Gözlerinizi kapatıp hiç düşündünüz mü nerde, ne kadar, kiminle yalnızız?

Yanıtlarınızı duyamıyorum, sesinizi biraz daha açar mısınız hayata!

Yalnız olmak kadar, sesini duyuramamakta karmaşık bir hayatın alışagelmiş parçası gibiydi.

Ya yalnızdık yâda hiç yoktuk kimsenin yüreğinde.

En kötüsü de bu zaten, kalabalıklar içinde bile yalnız olmak. En mutlu olduğunuzda size tebessüm edecek birini bulamamak. Yâda siz üzgünken saçlarınızı okşayacak sıcak bir elden mahrum kalmak. Yinede çok mutluymuşuz gibi ağzımız kulaklarımızda geziyoruz işte. Hayat bunları düşünmek için fazla kısa olabilir ama acı çekmek için lastik gibi uzanan bir ömür de yok değil hani.

Bir kere üzülürsünüz ama her güne bir acı sığdırırsınız yeniden yeniden düşünerek!

Gerçekten bu kadar acı bir ömre sığar mı? Sığmalı mı?

Kimse gelip bu acıları evi süpürür gibi süpürmüyor hayatınızdan. Kendi bahar temizliğinizi kendiniz yapmanız gerekiyor. Neyi nereye koyduğunuzu anca siz biliyorsunuz. Kimini yüreğinizde, kimini başınızda, kimini yanınızda taşımaktan yorulduğunuzda başlıyor hayatla kavganız. Üzerinizdeki bu ağırlık, kimsenin yerini hak etmediğinden olabilir mi?

Silkelenin o vakit.

Düşmüyorlarsa biraz daha fazla silkelenin, hah işte o kalanlar sizindir gerisi sadece tartı da birer sayı.

Bazen asil bir yalnızlık kuru bir kalabalıktan iyidir diyecem ama harbi artık tek aynadakiyle beraberiz hepsi bu.  Eskidendi maaile!

Bilmiyorum kim ne kadar dokundu sevgisiyle de biz hissetmedik!

Sevilince çoğalırmış ya insan

Çoğalmadık, giderek azalıyoruz, daha da yalnızlaşıyoruz.

Kabul etmek gerek işte; ne yaşanırsa, ne olursa, ne kadar sürerse yalnızız. Yoksa size hala söylemediler mi?

Yolda yürürken,  arkadaşlarınızla bir aradayken, aileniz ile birlikteyken.

Kendimizle bile. Kendimle bile!

Hatta ölürken bile…

Neyse bunların hepsini sıkıntıdan yazdım, hadi bir kahve koyun da içelim…!

Editör: TE Bilisim