Çocukluğumdan kalma bir anıdır bende bu naylon pabuçlar. Üşürdüm çok.

Yağmurlu havalarda okula giderken hep ıslanırdı ayaklarım. Küçücük bir su birikintisi bile yeterdi ince çoraplarımı ıslatmaya. Biliyor musunuz hala ısınmaz benim ayaklarım böyle soğuk havalarda. O zamanlar evde ne kalorifer ne elektrikli soba. Talaşlı sobalar vardı evin oturma odasının ortasına kurulan. Ne koltuğa yakın ne duvara, tam salonun ortasına kurulurdu ki herkes etrafına oturup nasiplensin diye yaydığı ısıdan. Tek gıcık tarafı boşalan soba kovalarının içine tekrardan buz gibi havada talaş basmak. Her ödülün bir emeği vardı işte. Onu doldurup yakana kadardı tüm eziyet. Sonra sıcacık olurdu ev. Yanaklarımız kızarmaya başlayınca badanası dökülen ev bile farklı görünürdü gözümüze. Duvarda asılı siyah beyaz vesikalık büyütülmüş fotoğraflar, ünlü ressamların yaptığı tablolardan daha değerli olurdu. Sobanın üzerinde pişen kestane kokusu da yayılınca odaya, içimiz daha bir hoş olurdu. O soğuk beton dört duvar böylelikle yuvaya dönüşürdü. Çaydanlıktan sobanın üzerine dökülen damlaların çıkardığı sesten bilirdik çayın kaynadığını. Önce babama doldururdu annem, sonra kim istiyor diye sorardı. En önce “ben” derdim “ben” çünkü yetmezdi bana yanaklarımın kızarması, üşüyen ellerimde ısınmalıydı ve birde yalnız geçen çocukluğum. Öyle yalnızım dediğime bakmayın beş kardeştik biz. Kalabalıktık hani. Babam hep derdi “Dört oğlum bir yana kızım bir yana” Öylede oldu işte, dördü bir yerde ben bir yerde geçti çocukluğum, hep beraber ama ayrı. Ne kadar olsa o zamanlar kızlar pek sevilmezdi. Erkek egemenliğinin hâkim olduğu bir toplumda yaşamak zordu. Yıllar geçse de tek değişmeyen şey buydu aslında. Sürekli bitlenen saçımı erkek tıraşı kesmeseydi annem, ben bu farkı belkide hiç bilemeyecektim. Ya da abim sürekli birileriyle kavga ettiği için onu kurtarmaya çalışmasaydım eğer adım erkek Fatma’ya çıkmayacaktı.  İşi tek bozan şey ayağıma giydiğim naylon pabuçlardı. Bir tek o beni ele veriyordu. Çünkü tüm erkekler tablacıdan da alınmış olsa spor ayakkabı giyiyordu. Ben spor ayakkabısına o dönemden tam bir yıl sonra kavuşmuştum yani abime yeni bir ayakkabı alındıktan tam bir yıl, bir saat sonra. Naylondan daha sıcak tutuyordu ama önleri top oynamaktan büklüm büklüm olup yırtılmıştı. Okul sıralarında en önde oturuyordum ama ayakkabımdan utandığım için ayaklarımı sürekli geride bırakıyor, bazen de çantamı ayakkabımın üzerine koyuyordum. Ama en azından artık abim kavga ettiğinde onu üç dört kişiden kurtarmak için ayakkabımı çıkartıp üzerlerine koştuğumda kaçışıyorlardı. Naylon pabuçlar o kadar acıtmıyordu sanırsam. Bu önü yırtık spor ayakkabı işimi kolaylaştırmıştı nasılsa, çok sevinmiştim biliyor musunuz? Her kötü olaydan yeni bir mutluluk çıkarma yaşlarımızdı işte. Çünkü Polyanna en sevdiğimiz çizgi film kahramanıydı o zamanlar. Öyle bir çocukluktu işte benimkisi. Evet, abimin eskileriyle büyüdüm ben. Dizleri beyazlamış gri pantolon, önü patlamış spor ayakkabıları ve birde küçülmüş beyaz gömlek, öncesinde yakası kolasız siyah önlükleri söylemiyorum bile. Sanırım dolabımda otuziki çift ayakkabı ve giyemeyeceğim kadar kıyafetimin olması bu yüzden. Övündüğümden değil neye açlık duyduysanız büyünce onu kapatmaya çalışıyor ya insan. Hepsi bu. Çok sonra babamı kaybetmeseydim eğer güzel bir çocukluk hatırası deyip geçiştirebilirdim cümlelerimi. Hani yanaklarımın kızardığı ve elimi ısıtmak için çay bardağına sarıldığımla kalsaydı çocukluğum ama kalmadı.

Sen büyüdükçe kayıplarında büyüyor, hatta sen büyüdükçe acılarında büyüyor. Garip bir varlıktı insanoğlu. Büyümek için gün sayıyor, büyüyünce çocukluğunu özlüyor. Tek değişmeyen şey ne kadar büyüsünde hala bir anne kucağına sığabildiğindi. O dünyan oluyordu. Büyüsünde çocuk oluyordun, şımarıyordun yanında. Ne kadar eksik yanın kaldıysa annenle bir kez daha yaşıyordun.

Tüm bunları niye mi yazdım? Hala nefes alabiliyorken, hala hayattayken an’ın tadını çıkarın. Özlemek biraz yürek burkan bir şey! Zaman geçtikçe geride kalanları özlemektense bugünün tadını çıkarmak en güzeli. Hadi sarılın sevdiklerinize.

Zor değil.

Siz az da olsun üzerinize düşeni yapın, hayat gerisini tamamlar. Sevgiler.

Editör: TE Bilisim