamını alamayan öğrenciler var. Öğrenci devamsızlığının yok sayıldığı, çok sayıda öğrencinin uzaktan eğitime erişiminde ciddi sorunlar yaşandığı bir dönemde “Canlı derse öğrenci girmedi” diye öğretmenin ek dersini kesmek isteyen yöneticiler var. Böylece uzaktan öğretim sürecinde, kamuoyunda “Öğretmenler evde yatıyor!” algısı oluşturulmuş ve MEB’in yaklaşımları da bu algıyı güçlendirmiştir. Gece gündüz demeden, hafta sonu dâhil gerekli tüm hazırlıklarını yaparak çevrimiçi derslerine disiplinle katılım gösteren öğretmenlerimizin ek dersleri dahi tartışma konusu haline getirilmiş ve “Derse öğrenci katılmadı” denilerek ödemeleri yapılmamıştır. İnternet, bilgisayar gibi desteklerden mahrum bırakılan öğretmenlerimiz eriyen maaşlarına, ödenmeyen ek derslerine rağmen bütün bu sürecin ekonomik yükünü de yine kendileri üstlenmiştir. Aşıları yapılmadan Şubat-Mart-Nisan aylarında seyreltilmiş yüz yüze eğitime büyük bir fedakârlıkla, yaşam riskini göze alarak katılan öğretmenlerimizin emeği neredeyse görünmez kılınmıştır. Bu dönemde salgın nedeniyle yaşamını yitiren eğitim emekçileri anısına tek bir açıklama dahi yapılmamıştır.

  • Atamalar liyakat ilkesi esas alınarak yapılmalıdır.
  • Okul, ilçe, il ve merkez örgütünde eğitim hayatının planlanması ve yönetiminde eğitim emekçilerini söz, yetki ve irade sahibi yapacak katılımcı mekanizmalar oluşturulmalıdır.
  • Atamalarda objektif kriterler esas alınmalı mülakat sistemine son verilmelidir.
  • İşe alma, yükseltme ve işe son verme süreçlerinde ırk, toplumsal köken, cinsiyet, dil, din, siyasal düşünce, doğuş vb. başka türden ayrımcılıklara izin vermeyen mekanizmalar kurulmalıdır.

Laiklik İlkesini İhlal Eden Uygulamalar Ortadan Kaldırılmalıdır

Cemaatler ve tarikatlarla yapılan protokoller, dinden özerk yaşam süren velileri ve öğretmenlerimizi ciddi biçimde endişelendirmektedir. Yine Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün, il ve ilçe milli eğitim yöneticileri ile okul yöneticilerini öğrencilerin dini içerikli dersleri seçmeleri konusunda yönlendirdiği şikâyetleri gündemde sıklıkla yer almıştır. Mersin’de seçmeli dersleri velilere seçtirdiği için okul müdürü tarafından hakaretlere uğrayan Eğitim Sen üyesi öğretmenimizin hukuki mücadelesi devam etmektedir.

Anadolu liselerinin fiziki koşulları iyileştirilmeden, ek derslikler yapılmadan, okul kontenjanlarını, derslik sayılarını dikkate almadan artırmak sınıfların aşırı kalabalıklaşmasına neden olmaktadır.. Hatta bazı okullarda ikili eğitim zorunlu hale gelmektedir. Kontenjan fazlası öğrencilerin Anadolu liselerine alınması sonucu ihtiyaç duyulan derslikler için neredeyse dersliklerinin yarısından fazlası boş olan imam hatiplerden derslik kullandırılması sonucu Anadolu lisesinde okuyan

öğrenciler fiilen imam hatiplere kaydırılmış olmakta, Farklı inançlardaki öğrencilere mahalle baskısı yapılarak öğrencilerin okullardan ayrılmasına neden olmaktadır.

