Yaşam

Sevgi yıkmak mıdır? Rosalía, ‘Berghain’ ve romantik aşkın (yeniden) inşası

Aşk, ruh ve bedenlerin birleşimi olarak görülse de burada ikisi ayrılır. Duygu, bedeni kullanarak ruhu hâkimiyet altına alma biçiminde kavramsallaştırılır.

Abone Ol

Aşk nedir? Kimileri için tutku, kimileri için yolculuktur. Amerikalı dilbilimci George Lakoff, aşkı muhtemelen “bir yolculuk” olarak tanımlardı. Çünkü somut bir deneyim üzerinden –örneğin bir yolculuk– soyut bir olgu anlatmak, hem düşündürücü hem de anlamayı kolaylaştıran bir yöntemdir.

“Sevgi ve Yıkım Arasında: Rosalía’nın ‘Berghain’ Şarkısı ve Romantik Aşkın Yeniden İnşası”

Aşk nedir? Amerikalı dilbilimci George Lakoff muhtemelen “Aşk bir yolculuktur” diyerek yanıt verirdi. Dilbilimde buna kavramsal metafor denir; çünkü somut bir deneyim –örneğin bir yolculuk–, daha soyut ve elle tutulamaz bir olguyu –aşkı– anlatmak için kullanılır.

Bu metaforlar, dilde çeşitli ifadelerle kendini gösterir. Bir çift, “artık yollarımız ayrıldı” dediğinde, ayrılmayı açıklamak için kullanılan kavramsal çerçeve, bir zamanlar birlikte yolculuk eden iki kişinin şimdi farklı yönlere gitmeyi seçmesi biçimindedir. Yani burada altında yatan metafor, aşkın bir yolculuk olarak kavramsallaştırılmasıdır.

Aşktan söz ederken, bu fikrin nasıl oluştuğunu düşünmek ilginçtir. Özellikle romantik aşk ideali, baskı ve kıskançlık gibi unsurları çift ilişkilerine bağlar. Bu tür aşk tasarımlarının altında yatan metaforlar arasında “aşk yıkımdır”, “aşk sahiplenmedir” veya “aşk acıdır” gibi kavramsal ifadeler bulunur. Bu kavramsallaştırmalar, kültürün derin yapısının bir parçasıdır ve “Seni gerçekten seven acı verir” gibi sözlerle kendini gösterir.

Bu kültürel öğeyi çözümlemek için Sapir-Whorf hipotezi dikkate alınabilir. Dilin düşünceyi etkilediğini ileri süren bu hipotez, güçlü versiyonunda dilin düşünceyi belirlediğini, zayıf versiyonunda ise yalnızca şekillendirdiğini savunur. Dil dediğimizde ise dil-kültür ikilisi kaçınılmazdır; ikisi ayrılmaz gerçekliklerdir, aynı paranın iki yüzü gibidir.

Bu noktada müzik, kültürün temel bir öğesi olarak öne çıkar. Rosalía gibi bazı sanatçılar, dil, ses ve kültürler üzerinde olağanüstü bir hâkimiyete sahiptir. Katalan şarkıcı, ekibiyle birlikte pentagramları bir cerrah titizliğiyle işleyerek farklı anlam katmanlarını bir araya getirir ve topluma ayna tutan, sarsıcı etkiler yaratan bir eser ortaya koyar.

İşte Rosalía, yeni albümü LUX’un temelini bu şekilde örmüştür. Albüm, çok dillilik ve kültürlerarası etkileşimin bir örneğidir ve kadın mistisizmini, farklı diller ve kültürler aracılığıyla kadınlarla ilişkilendirerek işler (örneğin: Jeanne d’Arc – Fransızca, Sun Bu’er – Çince). Albümün ilk single’ı “Berghain”, tüm albümde nelerle karşılaşılacağını gösteren bir niyet beyanıdır. Peki “Berghain”da aşk nasıl kavramsallaştırılıyor? Gelin Rosalía’nın dilbilimsel aşk anlayışına bakalım.

