Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Serap Yazıcı ve CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya; Bugün Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülen “Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nde yer alan öğrenci affı, araştırma görevlilerinin istihdamına ilişkin 50/D maddesi düzenlemesi ve İstanbul Şehir Üniversitesinin kapatılmasının yıl dönümüne ilişkin TBMM’de bir basın toplantısı gerçekleştirdi.

  • Öğrenci Affı Amasız Fakatsız Çıkmalıdır
  • Araştırma Görevlilerinin İstihdam Sorunu 50/D Düzenlemesi Torba Yasayla Düzeltilemez
  • Ismarla Kanunla Şehir Üniversitesi’ni Kapatanlar Ülke Yönetemez
  • Yök Denklik Sorununu Kanunlara Uygun Şekilde Çözmelidir
  • Öğretmen Ataması 60 Bin Olmalıdır

ŞEHİR ÜNİVERSİTESİNİN KAPATILMASI

10 Nisan 2020 tarihinde, “Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2778), Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’na geldiğinde vakıf üniversitelerinin keyfi şekilde kapatılmasının yolunu açacağı için buna karşı çıktık. Getirilen kanun teklifinin özellikle de Şehir Üniversitesini kapatmaya yönelik ısmarlama bir teklif olduğu da çok açık ortadaydı.

Bu kanun alelacele 15 Nisan 2020 tarihinde Meclis Genel Kurulu’ndan geçti, 17 Nisan 2020 tarihinde ise Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Hemen ardından 30 Haziran 2020'de ise İstanbul Şehir Üniversitesi’nin faaliyetlerine son verildi.

YÖK Başkanı ve YÖK temsilcilerine teklifin amacın ne olduğunu, Cumhurbaşkanının yeterli yetkiye sahip olduğunu, özellikle de 13’üncü maddenin ayrıntılı bir şekilde getirilmesindeki amacın ne olduğunu sormuştum. 

YÖK Başkan Vekili Prof. Dr. Rahmi Er şu yanıtı vermişti; “Şimdi, tabii ki efendim, şu anda gerçekten biz yeni YÖK olarak pek çok yetkimizi devretme… ya da yetki paylaşımı yoluna gidiyoruz. Şu anda bu vakıf üniversitelerinin…, faaliyet izninin durdurulması veya kapatılması noktasında tek yetkili olan YÖK. YÖK bu kadar sınırsız bir yetkiye sahip. Biz istiyoruz ki bu, sadece bizim yetkimizde olan bir şey olmasın, raporlara bakılsın, ilgili yerlerden görüşler alınsın ve o çerçevede değerlendirilerek... Yani bunların kapatılması süreçleri sadece YÖK'ün inisiyatifinde değil, YÖK'ün dışında da birtakım unsurlar bulunsun istiyoruz. Bir tür yetki paylaşımı veya devri diyebilirsiniz, amacımız budur.”

O dönem,  AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a kurdelesini kestiği ve açtığı bir üniversitenin kapısına kilit vurma yetkisi verildiğinin, YÖK’ün yetki devri yaparak kendisini lağvettiğinin altını çizmiştim.

Tam da öyle oldu. Sonuçta biz itirazlarımızda haklı çıktık. Bu kanunun Şehir Üniversitesini kapatmak amacıyla çıkartıldığı anlaşıldı. Erdoğan çıkartılan kanunla Şehir Üniversitesi’nin kapısına kilit vurdu. 

Arsa tahsis ettiği, kurdele keserek birlikte açtığı üniversiteyi yollar ayrılınca kanun çıkartıp keyfi şekilde kapatan anlayışın Türkiye’yi sürüklediği yer herkesi endişelendirmelidir. Bu üniversiteye ihtiyaç varsa; kurulması doğru bir kararsa, neden yollar ayrılınca kapattınız?

Kişisel hırsla, kindar bir anlayışla; yıkarak, yakarak, yok sayarak devlet yönetilmez.  Yönetemiyorlar da!

CHP heyeti olarak 21 Köy Enstitüsünü ziyaret ettiğimizde de aynı kindar anlayışın Köy Enstitüleri binalarını da yıkıp yerle yeksan ettiğini gördük.

Bunlar bilime, eğitime, düşünen ve araştıran insana düşman. Kısacası laik, demokratik, bilimsel eğitime düşman.