Devlet, eğitimi ve toplumsal yaşamı örgütlerken bunu dini kurumlara, dini kurallara, söylemlere ya da referanslara göre yapmamalı, özellikle eğitim sistemini dini kurallara göre değil, evrensel ve bilimsel gerçeklere, toplumsal ihtiyaçlara göre düzenlemelidir. MEB’in görevi çocuk ve gençleri insanlığın ortak evrensel değerleri doğrultusunda yetiştirmek, temel insan haklarını ve çocukların yararını gözetecek, çocuk ve gençlerin kendini gerçekleştirebilmesi için mevcut bilgi birikimine ulaşmasına ve eleştirel düşünce becerisi kazanabilmesine olanak sağlayacak somut adımlar atmak olmalıdır.

Bakanlıklar kendi çalışma alanlarını proje ortaklıkları adı altında ideolojik vakıf ve derneklere devredemez. Geçmişte bu ve benzer vakıfların yurtlarında yaşanan taciz ve tecavüz olayları halen toplumumuzun hafızasındadır. Gençlerimiz, dini inançları sömürmeyi ideolojik bir kılıfa dönüştürerek hareket eden bu vakıflara teslim edilemez.

  • Seçmeli derslerin ilgi, yetenek ve merakları doğrultusunda öğrenciler tarafından seçilmesi için gerekli özen gösterilmelidir.
    • Öğrencileri dini içerikli dersleri seçmeye yönlendiren eğitim yöneticileri ve okul yöneticileri uyarılmalıdır. Anayasa ve eğitimle ilgili yasalarda yer alan laiklik ilkesi, Türkiye’de çoğul bir ortak yaşamın güvencesidir.
    • Bilimsel ve laik eğitim ilkesinden vazgeçilmemelidir.

-    Eğitim Sen tarafından son iki yılda protokollere karşı açılan davalar:

Server Yaşam Vakfı’nın Okullarda Faaliyet Yürütmesine Karşı Tarih: 25 Mart , 2021

Siverek İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü İle Siverek Öğrenci Derneği Arasında İmzalanan Protokolün İptali ve Yürütmenin Durdurulması Tarih: 08 Ocak , 2020

Bolu Milli Eğitim Müdürlüğü ile Bolu Müftülüğü Arasındaki Protokolün İptali Tarih: 21 Kasım , 2019

Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Eğitim Mevzuatından Çıkaran ve Vakıf ve Derneklerin Eğitim-Öğretim Kurumlarında Sosyal Etkinlik Yapmasına Olanak Sağlayan Düzenlemeler Tarih: 16 Eylül , 2019

Yalova Milli Eğitim Müdürlüğü ile Yalova Müftülüğü arasında imzalanan ve dini öğretim programının okul öncesi eğitim kurumlarında uygulanmasını öngören protokolün iptali Tarih: 09 Nisan , 2019

Edirne Milli Eğitim Müdürlüğü ile Edirne Müftülüğü arasında imzalanan ve Kuran kursları öğretim programının okul öncesi eğitim kurumlarında uygulanmasını öngören protokolün iptali Tarih: 28 Mart , 2019

Eğitimde Temel Sorun Eğitim Politikasının Olmaması ve Sınav Merkezli Eğitimdir

Ortaöğretime geçiş sistemi (Liselere Geçiş Sistemi) açısından baktığımızda iktidarın hayata geçirmeye çalıştığı eğitim politikasının özünü, özellikle yoksul emekçi çocuklarını meslek liselerine, imam hatip liselerine ya da açık liselere yönlendirmek olduğu anlaşılmaktadır. Bugüne kadar, çeşitli adlar altında ulusal (ABİDE) ve uluslararası (TIMSS, PISA) yapılan sınavlarda ortaya çıkan sonuçlar üzerinden yapılan değerlendirmeler, çocuk ve gençlerimizin matematik bilmeyen, soyut düşünemeyen, doğadaki olayları algılamakta ve yorumlamakta bilimsel anlamda yetersiz kaldıklarını, diğer ülkelere göre oldukça geride olduklarını göstermektedir.

Eğitim sistemi çocuklarımızı ve gençlerimizi gerçek anlamda eğitmemekte, sadece yapılacak sınavlara hazırlamaktadır. İlkokuldan itibaren üniversiteye kadar yapılan sınavlarda çocuklarımız ve gençlerimiz resmen yarıştırılırken, okulda ve günlük yaşamda birbiriyle rekabet etmeleri istenmektedir. Sınavlar üzerinden yapılan eleme ve yönlendirmeler, zaten eşit ve adil olmayan bir eğitim sistemi içinde özellikle yoksul emekçi çocukları, kız çocukları ve anadili farklı olan çocuklar açısından yeni eşitsizlikler ve adaletsizlikleri beraberinde getirmektedir.

