Bereketli toprakların en bereketli sanatçılarından Yaşar Kemal kültür konusunda şunları söyler: Dünya binlerce çiçekten oluşmuş kültürler bahçesidir. Bu insanlığın zenginliğidir. Bizim gibi ülkeler yüzlerce çiçekli bir kültür bahçesidir. Kültürler her zaman birbirlerini beslemiştir. Her kültür insanlık için bir zenginliktir. Dünyadan bir çiçek eksilirse bir renk, bir koku yitmiş demektir.”

Bir toplumun maddi ve manevi değerlerinin birikimi, o toplumun kültürünü meydana getirir. Birçok iç ve dış etkenlerin yarattığı sentez, toplumun belli bir dönemdeki kültürünü belirler. Verimli topraklar ve coğrafi konumu nedeni ile tarih öncesi çağlardan başlayarak değişik ulusların akınına uğramış, birçok  ulusa, etnisiteye, beyliklere, hanlıklara, imparatorluklara ve devletlere ev sahipliği yapmış Çukurova ve merkezinde Adana, üzerinde yüzyıllardır yaşayan  bu uygarlıklardan kendisine parça parça biriktirmiş ve aynı zamanda çok kültürlülüğün başkentlerinden birisi olmuştur.

KİLİKYA

Adana,  Çukurova’nın ortasında, tarihi çok eski çağlara uzanan bir kültür mozaiği ve bir ticaret merkezi olmuş, tarihte çeşitli uygarlıklara Kybelelik yapmış doğurgan bir ana taşkınlığını simgeler. Kent bereketli topraklarını ve uygarlık çeşitlemelerini Seyhan ve Ceyhan nehirlerine borçludur. Adana ismi üzerine yapılan etimolojik çalışmaları kelimenin a(n)-”üzerinde-yanında”, -danu “nehir” şeklinde tahlil edilebileceğini söylemektedir. Tarihte Adana bölgesine “KİLİKYA” denirmiş. Çukurova Bölgesinde ve Adana çevresinde yapılan arkeolojik kazılar sonucu ortaya çıkan bulgulara göre, bu yörede en az on sekiz devlet, beylik, krallık gibi çeşitli egemenliklerin hüküm sürdüğü belgelenmiştir. Hititler, Akadlar, Fenikelilerden günümüze kadar her dönemde bu bölgede zengin bir yaşam ve ticaret egemen olmuştur. Bu toplumsal ve kültürel mozaik tarih  boyunca zenginleşerek bugünlere gelmiş ve bunların etkileri Adana'nın kültür yaşamında hala görülmekte ve hissedilmektedir.

Çok farklı inanç ve etnik kimliği bünyesinde barındıran ülkemizde, Adana ülkemizdeki kültür bahçesinin bir çiçeğidir. Adana’daki farklı toplumsal yapılar bu kültürel özelliklerini  günümüze kadar belirgin olarak korumuşlardır. Ancak bir arada yaşayan inançlar ve mezhepler dönem dönem karşı karşıya getirilmiş ve toplumsal ilişkiler açısından sorunlar yaşanmıştır. Bir arada yaşamayı gerekli kılan çok kültürlülük dönem dönem suç unsuru olarak görülse de Adana tüm bu sorunlardan en az etkilenen şehirlerden birisi olmuştur. Bilindiği gibi  çok kültürlülük,  ancak laik ve demokratik yaşam bilinciyle oluşacaktır. Ülkemizin daha barışçıl ve daha özgür bir ortamda yaşaması farklı dinsel inanç ve etnik kimliklere sahip kitlelerin birbirlerini anlamaları ve kendilerini daha iyi ifade etmeleriyle mümkün olacaktır.  Adana’da bu özellikleri içerisinde fazlasıyla barındırmaktadır.

Anadolu coğrafyasında tarihten günümüze farklı kimlik ve inanışlar her zaman hayat bulmuştur. Demokrasi, laiklik, çok kültürlülük gibi kavramların toplumsal ve siyasal yaşamımıza girdiği bir çağda farklı toplumsal ve kültürel mozayiği daha fazla çeşitlendirmenin ve korumanın yollarını bulmalıyız. Adana bu açıdan en verimli topraklardır.  Adana bir çok farklı kültürün kendi bayramları, dinî mekânları ve ziyaretleri, aile yapısı, akrabalık ilişkileri, doğum ve çocuk bakım geleneği, sünnet, askerlik, evlilik, ölüm ve cenaze törenleri gibi geçiş törenleri veya kutlamaları, mutfak ve yemek kültürü,  âdetleri, halk sağaltmacılığı, batıl inançları, halk edebiyatı örnekleri ve son olarak siyasal, sosyal, ekonomi, eğitim ve coğrafi yapılanma gibi konularda zenginliklerini devam ettirdiği bir şehirdir.

Adana’nın bu çok kültürlü, demokratik yapısı Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün  de dikkatinden kaçmamış ve Kurtuluş Savaşı ile ilgili ilk düşüncelerinin Adana’da doğduğunu belirterek; “Bende bu vekayiin ilk hissi teşebbüsü, bu memlekette, bu güzel Adana’da doğmuştur” sözleriyle ifade etmiştir.

Hititler, Kizvatnalılar, Kuelililer, Selokidler, Asurlar, İranlılar, Romalılar, Bizanslılar, Ermeniler, Memluklar yaşamış bu topraklarda. Ardından Ramazanoğulları ve Osmanlılar hüküm sürmüş. Şimdi Türkiye Cumhuriyeti’nin Sünni, Türk, Arap Alevi, Yörük, Şii, Kürt, az da olsa Ermeni, göçmen, mülteci farklı kültürel unsurları var bu durakta. Tüm bu toplumsal yapılar birbirleriyle yüzyıllardır veya yıllardır bir arada yaşıyor.

Adana ilk çağlardan bugüne uzanan bir kültür bahçesi adeta. Yazımızın girişindeki cümleye tekrar dönersek Yaşar Kemal’in dediği gibi; “Dünya binlerce çiçekten oluşmuş kültürler bahçesidir. Dünyadan bir çiçek eksilirse bir renk, bir koku yitmiş demektir.”  Adana’da dünyanın ve ülkemizin kültür bahçesinin nadide çiçeklerinden bir tanesidir. O çiçeği korumalı ve yaşatmalıyız.

Editör: TE Bilisim