‘Aşk bir birleşmedir’: Sein Blut ist mein Blut

Şarkı Almanca başlar ve “Seine [X] ist meine [X]” (“Onun [X’i] benim [X’im]dir”) yapısı ile eserin ruhani boyutunu ortaya koyar; aşıkların birbirine tam bir şekilde özdeşleştiğini gösterir.

Kimlikler birleşir; lirikal ben, sevilenin kimliğini benimser; onun korkularını, öfkesini, sevme biçimini ve hatta biyolojik öğelerini –kanını– üstlenir. Bu dilsel ifadelerin altında yatan kavramsal metafor “aşk birleşmedir” olsa da, ruhani ve bedensel boyutlarıyla birlikte düşünüldüğünde metaforu “aşk bir komünyon, paylaşımdır” şeklinde yeniden adlandırmak daha doğru olur.

Rosalía, romantik aşk kavramını “Wie ein Blei-Teddybär…, Deshalb ist mein Herz so schwer” dizesiyle güçlü bir metaforla kırar. Burada “kurşun ayıcık” ve “peluş ayıcık” arasındaki zıtlık, kalbin taşıdığı yükün ağırlığını ifade eder. Bu şekilde, yeni bir metafor (“duygular fiziksel yüklerdir”) devreye girer ve önceki aşk ideali yeniden çözülür. Komünyon olarak aşk, paradoksal biçimde hem bedene hem ruha yük olabilir.

‘Aşk bir dönüşümdür’: Solo soy un terrón de azúcar
Ritüelden sonra itiraf gelir; Rosalía bunu İspanyolca kullanır. Bu dizeler, önceki metaforu sürdürür ve “aşk bir komünyondur” çerçevesiyle ilişkilidir. “Sé que me funde el calor” (“Sıcaklığın beni eritmesini biliyorum”) dizesindeki metafor “aşk bir dönüşümdür”dür. Aşkın verdiği sıcaklık bir dönüşüm sağlar; ancak burada dönüşüm negatif bir çerçevede ele alınır: eritme, yani kendi kimliğini kaybetme.

Ayrıca, “solo un terrón de azúcar” (“sadece bir şeker küpüyüm”) ifadesi, aşkın hem tatlılık hem de kırılganlık taşıdığını vurgular. Yani lirikal ben, aşk yoluyla dönüşüm yaşar; toksik bir aşk, hem yük getirir hem de yıkar.

‘Aşk bir sahiplenmedir’: I’ll fuck you till you love me
İngilizce dize, ritüeli ve kutsallığı bozar. “I’ll fuck you till you love me” (“Seni beni sevecek hâle getirecek kadar sevişeceğim”) şarkının en karmaşık dizesi olabilir; çünkü “aşk bir komünyondur” metaforunu parçalar.

Aşk, ruh ve bedenlerin birleşimi olarak görülse de burada ikisi ayrılır. Duygu, bedeni kullanarak ruhu hâkimiyet altına alma biçiminde kavramsallaştırılır. Bu, cinsellikle duygusal bağımlılık yaratma çabasına işaret eder; aslında romantik aşk metaforunun çözülmesidir. Dize, cinsel bir içerikten ziyade romantik aşk idealini yıkmayı amaçlar.

Böylece bu dize, kendi çelişkisiyle bir söz eylemi olarak işlev görür. Niyet ve araç çelişir, şarkının dini çerçevesini yeniden canlandırır. “Şeytani” olan, kaba bir üslubun kullanımı değil; aşk idealinin yozlaşmasıdır: kurtuluş vaat eden aşk, paradoksal biçimde dünyevi bir lanete dönüşür.

Yazar: Antonio Jesús Tinedo-Rodríguez
Córdoba Üniversitesi, Yardımcı Doçent