DEM Partili Kezban Konukçu’dan 11. Yargı Paketi’ne Tepki: “Bu Taslak İnsan Haklarına, Özel Hayata ve Onura Açıktan Bir Saldırıdır”
DEM Parti İstanbul Milletvekili Kezban Konukçu, hazırlık aşamasında olduğu belirtilen 11. Yargı Reformu Taslağına ilişkin sert eleştirilerde bulundu. Konukçu, paketin özellikle LGBTİ+ bireylerin yaşam hakkını, ifade özgürlüğünü ve özel hayatın gizliliğini hedef aldığını belirterek, “Bu taslak demokratik hukuk devleti ilkelerine açıkça aykırıdır. İnsan haklarına, özel hayata ve onura yönelmiş açık bir saldırıdır” dedi.
Uluslararası Af Örgütü’nün de tüm insanların cinsiyet kimliği veya yönelimi fark etmeksizin insan haklarına erişmesi gerektiğini savunduğunu hatırlatan Konukçu, iktidarın “aile yapısını koruma” bahanesiyle hazırladığı yasal düzenlemelerin “homofobik, transfobik ve ayrımcı” bir anlayışın ürünü olduğunu söyledi.
Konukçu, taslakta yer aldığı iddia edilen “doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı davranışların hapisle cezalandırılması” hükmünün, LGBTİ+’ların varoluşunu suç haline getirdiğini vurguladı. “Bu ifadeler hukuki belirsizlik yaratmakta, kişisel yaşamı cezai yaptırım kapsamına almakta ve bireylerin özel hayatını doğrudan ihlal etmektedir” diyen Konukçu, taslağın Anayasa’nın 20. maddesine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesine aykırı olduğunu belirtti.
Milletvekili Konukçu, özellikle Medeni Kanun’un 40. maddesinde yapılması planlanan değişikliklerin trans bireylerin cinsiyet uyum sürecini imkânsızlaştırdığını ve “devletin bireyin bedeni üzerindeki kontrolünü yasa zoruyla gasp etme girişimi” anlamına geldiğini ifade etti.
“Taslakta yaş sınırının 18’den 25’e çıkarılması, hormon tedavisinin zorlaştırılması, transların sağlık hakkına ve insan onuruna açık bir saldırıdır. Bu, yaşam hakkını doğrudan tehdit eden bir düzenlemedir.”
Konukçu, ayrıca interseks çocuklara yönelik “rızaları olmaksızın tıbbi müdahaleye izin veren” istisna maddesinin, çocukların vücut bütünlüğü hakkını ihlal ettiğini belirterek bunun “işkence veya kötü muamele” olarak tanımlanabileceğini söyledi.
Taslağın “aile kurumunu koruma” gerekçesiyle sunulmasının samimiyetsiz olduğunu belirten Konukçu, “Bu paket, iktidarın yıllardır sürdürdüğü nefret dilinin ve ayrımcı siyasetinin yasal zemine taşınmasıdır. Kadınların, çocukların ve LGBTİ+’ların haklarını korumak yerine onları hedef haline getirmektedir” dedi.
Konukçu, hazırladığı yazılı soru önergesiyle Adalet Bakanlığı’na şu soruları yöneltti:
-
Taslak hazırlanırken LGBTİ+ örgütleri, insan hakları savunucuları ve meslek örgütlerinin görüşü alınmış mıdır?
-
“Doğuştan gelen biyolojik cinsiyet” ifadesiyle ne kastedilmektedir?
-
Kişilerin özel yaşamına müdahale niteliği taşıyan bu düzenlemeler, Anayasa ve AİHS ile nasıl bağdaştırılmaktadır?
-
Transların ve interseks çocukların sağlık hakkını kısıtlayan düzenlemeler hangi bilimsel veya etik temele dayanmaktadır?
-
Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle bu yasa tasarısı arasında açık çelişki bulunduğu kabul edilmekte midir?
Konukçu, açıklamasını şu ifadelerle tamamladı:
“Bu taslak yalnızca bir yasal değişiklik değildir; homofobik, transfobik ve insan haklarına aykırı bir zihniyetin yansımasıdır. Devletin görevi, farklı kimlikleri bastırmak değil, herkesin eşit, özgür ve onurlu biçimde yaşayabilmesi için hukuk güvenliğini sağlamaktır.”
Onbirinci Yargı Paketi taslağında yer aldığı belirtilen düzenlemeler, basına ve kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, LGBTİ+’ların varoluşunu, özel hayatını, vücut bütünlüğünü ve ifade özgürlüğünü doğrudan hedef almaktadır. Bu taslağın, çocukların, kadınların ve LGBTİ+’ların kazanılmış haklarını geriye götürecek, demokratik ve hukuk devleti ilkeleri açısından kabul edilemez bir içeriğe sahip olduğu görülmektedir.
