"Aşık Veysel’in adı başka okullara da verilerek yaşatılacak."

Yıldırım Kaya; “Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla başlattığımız 21 Köy Enstitüsü ziyaretimizin on ikincisi Sakarya Arifiye Köy Enstitüsü’ne yaptık.  Ziyaretimizi Sakarya İl Başkanımız Ecevit Keleş, Prof. Dr. Meral Uysal, Doç. Dr. Ahmet Yıldız, eğitim kurumları ve eğitimcilerden oluşan bir heyetle birlikte gerçekleştirdik.”  

CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya’nın Konuya ilişkin yaptığım açıklaması şu şekilde;

ÇÖZÜM KÖY ENSTİTÜSÜ ÇALIŞMAMIZIN ON İKİNCİSİ SAKARYA ARİFİYE KÖY ENSTİTÜSÜ

  • Kocaeli'nin Arifiye köyünde 1937 yılında Köy Eğitmenleri Kursu kuruldu. 17 Nisan 1940 yılında Köy Enstitüsü Kanunu çıktıktan sonra da Arifiye Köy Enstitüsü oldu.
  • Arifiye Köy Enstitüsü’nün kurucu Müdürü Süleyman Edip Balkır’dır.
  • Kocaeli, Bolu, Bilecik, Bursa ve İstanbul’un Anadolu yakasından (Beykoz, Üsküdar, Yalova vd.) öğrenci alınmıştır.
  • Arifiye Köy Enstitüsü’nün ilk kayıt yaptıran öğrencisi bir kız öğrencidir. Geyve’den gelen Süheyla Emre… Düzakçaşehir köyünde çiftçi olan babası Ahmet Bey, 12 yaşındaki 1928 doğumlu kızı Süheyla’yı kendi elleriyle okula teslim etmiştir.
  • Gerede’den gelen helvacı çırağı Şakir Karataş da, çıraklık ettiği dükkanda helva sardıkları eski bir gazetede Arifiye Köy Enstitüsü’ne köylerden öğrenci alındığını okuyup geldiğini söyler.
  • İlk aşamada beş ilden 153 öğrencinin kaydı yapılır.   Daha sonra bu sayı 200’e çıkar.

Arifiye Köy Enstitüsü’nün Kuruluş Hikayesi:

İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç, Köy Enstitüleri kurulmadan önce Kastamonu Eğitmen Kursu’nda görev yapan dostu Süleyman Edip Balkır’a “Dişini biraz daha sık. Galiba Arifiye’de demiri atacaksın.” diyerek Balkır’ı Arifiye’ye inceleme yapması için gönderir.

Süleyman Edip Balkır incelemelerini yaptıktan sonra İsmail Hakkı Tonguç’a gönderdiği mektupta, “Adapazarı sapağında kör bir istasyon. Şurasından, burasında zorla ayakta durabilen birkaç ev. Sivrisinek yatağındaki bu bataklıkta hayvan bile zor yaşar. Eğer oturulabilecek bir yer olsaydı zengin, kalabalık bir köy olurdu şimdi. Burası dize kadar çamurlu suyu ile sellere yataklık eden bir cehennem.” diye yazar.

Ancak  İsmail Hakkı Tonguç, bu umutsuz mektuba karşılık, “Yahu Edip, sen de mi yıkıldın ve daha ne çabuk. Daha işin içine girmeden bu ne yalınkatlık!” diyerek çaresizliği kabullenmez.

Süleyman Edip Balkır, okulun bekçisi Süleyma ile el ele verir. İstasyondan birkaç görevli, bir onbaşı, bir er, topal Celal ve Arifiye muhtarı Arnavut Şakir de onlara katılır. Yokluk, kıtlık, tahtakuruları, susuzluk içinde ellerinden geleni ilk hazırlıkları yaparlar.

Süleyman Edip Balkır, bir yandan öğretmen ve idareci kadrosunu ayarlamaya uğraşırken, diğer yandan da teknik eksiklikleri gidermeye çalışır.

Süleyman Edip Balkır çalışmalarını, “Kadro eksikliğini çabucak tamamlayarak kayıtlarımızı 30 Ağustos 1940 tarihinde kapattık. Aldığımız öğrencilerle ellişer mevcutlu dört sınıf kurduk, her sınıf dörder gruba ayrıldı. Hazırlanan plana göre öğleden önce iki sınıf kültür dersleri yapıyor, iki sınıf da tarım çalışmalarına gidiyordu. Yine belli sıraya göre nöbete yollananlar dışında kalanlar da zanaat çalışmalarına gidiyorlardı. Bu zanaatlar duvarcılık, dülgerlik, demircilik bölümlerine ayrılmıştı. Yalnız kız öğrencilerin ev idaresi derslerinin yoluna konulması işi, başlangıçta kolay olmadı…” diye anlatır.

