Donanımımız Aynı, Yazılım İse Çok Değişti

Herhangi bir konuda sorunun ne olduğunu anlayabilmek ve doğru çözüme ulaşmak için her şeyden önce yapılması gereken durumun iyi tespit edilmesidir.

Çünkü,

Tanıyı doğru koymadan uygulanacak tedavi seçeneklerinde, yanılma payı her zaman yüksek olacaktır.

Modern çağın insanları olarak bizim için asıl hayati sorun yazılım ve donanım uyuşmazlığı,

Ve,

Birazcık eşelerseniz bizi mutsuz eden hemen hemen her şeyin kök nedeni olarak bu sorun ile karşılaşmanız çok olasıdır.

Aynı Donanıma Yeni Yazılımlar Yüklüyoruz

İnsanlık tarihi boyunca fizyolojimizde, biyolojimizde, epigenetiğimizde anlamlı bir değişiklik olmadı,

Yani,

Kadim donanımımız hep aynı kaldı,

Ve,

Bu sabit ve değişmez donanımla tüm çevresel etmen değişikliklerine uyum sağlamaya çalışıyoruz.

Bu kadim donanımın işlev gördüğü çevresel koşullara da yazılım demek sanırım pek hatalı bir benzetme olmaz.

Farkındasınız değil mi; yazılım durmadan yenileniyor!!!

Durmadan yeni sürümler, her geçen gün yeni versiyonlar sunuluyor…

Devirler değişti,

Sistemler yenilendi,

Fakat,

Yaşamaya çalışırken kullandığımız (kullanmak zorunda olduğumuz) devreler ilk günkü fabrika ayarlarında sabit kaldı.

Yüz binlerce yıldır,

Tabiatta bizi ölümden koruyan, hayatta tutan aynı devreleri kullanmaya devam ediyoruz…

Güncel Sorun...

Ancak bugün, 

Geçmişte tabiat ile mücadelede karşılaşılan hemen hemen hiçbir hayati zorluğu görmüyoruz,

Korunaklı şehirlerimizde bir kaplan tarafından saldırıya uğrama ya da kolumuzu- bacağımızı bir timsaha kurban verme riski söz konusu değil.

Sınırlı sayıda şanssız bir azınlık dışında bugün dünya üzerinde var olan insanlar kıtlık nedir, açlık nedir, açlıktan ölmek nedir bilmiyor.

Artık bizler akşama gelecek misafire ikram edeceğimiz yemeğin ne olacağına, sanki bir varoluş mücadelesi kadar büyük anlam yüklüyoruz,

Ve,

Stres yapıyoruz…

İki dakika sonra başımıza nelerin gelebileceğinden bile habersizken,

On yıllarca sürecek borçların altına giriyor;

Esasen beynimize reset atıp dinlenmemiz gereken uykularımızda bile bu konuyla cebelleşiyoruz,

Ve,

Daha da fazla stres yapıyoruz…

Kendimizin Düşmanıyız

Ödeme günü yaklaştıkça yaşadığımız anksiyeteden dolayı uykularımız kaçıyor, karnımıza kramplar giriyor,

Ve,

Yine, yeniden stres yapıyoruz…

Kılık kıyafetlerimizi, cep telefonlarımızı, arabalarımızı, evlerimizi ve içindekileri yenilemek için kendimizi kahrediyoruz,

Bir üst modelini alamazsak daha da bir stres yapıyoruz…

Günü bitiremediğimiz işlerle tamamlıyoruz,

Ancak,

Tüm bu yarım kalan görevler beynimizin işlemcisinden tüketmeye devam ediyor,

Ki,

Bu konunun detaylarını Zeigarnik Etkisi paylaşımında bulabilirsiniz.

Sorun Yaptıklarımızın Neredeyse Hiçbiri Hayati Değil

Bugün kadim zamanlardaki varoluş mücadelesi yerine,

Esasen suni ve aslında hiç de hayati olmayan bir sürü problemle ömür tükettiğimiz yeni bir ekosistem içerisinde var olmaya çalışıyoruz.

Ve,

Çoğunlukla dünyevi arzularımızı köreltmek amacıyla kullanıyoruz bu mucizevi hayatta kalma devrelerimizi… 

Bir başka deyişle,

Günümüzde üç beş yılda bir albaştan yenilenen teknik ve teknolojik değişimler hayatlarımızı kökünden etkilerken, 

Biz biyolojik ve psikolojik olarak bunlara hazır değilken,

Sadece üstün uyum yeteneğimiz sayesinde hayatta kalmaya çalışıyoruz.

Oysa ki,

Yarattığımız teknolojinin ve kurduğumuz medeniyetin kurallarının büyük kısmı aslında bizim fabrika ayarlarımızla uyumlu değil!!!

Kadim Zamanlardan Bugünlere Geldiğimizde…

Bir tehdit varlığında doğuştan gelen donanımımız sayesinde adrenalin deşarjı oluyor,

Otomatik sistemleriz devreye giriyor,

Eğer bir tehlike söz konusu ise anlık “SAVAŞ ya da KAÇ” kararı veriliyor,

Ve,

Hayatta kalabilme reflekslerimiz kontrolü ele alıyor.