Taslak, uzun süredir siyasi söylemlerle hedef haline getirilen LGBTİ+’ları yasal düzenlemeler yoluyla daha da görünmez, savunmasız ve kriminal hale getirme amacı taşımaktadır. Bu düzenlemeler, "aile yapısını koruma" gibi mesnetsiz bir kisve altında sunulmaktadır.
Onbirinci Yargı Paketi taslağının LGBTİ+ haklarına yönelik öngördüğü başlıca kısıtlamalar ve cezai yaptırımlar şunlardır:
1. Varoluşun ve Yaşam Tarzının Kriminalize Edilmesi
Taslak, Anayasa ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlükleri yok sayarak, LGBTİ+’ların yaşam tarzını ve varoluşunu bir suç faaliyeti olarak tanımlamaktadır.
- Hapis Cezası Öngören Muğlak Kavramlar: Taslak, hukuki karşılığı belirsiz ve keyfiliğe açık "genel ahlak" ve "doğuştan gelen biyolojik cinsiyet" gibi kavramlar üzerinden düzenlemeler yapmaktadır. Bu kapsamda:
- "Doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka uymayan davranışların" hapisle cezalandırılması öngörülmektedir.
- "Doğuştan gelen biyolojik cinsiyete aykırı tutum ve davranışta bulunan" kişilere hapis cezası getirilmesi hedeflenmektedir.
- Hayasızca Hareketler Suçunun Kapsamının Genişletilmesi: "Hayasızca hareketler" suçunun kapsamı genişletilerek, LGBTİ+’lara yönelik 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası getirilmesi planlanmaktadır. Bu durum, kamuya yansımayan özel yaşamdaki tercihler ve davranışlar dahil her türlü eylemin yargı tehdidi altına alınması anlamına gelmektedir.
- Özel Hayatın İhlali: Taslak, bireylerin kamuya yansımayan özel yaşamlarını bile cezai yaptırım kapsamına alarak, kişinin kimliğini, yönelimini veya özel hayatındaki varoluş biçimini suç haline getirmektedir. Bu durum, Anayasa'nın 20. maddesindeki özel hayatın gizliliği hakkını ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8. maddesindeki özel hayata saygı hakkını ağır biçimde ihlal etmektedir.
2. Trans Bireylerin Cinsiyet Uyum Sürecine İlişkin Kısıtlamalar
Medeni Kanun'un 40. maddesinde yapılması planlanan değişiklikler, trans bireylerin cinsiyet uyum sürecini tamamen kriminalize etme ve imkânsızlaştırma amacını taşımaktadır. Bu kısıtlamalar, transların vücut bütünlüğü hakkına, sağlık hakkına ve insan onuruna karşı açık bir saldırı olarak nitelendirilmektedir.
Öngörülen temel kısıtlamalar şunlardır:
- Yaş Sınırının Yükseltilmesi: Cinsiyet uyum operasyonu yaşının 18'den 25'e çekilmesi planlanmaktadır.
- Rapor Almanın Zorlaştırılması: Tıbbi rapor alma süreçlerinin zorlaştırılması hedeflenmektedir.
- Hormona Erişimin Kısıtlanması: Hormon tedavisine erişimin neredeyse tamamen kısıtlanması öngörülmektedir.
- Tıbbi Müdahalelerin Kriminalizasyonu: Cinsiyet uyum sürecine aykırı tıbbi müdahalede bulunan doktorlara ve bunu yaptıran kişilere hapis cezası öngörülmesi ve "Kanuna aykırı cinsiyet değişikliği" tanımıyla transların süreçlerinin kriminalize edilmesi amaçlanmaktadır.
Devletin bu yollarla cinsiyet uyum sürecini yasa zoruyla engellemesi, bireyin bedeni üzerindeki kontrolünü gasp etme niyeti olarak değerlendirilmektedir.
3. İnterseks Çocuklara Yönelik Müdahaleler
Taslakta yer alan istisna hükmü, interseks (doğuştan çift cinsiyetli) çocukların vücut bütünlüğüne yönelik rıza dışı müdahalelere yasal zemin hazırlama riski taşımaktadır.
- Rıza Dışı Tıbbi Müdahale: Genetik/hormonal hastalık nedeniyle genital organ gelişim bozukluğu bulunan kişiler için şart aranmaksızın tedaviye yönelik tıbbi müdahalelere izin veren bu hüküm, interseks çocukların rızası alınmaksızın erken yaşta ameliyat edilmelerine olanak tanımaktadır.
- Uluslararası insan hakları kuruluşları bu tür müdahaleleri "işkence veya kötü muamele" olarak nitelendirmektedir.
Bu taslak düzenlemeler, LGBTİ+’ların kimliklerini ve varoluşlarını insanlık dışı yöntemlerle sindirmeyi ve belirli cinsiyet normlarını yasal zorlama ile dayatmayı amaçladığı yönünde eleştirilere maruz kalmıştır. Ayrıca, bu düzenlemelerin ayrımcılığı kurumsallaştırarak toplumsal kutuplaşmayı ve nefreti körükleyeceği öngörülmektedir.