Eğitim Sen MYK Üyesi Ahmet Karagöz yazılı bir açıklama yaparak 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrası gelişmelere dikkat çekti.

Karagöz’ün açıklaması şu şekilde;

Siyasal iktidar, yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla evrensel değerleri yerle yeksan eden tutum ve uygulamalarıyla taraf ve yönelimini; ırkçılık, şovenizm, şiddet ve gerilimden yana açıkça kullanmaktadır. Dolayısıyla toplumsal desteği her geçen gün artarak kaybeden siyasal iktidar ülkemizi, hedefi ve rotası olmayan bir yörüngeye doğru hızla sürüklemektedir. Bu bağlamda farklı etnik, inanç ve kültürel kimliklere sahip Türkiye Halklarının ortak eğerler etrafında buluşması ve refleks gösterme zamanıdır. Yoksulluğun, yolsuzluğun, işsizliğin zirve yaptığı ve tartışıldığı bu dönemde, “çoklu baro” sistemi ve Ayasofya müzesinin ibadete açılması gündem ve hedefi şaşırtmak, halkın ve ülkenin acil çözüm bekleyen sorunlarını ise hasıraltına süpürmektir.  Bu nedenle, ülkemiz ve çocuklarımızın geleceği için gün birlik olma ve mücadele etme günüdür.

AKP ve siyasi ortağı MHP’nin ülkeyi yönetemedikleri, telkin ve tehditlerle zaman kazanmaya çalıştıkları ve sandığa gömüleceklerinin farkında olmaları nedeniyle hukuksuzluğa ve kanunsuzluğa dört elle sarıldıklarını Türkiye Halkları bilmektedir.

“Kalkın ey ehl-i vatan dediler. Kalktık bilahare baktık ki adamlar yerimize oturmuşlar.” Yöneticilerden, bürokratlardan asgari müşterek; liyakat, deneyim, tecrübe ve tarafsız olmaları beklenir. Bu beklentimize nafile diyen siyasi otoriteye, Türkiye halkları olarak ayrıştırıldığımız, kamplaştırıldığımız ve terörize edildiğimiz günlerin geride kalma mücadelesini vermek demokratik bir haktır. Direnme hakkını kullanmamak ise işlenen suçlara ortak olmaktır.

KHK’lerle, kayyum atamalarıyla, baskılarla dikensiz gül bahçesi yaratmaya çalışanlar, hukukun evrensel ilkelerini, anayasayı ve uluslararası sözleşmeleri tanımadıklarını bütün uygulamalarıyla yaşama geçirmelerine tanıklık ettik. Dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “KHK’lerle ihraç edilen kamu çalışanların tamamı suçlu değildir, bir bölümünü idari tasarrufla ihraç ettik.” Ve yine “irade” diyenlerin halkın iradesine saygı duymayarak kayyum atadıklarını, iradeye ipotek koyduklarını seksen bir milyon nüfusun tamamı bilmektedir. İşimizi elimizden alıp, ekmeğimize göz koydular. İrademizi yok sayıp, irademize kayyum atadılar. Evet, bizi terörize edenler; “Kalkın ey ehl-i vatan dediler. Kalktık bilahare baktık ki adamlar yerimize oturmuşlar.” Ülkenin ve siyasal iktidarın durumu ve yaşadıklarımız tam da budur.

Yarın 15 Temmuz darbe girişiminin dördüncü yıldönümü. Yüzlerce insanımızın ölümüne, binlerce insanımızın yaralanmasına sebebiyet verenlerin yargıda, orduda, emniyette nasıl kadrolaştıklarına ilişkin inceleme, araştırma ve soruşturmanın yürütülmemesi birçok failin hala bürokraside önemli görevlerde olabileceği tezini de desteklemektedir. Evet, 15 Temmuz’da yaşanılanlar amasız, fakatsız darbe girişimidir. Ancak, siyasal iktidar bu işin tarafı ve sorumlusuyken, mağduriyete oynaması ve sonrasında Feto ile mücadele eden muhalif kesimleri de KHK’lerle kamudan hukuksuzca ihraç etmeleri nedeniyle siyasal iktidarın Feto ile mücadele gerçeğini de açıkça yalanlamaktadır.

Telkin, tehdit, algı yönetimi ve savaş çığırtkanlığı yapanların ülkeyi yönetemedikleri gerçeği ortadadır. Kaos ve krizin giderek derinleştiği bu dönemde en büyük görev muhalefete düşmektedir. Siyasal iktidarın yarattığı algıdan çekinerek geride durmak, geri adım atmak ülkemize yapılacak en büyük kötülüktür. Yoksulun daha yoksul, yandaşın daha da zengin olmasını sağlayan 18 yıllık AKP iktidarının, siyasi ömrünü tamamladığı gerçeğini hiçbir şey perdeleyemez.

Umut büyüyor, ışık görünüyor, Mücadeleye omuz ver, GİTSİNLER!

Editör: TE Bilisim