CHP İzmir Milletvekili Av. Sevda Erdan Kılıç, Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kuruluşlarının bütçesi üzerine TBMM Genel Kurulu’nda konuşma yaptı.
“Kuru Rakamları Değil, Buz Tutmuş Adalet Konuşuluyor”
CHP İzmir Milletvekili Av. Sevda Erdan Kılıç, “Bugün burada sadece kuru rakamları değil, bu ülkenin buz tutmuş adaletini, kalbi durmuş vicdanını ve ertelediğiniz geleceğini konuşuyoruz. Ben 8 yıldır buradayım, her yıl aynı masal… aynı hortum düzeni… Her yıl daha da yoksullaşıyoruz. Sofralar küçülüyor, saraylar büyüyor, yandaşlar daha yükseğe uçuyor. Sanki bütçe görüşmeleri, her sene tekrarlanan, ama finali hep aynı hüsran olan bir tiyatro oyunu.” dedi.
“Plan Var, Program Var; İnsan Yok!”
CHP’li Kılıç, “Strateji ve Bütçe Başkanlığı bütçesine baktığımızda plan var, program var; ama insan yok! Yıllardır yaptıkları şey belli: Enflasyonu düşük gösterip milletin maaşını çalıyorlar. Verilen sözler de hedefler de hiçbir zaman tutmuyor. Ama bu koca hataların sorumluluğunu da asla almıyorlar. Sonuç mu? Memur maaşı da, emekli aylığı da, çiftçinin hakkı da hep yanlış hesaplanıyor, hep eksik kalıyor. Bu yüzden, bu kürsüden bütün millete ilan ediyorum: “Strateji ve Bütçe Başkanlığı, milleti açlığa mahkum eden, yoksulluğun planını çizen asıl merkezdir!” dedi.
CHP İzmir Milletvekili Av. Sevda Erdan Kılıç sözlerini şöyle sürdürdü:
“Komisyonda kurumun bütçesi görüşülürken somut uygulanabilir önergeler verdik. Ancak her birini reddettiniz: Milyonlar evinde donarken, emeklilere ve memurlara 20 bin lira yakacak yardımını reddettiniz. Emeklilerimizin 4 bin liralık bayram ikramiyesinin asgari ücret seviyesine çıkarılmasını önerdik; yine reddettiniz. Öğretmenlere bir maaş ikramiye ve 100 bin atama istedik, reddettiniz. Çiftçimizin mazotundaki ÖTV ve KDV’nin karşılanmasını istedik, reddettiniz. Öğrencilerin umutla eğitim alması için KYK burs ve kredilerinin artırılmasını bile reddettiniz. Ama konu Milli Saraylar Başkanlığı bütçesine gelince akan sular durmuş.
Atatürk, Milli Sarayları bir kişinin ihtişamı için değil, milletin denetimi altında yaşatmak için TBMM’ye bağlamıştı. Bugün onları yeniden Cumhurbaşkanlığına bağlamak, Cumhuriyetin emanetini Meclis’ten alıp tek elde toplamaktır. Bu bir idari tercih değil; Meclis iradesine karşı işlenmiş tarihsel bir gasptır. Elbette ecdadımızın hatıraları önemlidir, ama bizim itirazımız tarihe saygı adı altında yapılan sınırsız israfa ve gösterişe! Millet karanlıkta bırakılırken saraylar aydınlıkta tutuluyorsa, sarayın tek bir odasına serilen ipek halının maliyeti, bir emeklinin yıllık erzak masrafından fazlaysa, milletin tenceresi kaynamazken saray mutfaklarının dumanı tütüyorsa, ortada bir bütçe değil, açık bir vicdan suçu vardır. Açlığa sabır, israfa sınırsız kaynak isteyen bu düzeni reddediyoruz.
“Bu Bir Başarı Hikâyesi Değil, Son Kamçının Sesidir”
Bizim önerimiz, bu sömürü düzenini devam ettiren bütçe anlayışının kökten değişmesidir! Çünkü bu bütçe, bir başarı hikâyesi değil; milletin sırtına vurulmuş son kamçının sesidir. Bütçe; emekten yana, halkın ortak refahını esas alan bir sınıf belgesi olmalıdır. Bunun için tabiki önerilerimiz de var: Ülkede bütçe disiplinini bozan tüm örtülü ödenekler derhal şeffaflaştırılmalı. Kamudaki lüks, gösteriş ve israf harcamaları tasfiye edilerek tasarruf, işçinin ve yoksulun sofrasına aktarılmalı. Halkı yoksulluk zincirine vuran kemer sıkma dayatmalarından vazgeçilmeli; STK’lar ve sendikalar bütçe planlamasına doğrudan dâhil edilmelidir. Ve en önemlisi, bütün bu keyfiyetin ve israfın önünü kesmek için, Meclis’in yetkilerini gasp eden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi derhal terk edilmeli, kuvvetler ayrılığına dayalı Parlamenter Sisteme geçilmelidir!
“Bu Mücadele Bir Sınıf Mücadelesidir”
Bu karabasan, yandaş sever, adaletsiz sistemle mücadele bir parti mücadelesi olmaktan çıkmalı, bir sınıf mücadelesine dönüşmelidir. Açlığın partisi yoktur, soğuğun ideolojisi yoktur. Açlık, herkesi aynı karanlıkta eşitler! Bir yanda, tüm kaynakları sömüren, ipek halılarda yürüyen bir avuç yandaş; diğer yanda ise etnik kökeni, inancı, görüşü ne olursa olsun, soğukta kalan ve yoksulluk sofrasına mahkûm edilen milyonlar. Bizim tarafımız net: hangi dağ efkarlıysa biz ondan yanayız. Sözlerime son verirken, bu bütçeye “hayırlı olsun” demiyoruz. Çünkü bu bütçenin hayrı yine yandaşa, şerri ise vatandaşa düşüyor. Bu adaletsizliğe karşı ret oyu veriyoruz ve bu kürsüden bu sömürü düzenine boyun eğmeyeceğimizi bir kez tekrar ediyoruz.”