Bosna-Hersek’te Çift Çoğunluk ve Karar Mekanizmaları
Bosna-Hersek, üç etnik grup (Boşnak, Hırvat, Sırp) ve iki entiteden (Federasyon ve Sırp Cumhuriyeti) oluşan karmaşık bir yapıya sahiptir. 1995 Dayton Anlaşması ile oluşturulan anayasa, farklı gruplara veto hakkı veren konsoasyasyon ilkelerine dayanır. Devlet Meclisi iki kanadlıdır: Temsilciler Meclisi (42 üyeli) ve Halklar Meclisi (15 üyeli). Halklar Meclisi’nin üç etnik grup lehine daimi delegasyonları (5 Boşnak, 5 Hırvat, 5 Sırp) . Mecliste tüm yasalar her iki kanattan geçmek zorundadır.
Karar alma mekanizmalarında “çift çoğunluk” benzeri ilkeler kesinlikle uygulanır. Örneğin anayasa değişiklikleri için alt kanatta 2/3 çoğunluk, üst kanatta ise delegelerin çoğunluğunun yanı sıra her etnik gruptan ayrı ayrı çoğunluk gereklidir.Yasama sürecinde kararlar salt çoğunlukla alınır; ancak yapılan oylamalarda Federasyon ve Sırp Cumhuriyeti’nden en az üçte birlik temsil bulunması zorunludur. Eğer bu sağlanamazsa, İçtüzük uyarınca özel komisyon kurulur; yine sonuca varılamazsa en az bir entitedeki delegelerin 2/3’ü reddetmediği takdirde karar geçer.
Ayrıca her grup “hayati çıkarları”nı (vital national interest) koruma hakkına sahiptir. Bir grup çoğunluğu, çıkarlarına aykırı buldukları bir yasayı yıkıcı ilan edebilir; bu durumda yasayı onaylamak için Boşnak, Hırvat ve Sırp delegelerinin her birinden ayrı ayrı çoğunluk alınması gerekir.Benzer bir mekanizma Cumhurbaşkanlığı Konseyi’nde de bulunur: Başkanlıktaki her üye, bağlı olduğu entitenin çıkarına aykırı gördüğü bir kararı veto edebilir; bu veto, ilgili entite meclisinde 2/3 onaylanırsa karar iptal edilir.
Bu katı çoğunluk kuralları etnik grupların güvenliğini güçlendirse de siyasi tıkanıklığa yol açabilmektedir. Sahadayken karar blokajlarını önlemek için yasal düzenlemeler yapılsa da, analistler Dayton sistemi içinde fikir birliği sağlanmasının neredeyse imkânsız olduğunu vurgulamaktadır.Zira anayasa reformları bile her bir gruptan 2/3 onay gerektirdiğinden, liderler değişimi engellemeye eğilimlidir. Bu durum, Bosna-Hersek’te sık sık hükümet kurulamaması ve tek başına karar alınamaması gibi sorunlar doğurmuştur.
Kuzey Makedonya’da Çift Çoğunluk ve Karar Mekanizmaları
Kuzey Makedonya’da nüfus çoğunluğunu Makedonlar (yaklaşık %64) oluştururken önemli bir Arnavut azınlık vardır. 2001 yılı çatışmalarını sonlandıran Ohrid Çerçeve Anlaşması, Arnavutlar için geniş haklar ve yasama süreçlerinde çift çoğunluk (Badinter ilkesi) getirildi. Meclisteki yasama sürecinde, önemli konularda salt çoğunluğa ek olarak etnik azınlık temsilcilerinin de onayı gerekir hale gelmiştir. Anlaşma uyarınca kültür, dil, eğitim, malî işler, seçim kanunları gibi konularda yasa çıkarmak için, bir yasama dönemindeki genel çoğunluğun yanı sıra o konuda temsil edilen azınlık grubunun delegelerinin de salt çoğunluğu aranır. Bir başka deyişle, kültürel hakları ilgilendiren her kararda azınlık temsilcilerinin vetosu uygulanır (Badinter ilkesi).
