İnsanın hissedebileceği en değerli duygulardan biri 'anne olmak' tır heralde, şükür ki o duyguyu tattım, 2 oğlum var, 9 ve 11 yaşındalar. Çocuk sahibi olmak güzel olduğu kadar öyle çok sorumluluk yüklüyor ki insana; en azından kendi ayakları üstünde durana kadar; bütün dünyanız onlar üzerine kuruluyor. Planlar, programlar, mutluluklar ve ne yazık ki, böylesi bir dünyada bitmeyen endişeler…

Çocuklar için herşey değişti, bizim çocukluğumuzda da belki dünya aynı tehlikelerle doluydu ama biz 'olanların farkına varmamanın' mutluluğundaydık. Özgürce sokaklarda oynayabilmemiz, okul dışında tek planımızın 'saklambaç mı oynasak yakartop mu?' ötesine geçemeyişi, belki de teknolojinin hayatımızda olmamasıyla, 'kendi güzel dünyamızda' yaşayabilmemizi sağladı. Şimdiyse çocuklarımız bir tıkla önlerine gelen dünyaya öyle dalıyorlar ki, kendi o güzel, hayal dolu dünyaları yok oluyor ne yazık ki!

Sokakta yerde yatan çocukları görüp, şansın, eşitsizliğin, paranın ve savaşın; o küçücük yaşlarında 'tacizin, tecavüzün, sapığın, katilin' anlamını öğrenen çocuklarımız, son iki yıldır pandemi belasıyla öyle zor günler geçirdiler ki… Okula gidemeyip, uzaktan eğitim şansına sahip olanlar tüm günlerini küçücük bir ekranın başında ders dinleyerek geçirdiler. Öğretmenlerimiz için durum ayrı zor; ekranın ardındaki bir çocuğun dikkatini toplamak için çok emekler verdiler. Tableti, interneti olmayıp eğitim eşitliğine sahip olamayan çocukların; olanlarla eşit şartlarda lise-üniversite sınavlarına girmesi kadar adaletsiz bir dünya yarattı pandemi.

Bir oyun çocuğunu evde tutmak ne zordur bilir misiniz? Ya da biz doktorların aynı ev içinde, kendi evlâdına hasret kalmanın; virüs taşırım endişesiyle öpüp koklayamamanın çaresizliğini… Tatile gidemeyeceğini, kalabalık ortama giremeyeceğini anlatıp, o çocuğun ekranda insanların üstüste tatil yaptıkları görüntüleri izleyince size bakışındaki o buruk isyanı… Şu an iki yaşlarındaki bebekleri düşünüyorum da, belki maskeyi insan yüzünün bir uzvu olarak bile algılayabilirler; dezenfektan kokusu onların minicik ciğerlerine çekilen belki de en tanıdık koku olmuştur artık…

Oğluşların arkadaşlarıyla aralarındaki konuşmaları dinliyorum:

-Anneee biz parkta 'Corona'dan kaçış' oynamaya gidiyoruz: Bizim 'ebe' nin adı, olmuş Corona, diğerlerini kovalıyo, çok yaklaşınca veya diğeri öksürünce o kişi Corona oluyo filan, 'tüm dünyanın oynadığı Corona oyununu', onlar da kendi dünyalarına almışlar sanki!

-Anne, bu maskenin teli yok, burnumun yanından virüs girebilir: Bizim kıyafetimizi annemizin giydirdiği yaşta onlar düzgün maske takma peşindeler…

-Bugünkü vefat sayısı 20 artmış, okullar yine kapalı mı kalacak yaa!!

-Burağın babası covid pozitifmiş, ailecek karantinadalar anne, biz zaten sitenin o tarafına hiç geçmedik, şimdi kapının önüne çıkabilir miyiz ki?

-Anne, baba lütfen hastanede dikkat edin N95'inizi çıkarmayın olur mu?: Ah be çocuk, bu yaşta endişe duygusunu öğrenmeseydin keşke!

Her türlü uyarımıza rağmen, toplumun henüz % 18'i aşılanmışken 1. Temmuz'da birden tüm yasakların kalkışı, kuralbilmez insanlara kurallı serbestlik verilmesiyle tabi ki dördüncü pik günleri geldi, geliyor! 5 binlere indirdiğimiz vaka sayısı 1 ayda 27 binlere dayandı. Dünyada okulları en çok kapalı tutan ülke biziz ve öğretmenlerin, okul personellerinin bir an önce aşıları tamamlanmazsa çocuklarımızın eğitim hayatlarından çaldığımız yılları asla yerine koyamıycağımız âşikâr. Bakanlar değişiyor ama tavırlar aynı, ağustosu ortaladık aşılama hızı çok düşük, doktorlar ve sağlıkçılar artık çok yorgunuz, hastaneler dolu, yine okulların açılması için gerekenler yapılmıyor, yine başımıza gelecekler için kâhin olmak gerekmiyor!

Bir çektiğim videoda; oğlum Barış 8 yaşında, geçen yıl pandeminin başlarında çekmişim; yaptığı açıklamalardan 'pandemi çocuklarının' ruh hâlini anlatıyor. İddia ediyorum, bu dünyayı çocuklar yönetseydi dünya hırslarından kurtulur, ne pandemi ne savaş kalırdı, mutlu mesut, yaşayıp giderdik. Sağlıkla, eğitimle, bilimle kalın dostlar!

Editör: TE Bilisim