Oysa,

Modern insanının kendi eliyle şekillendirdiği ve inşa ettiği günümüz yaşantısı ile kadim zamanların çok önemli farkları var…

Eskiden bu adrenerjik hayatta kalma yazılımı gerçek anlamda bir hayati tehlike söz konusu olduğunda aktive olurken,

Şu an neredeyse 7/24 aralıksız (hatta uykuda iken bile) adrenalin bombardımanı altındayız.

Halbuki,

Bu sistem böylesi yükü kaldırmaya uygun dizayn edilmemiş!!!

Eskiden bu adrenerjik hayatta kalma yazılımı gerçek anlamda bir hayati tehlike söz konusu olduğunda aktive olurken, şu an neredeyse 7/24 aralıksız (hatta uykuda iken bile) adrenalin bombardımanı altındayız.

.Tweet

Sorun...

Yarattığımız teknolojinin sağladığı sanal kolaylığı, sanki gerçekmiş gibi zanneden bir beynimiz var.

Esasen biz gerçeğiyle sanalını ayırt edemiyoruz,

Ve,

Bu yüzden birçok dijital tuzağa kolayca düşebiliyoruz.

Düşünsenize…

Aynı anda ve sürekli komutlar vermeye kalktığımızda en akıllı cihazlarımızın dahi şirazesi kayıyorken,

Biz ihtiyaç halinde kullanılması gereken bir yazılımı,

Elimizde olan ya da olmayan nedenlerden dolayı her an aktif halde, hatta turboda tutuyoruz.

Sonrası???

Sonrası hepimizin malumu,

En hafifinden mutsuz, umutsuz, tükenmiş bir hayat…

Hani “tüm hastalıkların sebebi stress” diye dillere pelesenk olmuş bir söylem var ya,

O stress dediğin şeyin,

Dizayn edildiğin fabrika ayarları ile uyumlu olmayan yaşam şeklin nedeniyle foşur foşur salgılanan adrenalin, noradrenalin ve kortizol ile ilintili olabileceğini hiç düşündün mü canım dostum?

Sorunun Çözümü: Anda Kalabilmek

Akıl almaz bir hızla dolaşan ve devamlı olarak üzerimize bombardıman gibi gelen bilgi sağanağı nedeniyle, 

Kadim olanı öğrenmek yerine,

Son derece hızlı yenilenen günceli takip etmekle meşgul oluyoruz, olmak zorunda kalıyoruz.

Belki de,

Ruhen ve fiziken yakalamamızın çok olası olmadığı bir hızda yaşamayı terk etmemiz,

Biraz (hatta bir hayli) yavaşlamamız,

Ayhan Barut; POMEM kontenjanları niye düşürüldü? Ayhan Barut; POMEM kontenjanları niye düşürüldü?

Ve,

Anda kalabilmeyi becerebilmemiz gerekiyor.

O Kadar Hızlı Gidiyoruz Ki, Ruhlarımız Geride Kalıyor

İnsanların en büyük şikayetleri: “Hiçbir şeye yetişememek… “

Ne yazık ki,

İyi ve kaliteli vakit geçirmeye,

Dostlarla gönlünce buluşmaya,

Doyasıya kitap okumaya,

Keyfince dinlenmeye,

İyi bir amaç için organize olmaya,

Yeni ve heyecan verici işler yapmaya,

Hiç olmadı güzel düşler kurmaya,

Hayallerin için harekete geçmeye, onların peşinden koşmaya,

Ve,

İlgi duyduğun bir alanda sınırsızca gelişmeye hiç ama hiç zaman yok!!!

Şehir insanı zaman kavramıyla kavgalı,

Zamansızlık yüzünden mutsuz ve kaygılı,

Ve,

Hep şikayet halinde…

Oysa bütün sorun acele etmekten kaynaklanıyor.

Mutsuzluğun, zamansızlığın ve şikâyetlerin temelinde yatan en büyük problemlerden biri HIZ…

Unutma ki,

Acele ettiğin hiçbir şeye yetişemezsin.

Koştuğun sürece varmak istediğin yere zamanında varamazsın.

Hız, insanı geciktirir.

Telaş, olacak olanı da oldurmaz.

Bütün Mesele Yavaşlayabilmekte

Evet,

Net bir şekilde bütün mesele yavaşlayabilmekte…

Ancak yavaşladığın an her şey için yeterli zaman bulabilirsin. 

Unutma ki,

Aceleyle koşarsan düşersin, yürürsen varırsın.

Oysa,

Her şey karışıkken ne de kolaymış, asıl zorluk sadelikteymiş değil mi?

Tüm bunları biliyor olmamıza rağmen vazgeçmek hiç de o kadar kolay olmuyor,

Neden mi?

Çünkü birçok kişi için,

Tanıdık bir mutsuzluk, yabancı bir mutluluktan daha güvenli gelebilir. 

Ve,

İnsanoğlu çoğu zaman bildiği cehennemi, bilmediği cennete tercih eder….

Kaynak: https://cuneytyardimci.com/sorun-donanim-ile-cevresel-yazilimin-uyumsuzlugu/