Amerika Birleşik Devletlerinde Yüksek mahkemenin kürtaj hakkının yasal dayanağı olan mahkeme kararını iptal etmesi üzerine ABD başta olmak üzere birçok ülkede “Kürtaj”...

Amerika Birleşik Devletlerinde Yüksek mahkemenin kürtaj hakkının yasal dayanağı olan mahkeme kararını iptal etmesi üzerine ABD başta olmak üzere birçok ülkede “Kürtaj” tartışması başladı. Kürtaj olarak bilinen işlem veya daha doğru ifadeyle kürtaj genel anlamda rahim içi istenmeyen bir gebeliğin tahliyesi anlamına gelmektedir.

ABD’de alınan bu kararın başta Avrupa’da olmak üzere birçok ülkede etkileri olmuş, kadınlar ve aktivistler bu kararı protesto için meydanlara çıkmıştır. Asıl sorun kadının bedeni üzerinde karar verme hakkının kimde olduğudur? Dünyanın genelinde muhafazakarlar ve dinciler “ceninin yaşam hakkı” üzerinden kürtaja devamlı karşı çıkarken aslında kadının bedeni ve kararları üzerindeki hakkın kadına ait olmadığı, bir anlamda kendilerinde olduğunu ifade etmektedirler. Ülkemizde de bu durum benzer çevrelerde (son 2-3 yıldır pandemi nedeni ile pek fırsat bulamadılarsa da) sıklıkla gündeme getirilmektedir.

Ülkemizde ki yasalar 10 haftaya kadar gebeliğin kadının isteği ile sonlandırılmasına izin vermektedir. Kadının/kız çocuğunun mağduru olduğu bir suç sonucu (tecavüz) gebe kalması halinde 20 haftalığa kadar gebeliğin sonlandırılması mümkündür. Ayrıca gebelik annenin sağlığını tehdit ediyorsa veya doğacak çocuğun ağır derece de maluliyeti söz konusu ise sağlık kurulu raporları ile gebeliğin sonlandırılabileceği belirtilmektedir. Ancak son 10 yıldır ülkemizde aile planlaması işlemleri özellikle önemsenmemiş (iktidar politikası olarak) ve halka eskiden sağlık ocakları üzerinden ücretsiz dağıtılan aile planlaması materyalleri (kondom, doğum kontrol hapları, rahim içi araç…) verilmez olmuştur. Ayrıca devlete ait kurumlarda kadının isteğine bağlı gebelik sonlandırma işlemi neredeyse yapılmamaktadır. Kürtaj, parası olanın ulaşabildiği özel sağlık kuruluşlarında yapılan bir işlem haline gelmiştir.

İstenmeyen bir gebelik oluşursa ve bu yasal süre içinde sonlandırılamazsa ne olur?

Normalde cevap “istenende fazla çocuk sahibi olunur” olmalıdır. Ancak kadının tecavüz mağduru, ensest kurbanı veya evli olmadan tutucu çevrede yaşamak zorunda olan bir kadın olduğu düşünüldüğünde, bu her zaman böyle olmayabilmektedir. Çaresiz kalınan-çıkış bulunamayan-gebeliğin anlaşılması istenmeyen durumlarda ne yazık ki yeni doğan bebeğin öldürülebildiği görülebilmektedir (adli tıpta buna infantisid denir), sonrada medyada “çöpte, kırsal alanda, köpek ağzında bebek” bulunduğu haberleri yapılır. Ceza Muhakemeleri kanununda bebeğin ölümünü “özel olarak” araştıracak bir madde bulunmaktadır. Yeni doğanın öldürüldüğü ortaya çıkar ise annenin (çocuğunu öldürmesi nedeniyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası) veya öldürenin bir kişiyi öldürme suçundan uzun süre cezalar alması söz konusu olacaktır.

Siz hiç bebeğini öldürmekle suçlanan bir çocuk (18 yaşından küçük) gördünüz mü? Ya da o çocuğun anne babasının çocuğunu kurtarmak için çırpınışını? Adli tıp uzmanları olarak ne yazık ki bunlara tanıklık ettiğimiz olaylar olmaktadır. O nedenle gebelik sonlandırma yasağına sadece tek yönlü bakılmaması gerektiğini biliriz.

Gebe kalan kadınlar yasal hakları olan ücretsiz gebelik sonlandırmaya ulaşamazlar ise, parası olanlar özel sağlık kuruluşlarına olmayanlar ise “merdiven altı” olarak tanımlanan ehil olmayan kişilerin yaptığı, kadınların hastalanmasına veya ölmesine yol açan durumlar oluşur. Gebelik sonlandırılmasının tamamen yasaklanması durumunda ise sadece parası olanların illegal ulaşabileceği bir durum oluşacaktır. 

Bu toprakların yazarı olan Orhan Kemal’in 1940’lı yıllarda  “asma çubuğu” isimli öyküsü tamda bunu anlatmaktadır. Üzerinden 80 yıl geçmesine rağmen hala aynı şeylerin olabilirliğini konuşmak ne acıdır.

Herhalde hiçbir kadın gebe kalayımda, bir kürtaj yaptırayım demiyordur. Kürtajı yasaklar iseniz anne ölümlerinin ve bebek öldürülmesinin artmasına neden olursunuz. Yapılması gereken kadının bedeni üzerinde karar verme hakkını tanımak, isteyenin isteği zaman istediği kadar çocuk sahibi olmasını desteklemek ve belli yaş üzeri gençlere cinsel sağlık eğitimi verilmesini sağlamak olmalıdır.