Bu yapı, Makedon ve Arnavut siyaseti arasında güç paylaşımını kurumsallaştırmıştır. Bir yandan Arnavutlara dil ve eğitimde geniş haklar, yerel özerklik gibi kazanımlar sağlamıştır. Örneğin, nüfusun %20’sinden fazlasının konuştuğu dillerin yerel yönetimlerde resmî dil kabulü gibi düzenlemeler yapılmıştır. Öte yandan uzmanlar, bu sistemin ülkede etnik bölünmüşlüğü pekiştirdiğini vurgulamaktadır. İki büyük etnik grubun liderleri, birlik içinde çift çoğunluk kurallarını uygulayarak durumu idare edilebilir kılarak istikrar sağlamış, ancak etnik kimlikleri daha görünür hâle getirmiştir. Kısaca, bu model Makedonya’da çatışmayı yatıştırıp iki toplum arasındaki “zorunlu iş paylaşımını” güçlendirmiştir, ama aynı zamanda etnik bölünmüşlüğü kalıcı bir sistemin parçası haline getirmiştir50shadesoffederalism.com.
Karşılaştırmalı Tablo: Anayasa ve Karar Alma Sistemi
|
Özellik |
Bosna-Hersek |
Kuzey Makedonya |
Türkiye |
|
Sistem/Anayasal Yapı |
Federal (2 entite + Brčko); konsosiyasyon ilkeleri |
Üniter devlet, konsosiyasyon temelli güç paylaşımı (Ohrid Anlaşması) |
Üniter devlet; çoğunlukçu anayasa (m.66: “vatandaş herkes Türktür”) |
|
Etnik Kompozisyon |
Boşnak, Sırp, Hırvat (yaklaşık %50/%30/%15) |
Makedon %64, Arnavut %25 (diğer: Türk, Roman vs.) |
Hakimler hukukunda Türk kimliği öne çıkar; Kürtler ~%15-20, diğer azınlıklar (Lausanne) |
|
Yasama |
Bicameral: 15 üyeli Halklar Meclisi (5 Boşnak, 5 Hırvat, 5 Sırp) ve 42 üyeli Temsilciler Meclisi. |
Unicameral: 120 sandalyeli Meclis (closed-list PR, 6 bölge) |
Unicameral: 600 sandalyeli TBMM (proporisyonel liste, 6-7 bölge) |
|
Çift Çoğunluk/Veto |
Keskin etnik vetolar: Anayasa değişikliği için her grupta 2/3 ; yasalar Meclis’teki oylamalarda her entiteden yeterli temsil şartı; Hayati çıkar veto ile her gruptan ayrı çoğunluk gerekir |
Badinter çoğunluğu: Kültür, dil, eğitim gibi konularda yasalar için genel çoğunluğa ek olarak Arnavut azınlık temsilcilerinin salt çoğunluğu gereklidir |
Resmî etnik veto yok: Anayasa etnik vetoları tanımaz. Meclis kararları salt çoğunlukla alınır; Cumhurbaşkanının vetosu genel oyla etkili (hiçbir topluluğa özel mekanizma yok). |
|
Seçim Sistemi/Baraj |
Orantılı temsili sistem; her iki entitede ayrı listeler. Ulusal baraj yok (seçim bölgesi sistemi). |
Orantılı temsili sistem; resmi baraj yok (tek seferlik %20 Kıbrıs benzeri cumhurbaşkanı sistemi). |
Orantılı temsili sistem; %10 yüksek ulusal seçim barajı (Avrupa’nın en yükseği) |
Tablo: Bosna-Hersek, Kuzey Makedonya ve Türkiye’nin anayasa biçimleri ve karar mekanizmalarının karşılaştırılması. (“Çift çoğunluk” hükümleri yukarıdaki bilgiler temel alınarak özetlenmiştir.)
