Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 1. sınıfta okurken, Türk Dili dersi hocasının kitap listesi vererek, içlerinden bir öykünün okunup özetinin çıkartılması biçimindeki, isteğe bağlı ödevini, derse devam eden arkadaşlardan öğrenince, kitap listesini istemiştim arkadaşlardan. Türk Dili dersi, Üniversitede okuduğunuz müddetçe alabileceğiniz, geçemediğiniz takdirde bir üst sınıfa geçişinizi engellemeyen, Hukuk'taki en kolay derslerdendi. Açıkçası ders puanını yükseltmek ve benzeri sebeplerle değil, okuma ve yazmaya dair bir konu olunca dayanamayıp, kitap listesinden, önseziyle, Korkuyu Beklerken adlı hikaye kitabını seçtim. Geri kalmamayı, konuya dahil olmayı istemekle birlikte söz konusu olan bir ödev olduğundan, en kısa öyküyü seçmekten de geri durmadım. Böylece Korkuyu Beklerken öykü kitabının ikinci sırasında yer alan Unutulan isimli öykü ile Oğuz Atay ile tanıştım.

Oğuz Atay

Çoğu tanışmaya hazırlıklısınızdır, bazı tanışmaların ise, hazırlığı olmaz; dün gibi aklımda, çarpılmıştım adeta 6-7 sayfalık öyküyü okuyuşum tamamlandığında. Sayfa hesabı yapan ben, ardından gelen birkaç günde öykü kitabını, sonraki yıllarda da Tutunamayanlar ile başlayarak tüm Oğuz Atay külliyatını içmiştim deyim yerindeyse. 'Unutulan' öyküsünü tamamladıktan sonra, haletiruhiyem sıradan bir özet yazamayacak bir durumdaydı. Öykünün hissettirdiklerinden yola çıkarak kısa bir deneme yazdım. Ödevlerin teslimi için son gün yarındı ve öğrenci evimizde boş A4 kağıdı bulunmadığından, A4 kağıttan daha küçük ebatta bir hukuk kitabının sonundaki boş sayfayı kopararak yazımı yazıp, derse iştirak eden arkadaşlarla teslim ettim ertesi sabah. Yıl sonu sonuçlar açıklandığında, bütünlemeye kaldığım tek ders, Türk Dili idi. Önceleri, hocanın yazımı kıskandığı tezini ileri sürsem de, bir süre sonra, bütünlemeye bırakılma gerekçemin, derse devam etmediğim halde, kitap arkasından koparılmış, kenarları yırtık kağıtla yazı teslimime tepki olması, daha mümkün göründü. Aslında yazın Ankara'ya gelebilmek, bütünleme muhabbetlerinden geri kalmamak adına da güzel bir gelişmeydi benim adıma. Elbette en önemlisi 17 yaşımda, daha da geç kalmadan Oğuz Atay ile tanışmama vesile olduğu için Türk Dili dersi hocasına minnettardım.

Oğuz Atay ile tanışma öyküm olan Unutulan'ı sonrasında da pek çok kez okudum; her defasında biraz daha farklı ama hep etkileyici, sarsıcı bir deneyimdi benim için. Bu yazıyı kaleme almadan önce de tekrar okudum, Unutulan öyküsünü. Kafkaesk unsurlar içeren öykü, üslubuyla Türk yazınına bambaşka bir boyut kazandıran Oğuz Atay'ın yazınında önemli bir yer teşkil etmektedir. Oğuz Atay'ın bir kadın tutunamayanın dilinden konu edindiği öyküsü, tavan arası metaforu kullanılarak, bilinç akış tekniği ile bilinç altına yapılan bir yolculuktur. Öykü, baş kişinin kadın olması ve Oğuz Atay'ın gözünden karşı cinsin hisleri ve dillendirilmesi yönünden de dikkat çekicidir. Kadın baş kişisinin, bütün hayatı boyunca sürekli bir ilgi aradığının birisi tarafından söylenildiğini, ifade etmesi örneğinde olduğu gibi. Baş kişisinin tutunamayan olup olmadığı, öykünün okunuşuna göre farklı yorumlanabilecektir. Ancak bizce, ‘Tutunamayanlar’ın (‘disconnectus erectus’)[1] yaratıcısı elbette ki bir tutunamayanı konu edinmiştir.

Öykü tutunamayanı, kendi içine doğru, zorlu ve uzun süredir ertelediği bir yolculuğa çıkar; öyle ki bir an gelip geri dönmek istese de yüzleşmenin kendisi için faydalı olacağı telkiniyle yolculuğunu sürdürür. Bilinç altının en yakın katmanı ile başlar yolculuk; anne ve babası, onlara karşı ve onların birbirlerine karşı hisleri, bu hislerin kendisine yansımaları. Onları bilinç altından çıkarıp çıkaramayacağının hesaplaşmasını yaparken, onları, bilinç altına atmadığı savunmasıyla hesaplaşmadan sıyrılır. Sonrasında varlığı bile unutulan bir evlilik ve koca katmanı.. Geriye doğru bu sonsuz yolculuk bitsin isterken hayatı boyunca ne yapmışsa korkusuna rağmen yaptığı gibi yine korkarak en uzak katmana, en karanlık köşesine varır; unutulan sanılan unutulamayan eski sevgili, bir süre görmek istenilmeyen, orada bir yerlerde olduğu bilinen ancak önemsiz bir çok şeyle üstü örtülen. Öykü tutunamayanı, olayları hatırlamakta güçlük çeker ancak duygunun şiddeti kalmıştır aklında. Bir koşuşma içinde olduğunu bilir bir zamanlar, nedenini bulamaz; acelesinin nedenini bilmeden durmadan bir şeylerle uğraşmasına rağmen aslında yapmak isteyip de yapamadıklarıyla yüzleşir.. Vesonundakendini tutamayarak seni çok mu yalnız bıraktılar sevgilim? diye iç titreten soruyu sorar; dıştan gelen bir sesle, içsel konuşma sonlanır..   

    Av. A. Duygu ÖZGÜVEN


[1] Yazı, 12.10.1934 tarihinde İnebolu'da doğan, Tutunamayanlar ile TRT 1970 Roman Ödülü'nü kazanan, Tehlikeli Oyunlar romanın, İstanbul Teknik Üniversitesi'nden hocası Prof. Dr. Mustafa İnan'ın hayatından romanlaştırdığı Bir Bilim Adamının Romanı'nın, öykülerini topladığı Korkuyu Beklerken adlı öykü kitabının, tiyatro oyunu Oyunlarla Yaşayanlar'ın, yarım kalan Eylembilim'in ve hayata geçiremediği Türkiye'nin Ruhu projesinin mimarı, Türk yazının en önemli yazarlarından Oğuz Atay'ı doğum gününün 87. yılında anmak amacıyla kaleme alınmıştır.

[2] Tutunamayan (disconnectus erectus), Garip Yaratıklar Ansiklopedisinden başlığı altında tanımlanmıştır. Bkz: ATAY, Oğuz, Tutunamayanlar, İletişim Yay. , 59. B. , İstanbul 2012, s. 149-151.   

Editör: TE Bilisim