Yeryüzü Ekoloji Kolektifi Kuruluyor

Dünya tarihinde daha önce yaşanmamış bir özel dönemin içindeyiz. Ekolojik dengelerdeki bozulma o hale geldi ki, başta insan olmak üzere, canlı yaşamın sürmesi tehlike altında. Canlı yaşam için vazgeçilmez olan ekolojik dengeler bozuluyor. Canlı yaşamın içinde gerçekleştiği biyosfer, kendisini var eden ekolojik dengelerin bozulması sonucunda, canlı yaşamı riske sokacak bazı dönüşümlere uğruyor.

Hava sıcaklığı, canlı yaşamın bütün dengelerinin kendisini ona göre ayarladığı ortalama denge noktasından 1-5 derece üstüne doğru hareket halinde. Ortalama sıcaklıktaki her bir derecelik artış, alışageldiğimiz toplumsal yaşamda olağanüstü değişiklikler yaratacak ve şayet 2 derecenin üstünde bir artış olursa canlı yaşam tehlikeye girecek.   

Soluduğumuz hava, insan yaşamını mümkün ve sağlıklı kılan son derece hassas yapısını kaybediyor. Fabrika bacalarından, termik santrallerden ve ulaşım araçlarından salınan gazlar atmosferi kaplayarak akciğerle ilgili her türlü ölümcül hastalığın hızla yayılmasını tetikliyor.  Aynı gazların etkisiyle atmosferde oluşan bozulma, küresel ısınmayı devreye sokuyor.

Sürekli büyüyen kapitalist üretimin sürekli artan atıklar ve çöpleri temiz su kaynaklarını kirletiyor. Aşırı talebin zorlamasıyla yapılan yüklenmeden dolayı, Dünya'nın tümünde aküferler/yer altı suları gittikçe daha derinlere çekilerek yok oluyor. Küresel ısınma, daha şimdiden binlerce gölün ve ırmağın yok olmasına sebep oldu.

Toprak, aşırı yüklenmeden dolayı ortaya çıkan verimsizleşme gerçeğiyle yüz yüze.

Aşırı sulama ve toprağı nadasa bırakmama sonucu oluşan tuzlanma, küresel ısınmanın sonucunda oluşan seller ve kuraklıklar, aküferlerin kuruması sonucunda sulanamama, GDO’lu tohumlamanın yarattığı kısırlaşma, sürekli azalan doğal bitki ve hayvan türlerinin besleyici desteğinden yoksun kalıp fakirleşme, artan oranda kullanılan bitki ve böcek zehirlerinin yarattığı tahribat, ormansızlaşma, erozyon, çölleşme, normal ve zehirli atıkların bazılarının toprağa boşaltılması ya da gömülmesinin yarattığı tahribat yeryüzündeki toprağı verimsizleştiriyor.

Doğadaki canlı yaşamın zemini ve insani toplumsal yaşamın temel gereksinimi olan gıdanın en önemli kaynaklarından birisi olan toprak ölüyor!

Kapitalizmin yapısal işleyişi ekolojik yıkım yaratıyor

Kapitalizm koşullarında üretim süreci, toplumsal ihtiyaçlardan kopuyor.

Üretim, sistemin egemeni sermayenin kendisini sonsuzca büyütme eğiliminin ihtiyaçları tarafından belirleniyor. Toplumsal yaşamın bütün gereksinimleri, her görünüm biçimi ve her anı, sermayenin kar etmesini sağlayacak mallara dönüştürülüyor. Üretim, toplumsal ihtiyaçlar için değil, sürekli kışkırtılan tüketim fetişizmini beslemek için yapılıyor.

Sermaye büyüyebilmek için sürekli olarak daha fazla mal üretiyor. Bu durum, sürekli artan çapta ve hızda zenginliklerin doğadan sürekli olarak çekilmesiyle gerçekleşiyor. Doğa sürekli olarak daha fazla, daha hızlı ve daha derinden tahrip ediliyor.