Türkiye’de Durum ve Uygulanabilirlik Değerlendirmesi
Türkiye Cumhuriyeti, üniter ve laik bir devlettir. Anayasasında tüm vatandaşlar “Türk” olarak tanımlanır.Resmî politikalarda etnik bölünme yerine “birlik” vurgulanır; bu bağlamda etnik gruplara dayalı özel karar mekanizmaları yoktur. Çok partili parlamenter (şimdi Cumhurbaşkanlığı) sistemine sahiptir; Millet Meclisi orantılı temsil ile seçilir ancak yüksek %10 seçim barajı yüzünden küçük partiler temsilde zorlanır. Özellikle Kürt siyasetinin örgütlenmesi üzerinde etkili olan bu baraj, konsosiyatif analizlerde “azınlıkları dışlayıcı” bir strateji olarak değerlendirilmiştir. Seçim barajının 5%’e indirilmesi üzerine uzun süredir görüşülüyor olsa da (2013 yılına ait bir öneriyle %5 hedeflenmişti), halen yüksek seviyededir.
Türkiye’de herhangi bir etnik veya bölgesel kesimin yasaları veto etmesi veya çift çoğunlukla kilitlemesi için anayasal bir düzenleme yoktur. Farklı coğrafyalardan milletvekilleri olsa da hepsi “Türkiye” adına oy kullandıklarından, Bosna’daki gibi entite veya etnik grup çoğunluğu şartları bulunmaz. Türkiye’de bölgesel temsiliyeti artırma ve Kürt meselesi bağlamında önerilen en somut çözümler barajın indirilmesi ya da bölgesel meclis planları olmuştur; ancak açık bir çift çoğunluk mekanizması gündeme gelmemiştir.
Teorik olarak çift çoğunluk sistemi, TBMM’de bir kanat müzakeresi veya “azınlık vetosu” yaratırdı. Ancak bunun uygulanabilirliği zayıf görülür. İlk olarak Türkiye’de anayasal birlik ve eşit vatandaşlık ilkesi serttir; Anayasa Mahkemesi’nin ve siyasal ortamın etnik temelli veto düzenlemelerine izin vermesi beklenmez. İkincisi, mevcut çok partili yapı ve seçim barajı dikkate alındığında, zaten parçalanmış temsilde fazladan bir veto mekanizmasının koalisyonları kilitlemesi riski vardır. Yani, Bosna/Makedonya’daki gibi bir konsosiyatif model, Türkiye’de demokratik çoğulculuk ve birleştirici anayasacılık açısından büyük dönüşümler gerektirir. Örneğin, Lijphart teorisiye göre konsosiyatif uyum için düşük seçmen barajı ve temsilde nispi adalet gerekir; Türkiye’deki %10 barajı bu anlayışla çelişir.Öte yandan Türkiye’de çok partili rekabet ve politik parti programları etnik eksenli olmadığı için (yasal statüde etnik parti yoktur) çift çoğunluk fikri, mevcut siyaset normlarına uygun düşmemektedir.
Sonuç olarak, Türkiye’de etnik azınlıkların belirgin bir meclis çoğunluğu veya veto hakkı içeren bir çift çoğunluk sistemi şu an anayasal-mekânsal yapı ve siyasal kültür nedeniyle yürürlükte değildir. Uygulamak için önce vatandaşlık tanımından etnik çoğullara izin veren köklü anayasa değişiklikleri gerekirdi. Mevcut siyasi tartışmalarda ağırlıkla barajın ve demokratikleşmenin gevşetilmesine yönelik çözümler öne çıkmaktadır. Türkiye için çift çoğunluk talebi daha çok akademik bir öneri veya bölgesel otonomi tartışmalarının parçası olarak değerlendirilir; günlük siyasi pratikte ise çok partili sistem dinamikleri ve egemenlik kavramlarıyla uyumlu değildir.