İkili öğretim, kalabalık sınıflar, altyapı eksiklikleri, öğretmen açıkları, yetersiz ücretler gibi pek çok sorunun yanında, özellikle son dönemde artan ücretli öğretmenlik, sözleşmeli öğretmenlik, geçici personel çalıştırma gibi uygulamalar, eğitimin niteliğini ve sürekliliğini olumsuz etkilemiştir. Her yıl on binlerce öğrencinin yapılan sınavlardan “sıfır” puan alması, öğrencilerin ortalama başarısının artmak bir yana sürekli düşüş göstermesi, temel eğitimden ortaöğretime geçiş sürecinde yıllardır yaşanan sorunlara kalıcı çözümler üretilmemesinin sonucudur.

  • İlköğretimden başlayarak üniversiteye kadar, sürekli olarak yapılan sınavlara endekslenmiş bir eğitim sisteminin nitelikli olması mümkün değildir. Öncelikli olarak yapılması gereken, öğrencilerimizi sınav cenderesinden kurtarmaktır. Kapitalizmin dayattığı “piyasacı eğitim” anlayışının tipik bir örneği olan bu anlayış derhal terk edilmeli, öğrencileri birbiri ile rekabet eden değil, onları geliştiren, çok yönlü bilgi ve beceri kazandırıcı, nitelikli bir eğitim anlayışı benimsenmelidir.
  • Eğitimin hiçbir kademesinde öğrencilere ve dolayısıyla ailelerine dayatmada bulunulmamalı, eğitim sisteminin öncelikli sorunu olan ‘sınav merkezli eğitim’ anlayışı terk edilmelidir. Her öğrencinin kendi ilgi ve becerisi doğrultusunda hangi alanda okuyacağına kendisinin karar vereceği eğitim sistemi oluşturulmalıdır.

Kendi yöneticilerini seçemeyen eğitim emekçileri ve akademisyenler, akademik özgürlüklerin gaspı, kapıların tarikat ve cemaatlere sonuna kadar açılışı, laiklik ilkesi ile bağdaşmayan uygulamalar, liyakatsizlik, kadrolaşma, piyasacı eğitim anlayışı…

Mersin Eğitim İzleme Kurulu olarak eğitime dair eğitim emekçilerinin, velilerimizin ve öğrencilerimizin sesi olmaya devam edeceğiz. Sorunların üzerini örtmek isteyen ve görmezden gelenlere karşı inatla herkese sorumluluklarını hatırlatıp, sorunun değil çözümün bir parçası olmanın mücadelesini vereceğiz.

MERSİN EĞİTİM İZLEME KURULU BİLEŞENLERİ

(Alfabetik Sırada):

  1. Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF)
  2. Alevi Kültür Dernekleri Mersin Cemevi
  3. Büro Emekçileri Sendikası (BES)
  4. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)
  5. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Mersin Şubesi
  6. Çukurova Göç ve Mülteci Araştırma İzleme Derneği (ÇUKUROVA GÖÇ - DER)
  7. Demokratik Alevi Dernekleri (DAD)
  8. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen)
  9. Emekliler Sendikası (EMEKLİ-SEN)
  10. Emek Partisi (EMEP)
  11. Halkevleri
  12. Halkların Demokratik Partisi (HDP)
  13. İnsan Hakları Derneği (İHD)
  14. Mersin Barosu
  15. Mersin Tabip Odası
  16. Mimoza Kadın Derneği
  17. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD)
  18. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES)
  19. Sol Parti
  20. Sosyal Demokrasi Derneği (SDD)
  21. Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği (SHUDER)
  22. Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP)
  23. Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP)
  24. Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (TÜM BEL SEN)
  25. Türkiye Genel Hizmetler İşçileri Sendikası (GENEL-İŞ Mersin Şubesi)
  26. Türkiye İşçi Partisi (TİP)
  27. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED)
Editör: TE Bilisim