Kapitalizmin yapısal işleyişi, kapitalizme ait olan bir toplumsal metabolik düzen, yani toplumla doğa arasındaki ilişkinin özel bir biçimini yaratıyor. Kapitalist metabolik düzen, güncel olarak yaşadığımız ekolojik krizlerin somut-tarihsel temelidir. Sürecin devamı, şimdiki krizleri yeryüzündeki yaşamı tehlikeye sokacak ekolojik felaketlere sıçratacaktır.

Yaşamı savunacağız!

Kapitalizmin ekolojik dengeleri bozucu eğilimleri güçlendikçe, yaşam eskisi gibi sürebilir mi?

Toplumsal yaşam sermayenin somut-tarihsel hareketinin ihtiyaçları tarafından belirlendikçe, ekolojik dengelerdeki bozulma durdurulabilir mi?

Mevcut gidişin sonrasında, biyosferin temel dengelerinin yeryüzündeki canlı yaşamının sürmesini sağlayan alışageldiğimiz yapısı sürebilir mi?

Sermayenin hareketi sürdükçe güçlenen ekolojik yıkım dinamikleri, bu soruları yeryüzünün çok çeşitli coğrafyalarından “ Hayır! “ diye cevaplıyor.

O zaman, sermayenin yaşamın kendisini hedefine koyan ölümcül iradesine karşı yaşamı savunmak gerekiyor.

Sermayenin somut-tarihsel hareketiyle doğanın ekolojik dengeleri arasında oluşan uzlaşmazlığın yarattığı toplumsal hareketlenme içinde oluşan eko-sosyalist hareketimiz, aynı zamanda emek-sermaye uzlaşmazlığıyla iletişim halinde olacaktır. İlk bakışta birbirinden çok farklı gibi görülebilen bu iki özgün toplumsal eksen, gerçekte birbirini belirler.

Kapitalizm karşıtı bir ekolojik toplumsal hareket, kapitalizm karşıtı diğer hareketlerle ortaklaşma eğiliminde olacaktır. Böylesi bir anti-kapitalist alan, geleceğin toplumunun günümüzdeki uzantısı olacak ve bir biçimde geleceği belirleyecektir.

Medeni toplumların sınıflı, sürekli eşitsizlikler ve hiyerarşiler üreten tarihinden kopuşmuş bir yeni uygarlığın tohumları, medeniyetin günümüzdeki uzantısı kapitalizme karşı mücadele içinde atılabilir, atılacaktır.

Toplumla doğa arasındaki metabolik ilişkinin ve bu ilişkinin tarihsel akışı içinde yaşanan karşılıklı ve birlikte evrimin bilincinin, çağımıza özgü sosyalist paradigmanın kurucu ögelerinden birisi olması gerekiyor.  İçinde bulunduğumuz özel dönem, olası  bir sosyalist iktidarın daha baştan itibaren “başka bir uygarlık” zemininde kurulmasını koşulluyor.

Maddi zenginliğin ve toplumsal refahın artışının doğanın ekolojik dengeleriyle uyumlaştırılması ve tüketimin insani ihtiyaçlar tarafından belirlenmesi, toplumsal bilince yerleşmelidir.

Kapitalizme özgü bencillik, doğada sadece insana yer veren ve diğer canlıları insanın çıkarlarına göre sömürgeleştiren bir tutumu sanki normalmiş gibi topluma benimsetti. Toplumsal yaşam, doğadaki diğer canlılar olan bitkiler ve hayvanların haklarını gözeten bir bilinçle donanmalıdır.

Yeryüzü Ekoloji Kolektifi, eko-sosyalist bir hareket olarak yola çıkıyor.

On yıllardır süregelen ekoloji mücadelesi içerisinde ortaya çıkan tüm hareketler ve ortak mücadele alanlarıyla dayanışmaya, mücadeleyi birlikte büyütmeye geliyoruz.

Sermaye ilişkilerinin yeryüzündeki canlı yaşamı yok etmeye başlayan hareketine karşı, doğayı ve yaşamı savunacağız!

Yaşam sürecek, sermaye yok olacak!

Editör: TE Bilisim