PANDEMİNİN ÇOCUK VE ERGEN  RUH SAĞLIĞI ÜZERİNE ETKİSİ

ŞİMDİYE KADAR GÖREBİLDİKLERİMİZ...

Çocuk ve gençlerin ruhsal sağlığını yaşamları boyunca etkileyen pek çok değişken var. Günümüzde aile içi  ilişkilerin kalitesi, şiddete veya istismara maruz kalma, ayrımcılık, yoksulluk, insani krizler ve COVID-19 gibi halk sağlığı durumları bunlar arasında en göze çarpan etkenlerdir.

Bunlara karşın çocuğun çevresinde ilişkisel kalitesi yeterli ve tutarlı bakım verenlerin varlığı, güvenli okul ortamları ve olumlu akran ilişkileri gibi ruh sağlığını  koruyucu çevresel faktörler de mevcuttur.

Pandeminin ruh sağlığımız üzerine etkileri nasıl başladı ?

Pandemi döneminin başlangıcında çocukluk döneminin olmazsa olmazı sayılan okul yaşamı, oyun ve sosyalleşme aniden kesintiye uğradı.

Eğitime ulaşılabilirlikte aksaklıklar, yetersiz ebeveyn denetimi, sosyal izolasyon yalnızlık hissi çocuk ve gençlerin akranlarıyla  ilişki kurma biçimlerini  önemli düzeyde değiştirdi.

Üçüncü yılına girmek üzere olduğumuz  Covid 19 ilişkili pandeminin henüz sosyal boyutunu, gelişen bir beyin üzerine biyolojik etkilerini ve bu etkilerin  ne kadar sürebileceğini yeterince bilemiyoruz. Ancak belirsizliğin, öngörülemezliğin her boyutta ruh sağlığımızı ve iyi olma halimizi temelden sarstığını biliyoruz.

Geçtiğimiz yıl karantina ve kapanma önlemleri kademeli biçimde gevşetildi. Buna karşılık maske kullanımının devam etmesi, enfeksiyon etkenine henüz yeterli bir tedavi yaklaşımı bulunamaması, aşılamanın toplum tarafından  yeterince benimsenmemesi de bu belirsizliği farklı boyutlarda sürdürmektedir.

Pandemide çocuk ve ergenlerde artış gösteren ruhsal bozukluklar

Bireysel açıdan baktığımızda her birimizin doğuştan getirdiği   ruhsal hastalıklar açısından genetik yatkınlıklarımız ve güçlüklerimiz var. Pandemi doğuştan yatkınlığımız olan ruhsal hastalıkların ortaya çıkışını  tetikleyen ciddi bir itici güç olarak yorumlanabilir.

Özellikle  zorlu bir süreç olan  ergenlik dönemindeki gençlerin  artan biçimde online gelişigüzel arkadaş edinme, cinsel deneyimlerin artması ve oyun bağımlılıkları ile sosyalleşmeye çalıştıklarını görmekteyiz. Bu zeminde

 depresyon, intihar/kendine zarar verme davranışları , sosyal fobi ve anoreksiya bulimia nervosa gibi yeme bozukluklarının  pandemi sonrası en sık karşılaştığımız ruhsal bozukluklar olduğunu biliyoruz. Ne yazık ki özellikle yoğun çalışan ebeveynler kendi tükenmişlikleri nedeniyle çocuklarının gereksinimlerini fark etmede güçlükler yaşadılar.

Bununla birlikte COVID sonrası yakınlarını kaybeden çocuk ve ergenler ölüm kavramı ile tehditkar ve travmatik biçimde tanıştı.  Toplumca yaşamsal tehdit altında olmak, ölüm kaygısı ve COVID bulaş korkusunun gerçek dışı boyutlara varmasına da neden oldu.

Ayrıca pandemi öncesinde de ruhsal gelişiminde farklılıkları olan çocuk ve ergenlerin de hastaneye ulaşmalarında ve  tedavilerinde aksaklıklar olması da  çocuğun ve ailenin şimdiye kadarki kazanımlarını da geriye götürdü. Bu grubun başında ise otizm spektrum bozukluğu olan çocuk ve gençler gelmektedir.

Peki neler yapılabilir ?

Önümüzdeki dönemde okulların açık kalmaya devam etmesi,  aile ve okul rehberlik sisteminin işbirliği içinde çocuk ve genci izlemesi  

Spor ve bedensel aktivitelerin arttırılması, online aktivitelerin haftada 2-3 saati geçmeyecek şekilde düzenlenmesi

Belli başlı ruhsal risk etkenlerinin hedefindeki çocuk ve ergenlere koruyucu ruh sağlığı odaklı  yaklaşılması ,

Ailelerin  risk içeren durumlar ve olası ruhsal belirtiler için eğitilmesi, bu belirtileri taşıyan ve pandemi sürecinde belirgin davranışsal değişiklikleri olan çocukların çocuk ergen psikiyatristlerine yönlendirilmeleri gereklidir.

Editör: TE Bilisim