ÇÜRÜMENİN ESTETİK MASKESİ

Abone Ol

“Palyatif” kelimesi, birçok insanın hayatında pek sık duyduğu bir kavram değildir. Oysa bu sözcük, farkında olmadan her gün kullandığımız, yaşamımızın ayrılmaz bir parçası hâline gelen pek çok eşyanın gizli ortak adıdır. Palyatif eşyalar, basit birer kullanım nesnesi olmanın ötesinde, bir tür uzamı yeniden yazan saklama ve örtme aracı olarak karşımıza çıkar. Kimi zaman kırığı gizler, kimi zaman kokuyu bastırır, kimi zaman da gerçeğin yarattığı rahatsızlığı geçici olarak perdeleyen yalanı estetize eden bir yardımcıya dönüşür.

Tabi bu eşyaları yalnızca fiziksel işlevleriyle değerlendirmek eksik olacaktır. Çünkü palyatif nesnelerin, gündelik hayatın ötesine uzanan uzamsal, metaforik, politik ve psikolojik anlamları da vardır. Bu nedenle onları hem pratik işlevleri hem de temsil ettikleri sembol üzerinden okumak gerekir. Şimdi en belirgin palyatif eşyaların kategorilerine ve bu eşyaların taşıdığı politik/psikolojik çağrışımlara bir göz atalım

Günümüzde özellikle ağrı kesici haplar ve yara bandı, kapitalizmin en görünür palyatif eşyaları hâline geldi. Evlerimizde, ofislerimizde, arabalarımızda, çantalarımızda, hatta yastıklarımızın yanında sürekli bulunur oldular. Çünkü yalnızca bireyler değil, toplumlar da artık hastalanmış durumda. Bu gerilimin sonucu olarak hastaneler, eczaneler ve ilaç şirketleri hızla çoğaldı. Devasa ilaç üretimi, insanın ilaca olan bağımlılığını artırdı. Tıpkı uyuşturucu maddelerin bunalımı bastırması gibi, bu iki nesne de son otuz yılda kapitalizmin insan üzerinde açtığı travma, kriz ve yaraları örtmenin araçlarına dönüştü.

Palyatif yara bandı, yalnızca küçük bir çizik için kullanılan basit bir tıbbi ürün değildir. Politik açıdan bakıldığında, hükümetlerin, kurumların ve toplumların derin yaralarını görünmez kılmak için kullandığı metaforik bir araçtır. Yara bandı, yarayı iyileştirmez; sadece görüntüyü düzeltir, acıyı hafifletir ve sorunu gözden uzaklaştırır. Tam da bu nedenle, günümüz siyaset dünyasında yara bandı metaforu sık sık karşımıza çıkar. Dünyadaki pek çok iktidar, artık yara bandıyla ayakta durmaya çalışan yapılar hâlindedir. Bir devlet kurumu da tıpkı bir beden gibi çürüyebilir. Bu çürümenin sonuçları liyakatsizlik, yolsuzluk, adaletsizlik ve bozuk mekanizmalar şeklinde belirir. Kurumların bu çürümeyi saklamak için başvurduğu yöntemler ise palyatif eşyaların metaforik karşılıklarıdır: Rapor makyajları, dosya karartmaları, vitrin operasyonları, reform paketleri…

Politik yara bandı bir iyileştirme değil, bir erteleme sanatıdır. Toplum yara bandıyla yönetilemez; sadece bir süre daha yönetiliyor gibi görünür. Çünkü palyatif yara bandının doğası gereği, kanamayı durdurmaz, yarayı iyileştirmez ve çözümü erteleyerek sorunu büyütür. Siyasette yara bandı ne kadar çoksa, çürüme o kadar derindir.

Bugün elimizin altındaki en sıradan eşyalara dikkatle baktığımızda, gerçekten günlük hayatın basit aksesuarları değil, çağımızın derin yaralarına çekilmiş küçük perdeler olduklarını görürüz. Bant, boya, macun, ağrı kesici ya da yara bandı. Modern insanın ve modern devletin çözemediği sorunları yalnızca geciktiren, yüzeyi parlatırken derindeki çürümeyi gizleyen, büyüten geçici çözümlerin birer uzantısıdır. Palyatif eşyaların bu yaygınlığı, bireysel hayatta da siyasette de aynı gerçeği hatırlatır bize. Sorunlar örtülerek değil, yüzleşilerek çözülür. Yara bandıyla ayakta tutulan yapılar, ne kadar güçlü görünürse görünsün, eninde sonunda kendi ağırlığı altında çöker. Asıl mesele, örtüyü çekme cesaretini gösterip yaranın kaynağıyla yüzleşebilmektir…