İlk yıl, 19 kız kız öğrenci biçki-dikiş ve ev idaresi derslerini, Süleyman Edip Balkır’ın evinde, eşi Nimet Balkır’dan alırlar.

1940 yılında 4 arkadaşıyla Arifiye’ye giden Ali Ersever 5 Ağustos 1940’da kayıtlarını yaptırırlar. 123 numaralı öğrenci Ali Erseven’in anlatımlarından o dönem görülen dersler şöyledir:

‘Sınıf öğretmenimiz Cahide Acar’dı. Okulumuzun Tarih-coğrafya öğretmeniydi. Müdürümüz Süleyman Edip Balkır’dı. Müzik dersimize Ahmet Hamdi Daner ve Nurettin Akhun, Tarih dersimize Cevdet Tinel, daha sonraki yıllarda Tarihe Enver Kartekin, Coğrafyaya Cahide Acar, Türkçeye Sabahat Kartekin, Resim dersimize Aziz Arsan, Matematik dersimize İhsan Ataç, bir başka sene de Bahtiyar Sim, Tarım derslerimize İsmail Hakkı Tanberk ve Mustafa Eyüpoğlu, Beden eğitimine ve Askerlik dersimize İsmail Eryılmaz, Zooteknik yani Hayvancılık dersimize Şeref insel gelirdi. Ayrıca öğretmenlerimizden hariç Marangozluk, Dülgerlik, Demircilik, İnşaat (yapı) atölyeleri vardı. Meslek öğretmenleri vardı atölyelerde. Onlar çalıştırırdı bizi. Süleyman Özsu inşaat, Demircilik dersine Adapazarılı Orhan Badem, inşat işine yine Hikmet Öz, balıkçılık atölyesi Şerif Kuytak geldiler. Meslek derslerimize ise; dülgerlik (çatıcılık) dersimize Hamdi Demirel, Marangozluk dersimize Cihat Engür gelmişlerdi.”

O dönem verilen dersler;  eğitim içinde üretim, üretim içinde eğitim yapıldığını göstermesi açısından önemlidir.

İsmet İnönü Arifiye’ye Geliyor

İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, “Cumhuriyetin doğal bekçileri” olarak gördüğü, Köy Enstitülerine büyük değer veriyordu. İsmet İnönü 1942 yılında, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ile birlikte Arifiye Köy Enstitüsünü ziyaret ettiklerinde, okulun orkestra ve korosu bir konser verir. Orkestra Beethoven’den eserler çalar, halk türküleri söyler…

Aşık Veysel Arifiye’de Müzik Dersi Verir

Aşık Veysel 1941 yılında öğrencilere saz dersleri vermek için Arifiye Köy Enstitüsü'nde öğretmenlik yapıyor. Kurucu Müdürü Süleyman Edip Balkır Aşık Veysel’in gelişini şöyle anlatıyor:

"Aşık Veysel, elinde Tonguç'un mektubu, bir gün çıkageldi. Mektupta, Aşık'tan elden geldiğince yararlanmamız belirtiliyordu. Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdürlüğü’ne yollanılan 10.03.1942 tarih ve sayılı rapordan bu işle ilgili bölümü buraya aktarıyorum:  Aşık Veysel, 25.01.1942’de işe başladı. Çocukların mümkün olduğu kadar çok türkü öğrenmelerini istediğimiz için her sınıf için başka başka türküler, ayrı ayrı listeler hazırladık. Şimdiye kadar 17 türkü üzerinde çalışıldı. Aşık ayrıca bir çocuğa saz dersi verdi. Musa Yılmaz adındaki bu öğrenci kendi yaptığı saziyla bazı türküleri çalacak hale geldi. Çocuklar Aşık Veysel’i çok sevdiler.”

Öğrencilerin Aşık Veysel’e İlişkin Anlatımları Şöyle:

“O sene Aşık Veysel müzik dersimize giriyordu. Hiç unutmam; Enise öğretmenimiz, ‘bana karşı saygısızlığınızı affedebilirim ama Aşık Veysel’e karşı saygısızlık ederseniz affetmem, lütfen saygılı olalım’ diye bizlere sıkı sıkı tembihte bulunmuştu. O dönemde Tonguç’un isteğiyle rahmetli Aşık Veysel, birer ay her köy enstitüsünde müzik dersleri veriyordu.”

Bugün ise Aşık Veysel’in adı memleketi Sivas’ta okullardan siliniyor. Ancak şunu herkes iyi bilsin ki ne Cumhuriyet Halk Partisi ne de Sivaslılar Aşık Veysel’in adının unutturulmaya çalışılmasına izin vermeyecek. Yapılan uygulama er ya da geç düzeltilecek. Aşık Veysel’in adı başka okullara da verilerek yaşatılacak.

Yıldırım KAYA

CHP Ankara Milletvekili

TBMM Milli Eğitim Kültür Gençlik ve Spor Komisyonu Grup Sözcüsü

 28 Mayıs 2022/Sakarya-Arifiye

Editör: TE Bilisim