 DENKLİK

YÖK’ün yurtdışında bir üniversitede okumak isteyen öğrenciye tanınırlık belgesi vermesi, okulunu bitirip, diplomasını alıp yurda geldiğinde de “Kusura bakma o üniversitenin tanınırlığını ortadan kaldırdım.” demesi hukuk devletinde kabul edilemez.

Bize ulaşan çok sayıda öğrencinin YÖK tarafından mağdur edildiğini görüyoruz. Öğrenciler tanınırlık var diye yurtdışındaki üniversitelere gidip okuyorsa, hukuk devletinde o hak keyfi bir şekilde ellerinden alınamaz. YÖK’ün bu mağduriyetin düzeltmesi gerekir.

Ayrıca denklik verilen üniversitelerden mezun olan öğrencilere de fark derslerini vermeleri, stajlarını tamamlamaları için zaman yitirilmeden olanak sağlanmalıdır. Bu koşulları yerine getirenlere derhal denklik verilmelidir.  

ÖĞRENCİ AFFI

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 15 Haziran 2022’de öğrenci affı teklifinin Meclis'e sunulacağını açıkladı. YÖK de öğrenci affı için gerekli çalışmaları tamamladığını duyurdu.

Daha öncede yaptığım açıklamayı buradan da yenilemek istiyorum.

Öğrenci affına ilişkin getireceğiniz teklifi amasız fakatsız olmalıdır.

Geçmiş dönemde çeşitli nedenlerle okulunu bitirememiş tüm öğrenciler (Doktora ve yüksek lisans öğrencileri de) öğrenci affı kapsamına alınmalıdır.

Ayrıca mevcut yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin ek süre talepleri de kabul edilmelidir.

Bu teklif TBMM tatile girmeden önce kanunlaşmalıdır. Hiç kimsenin umutla öğrenci affı bekleyenlerin hayallerini yıkmaya hakkı yoktur.

Öğrenci affı (33. madde) ve araştırma görevlilerinin istihdamına ilişkin 50/D maddesi düzenlemesinin (29-30. madde) “Plan ve Bütçe Komisyonu’nda değil, ilgili İhtisas Komisyonu olan “TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu”na gelerek görüşülmesi gerekir.

İlgili konular “TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu”nda,  komisyon üyeleri ve konunun uzmanları tarafından öncelikle konuşulup, son şeklinin verilmesi gerekir. Aksi takdirde büyük mağduriyetler doğar…

TBMM torba yasa içinde getirilen teklif, ne öğrenci affı bekleyenlerin, ne de 50/D sorunu yaşayan araştırma görevlilerinin derdine derman olmayacaktır.

ÖĞRETMEN ATAMALARI

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öğretmen atamalarına ilişkin yeni bir açıklama daha yaptı. Atanmayan öğretmenlere yine boş umut pompalandı.

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer de bugün atama takvimini açıklayarak, 20 bin öğretmen atamasının 1 Eylül’de yapılacağını açıkladı.

650 bin atanmayan öğretmen atama beklerken, öğretmen açığı can yakarken, neden 20 bin öğretmen atanıyor? Neden en az 60 bin öğretmen ataması yapılmıyor? Neden öğretmenlerimize bu işkence yapılıyor?

Öğretmenler hangi tarihte göreve başlayacaklar?

Hangi branşlarda kaç öğretmen atanacak?

Yine mülakatlarda yandaşlar mı alınacak?

KPSS’de birinci olanlar yine elenecek mi?

Amacınız öğretmenleri seçime yakın bir tarihe kadar bekletip, oy devşirmek mi?

Yazık değil mi bu gençlere?

Sizde hiç vicdan yok mu?

Atamayı yapsanız da yapmasanız da genç öğretmenlerimiz yıllardır kendilerine reva görülen muameleyi unutmayacak. Yaşadıklarının hesabını sandıkta soracaklar, bundan kimsenin endişesi olmasın.

AKP’NİN ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU ERROR VERMEYE DEVAM EDİYOR

Milli Eğitim Bakanlığında idari kadroda çalışan şube müdürlerinin 2200 olan ek göstergeleri de 3000 ek göstergeye çıkıyor. Uzman öğretmen sertifikası almalarına rağmen başöğretmenlik için müracaat edemiyorlar. Bu nedenle de uzman öğretmenlerin yararlandıkları mali haklardan da yararlanamıyorlar. Ya görevi bırakacaklar ya da haklarından feragat edecekler.

İşte AKP’nin öğretmenlerimize reva gördüğü Öğretmenlik Meslek Kanunu bu!

Editör: TE Bilisim