YANLIŞ POLİTİKALAR VE YOKSULLUK

Son günlerde göze çarpan bir gerçek var ülkemizde; YOKSULLUK!

İktidar kanadı her ne kadar bu gerçekle yüzleşmek istemese de halk durumun son derece farkında. Çünkü bıçak kemiğe dayanmış durumda. Halk artık aylık mutfak giderini bile karşılayamaz duruma gelmiştir. Bırakın sinema, tiyatroya gitmeyi; işten eve, evden işe giden insanların memleketi olmuş durumdayız bu günlerde.

Ekonomik olarak son derece zor durumda kalmamızın çeşitli sebepleri olsa da, bunların hepsi tek bir noktada buluşuyor; beceriksiz yönetim.

Evet beceriksiz diyorum çünkü yönetemiyorlar. Üretim yapamayan, ürettiğini ihraç edemeyen, kendi kendine yetmek şöyle dursun dışa bağımlı hale gelen bir ülkenin ekonomik anlamda refah içerisinde yaşaması mümkün değildir.

2009 yılında küresel çapta bir ekonomik buhran yaşandı hatırlarsanız. Hani dönemin başbakanının “kriz bizi teğet geçti” diye övündüğü kriz vardı ya, o kriz işte. Sizlere o yıllarda ekonomik anlamda aynı seviyelerde ve gelişmekte olan iki ülkeden bahsedeceğim kısaca; Türkiye ve Güney Kore.

ABD merkezli bu ekonomik krizin sonuçları olarak, piyasalarda tam anlamıyla bir durağanlık yaşanıyordu. Bunun üzerine ABD merkez bankası faiz oranlarını sıfır seviyelerine çekti ve durağanlığı azaltmak için piyasaya dolar pompalamaya başladı. Pompalanan bu dolarlar Türkiye ve Güney Kore gibi gelişmekte olan ve faiz oranları nispeten yüksek olan ülkelere eşit şekilde dağıldı. Yani ABD Merkez Bankasının bastığı dolarlardan ülke olarak biz de nasiplendik. O dönem yaşanan ekonomik refahın temelinde yatan gerçeklerden biri de budur; “yabancı sermaye.”

Türkiye gerçekten de o dönem döviz içinde yüzen bir ülke haline geldi ama işin kritik noktası tam da burada baş göstermeye başladı. Yurt dışında piyasaya pompalanan dövizlerden hemen hemen eşit oranda faydalanan bu iki ülkeden Güney Kore; teknoloji ve inovasyona yatırım yaparak(Samsung, Hyundai, Kia Motors vs.) teknolojik devrim yapıp, devamlı para girdisi yaratırken; ülkemizde devamlı para getirisi olmayan ve tek seferlik kısır yatırımlar arasında yer alan inşaat alanında yatırımlar yapıldı.

O dönem inşaat yatırımları sayesinde süratli bir şekilde para akışı sağlanırken, inşaat balonunun patlamasıyla birlikte ülkemizde yaşanan refah günleri son buldu. Ekonomimiz yerli üretime değil de yabancı sermayeye dayalı bir sistemle yönetilince de bu sorunları çözmek çok da kolay olmadı.

Güvenilirlik seviyesi günden güne düşen, insan hakları alanında Avrupa’nın çok gerisinde kalan, sınır komşuları ile sürekli sorunlar yaşayan, yargı sistemine güvenin yerlerde olduğu ülkemizden, yabancı yatırımcı elini eteğini çekti. Son olarak Karadeniz’in talan edilmesine vesile olan Katar’lı Arap sermayedarların da çekilmesi ile birlikte, yabancı yatırımcılar ülkemizden tamamen çekilmiş oldu.

Samanı bile yabancı ülkelerden ithal eden, büyük baş hayvan satın alarak ülkemize getiren ve bunu da müjdeymiş gibi algı çalışması yapan, 5’li çeteden başka kimseye devlet desteği sunmayan ve yerli üreticiyi, çiftçiyi ve küçük esnafı vergi boyunduruğu altında ezmeye gayret eden bu anlayış neticesinde; şahlanan ve göklere çıkan ekonomimiz birden yerle yeksan oldu. Yabancı sermayeye güvenerek ekonomik illüzyon yaratanlar, yabancı sermayenin sırt çevirmesiyle birlikte beceriksizliklerinin kurbanı oldular.

Burada bir defa daha ısrarla söylüyorum; yabancı sermaye tabanlı ekonomiler, dış müdahalelere karşı çok savunmasız olduğu için, ülkemiz açısından uygulanması son derece zor bir sistemdir. Paradan para kazanmak gibi kolay yolları tercih eden gelişmekte olan ülkeler, maalesef gelişimlerini tamamlayamazlar.

Bu günlerde yerli üreticileri destekleyen ve kalkındıran ekonomik politikalara ihtiyacımız vardır. Yangınlarda, depremlerde, sel felaketlerinde ve özellikle salgın hastalık döneminde halkın yanında yer alamayan bir iktidar var karşımızda. Ancak CHP’nin lokomotifliğini yaptığı Millet İttifakı bileşenleri tarafından yönetilen belediyeler ayni ve nakdi yardımlarla halkımıza destek olarak; ekonominin nasıl yönetilmesi gerektiğini, halkın yanında ve halkın yararına nasıl politikaların üretilmesi gerektiğini ve sosyal devlet anlayışının gereklerinin nasıl yerine getirileceğini de bizlere göstererek bir nevi iktidarın provasını yapmışlardır.

Bu nedenlerle; yerli üreticinin teşvik edilmesi ve yerli üretime dayalı ekonomik sistemin bir an evvel uygulamaya konulması elzemdir. Bunu yapabilecek cesarete sahip olan ve konuşmalarında sıklıkla dile getiren Millet İttifakı bileşenlerini de bir kez daha kutluyorum…

Editör: TE Bilisim