"Demokratikleşme Süreci Tehdit Altında: KHK ve HDK Üzerinden Hukuksuzluk Devam Ediyor"

KHK ve HDK üzerinden hukuksuzluk. Barış sürecinin önünü tıkayan uygulamalardan biri, demokratik siyaseti kriminalize eden yargı kararlarıdır.

Abone Ol

Barış Süreci yeniden ivme kazanırken, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde çözüm ve toplumsal barışa yönelik umut verici adımlar atılmaktayken, HDK ve Kobani davalarının siyasal gerekçelerle yürütüldüğü gerçeği kamuoyunda artık geniş kabul görmüşken; mahkemelerin hâlen Halkların Demokratik Kongresi (HDK) gibi anayasal sınırlar içinde faaliyet yürüten yapıların varlığını gerekçe göstererek yurttaşların kamu görevlerine dönüş taleplerini reddetmesi, adalet duygusunu zedelemektedir.

Son olarak Ankara Bölge İdare Mahkemesi 15. İdari Dava Dairesi tarafından verilen bir kararda, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen Eğitim-Sen üyesi bir kamu emekçisinin istinaf başvurusu reddedilmiş; Emniyet Genel Müdürlüğü’nün soyut ve yargılamaya dönüşmeyen istihbari nitelikteki bir yazısı “delil” olarak değerlendirilmiştir. Mahkeme, başvurucunun 2012 yılında HDK’de yer aldığına ilişkin iddiayı gerekçe göstererek, PKK/KCK ile “iltisak” kurulabileceğini belirtmiş ve işe iade talebini geri çevirmiştir.

MAHKEME KARARI: HUKUKTAKİ ÇİFT STANDARTIN İFADESİ

Ankara Bölge İdare Mahkemesi'nin 10 Temmuz 2025 tarihli kararında; Emniyet Genel Müdürlüğü’nün “PKK/KCK'nin siyasi alan yapılanması” iddiası temel alınmış, HDK içinde faaliyet göstermenin “örgütle iltisak” sayıldığı belirtilmiştir. Oysa HDK, yasal bir siyasal platformdur ve bu yapının içinde yer almak, anayasal siyasal faaliyet hakkı çerçevesinde değerlendirilmelidir.

Kobani Davası’nda yargılanan birçok siyasetçinin serbest bırakılmasının gündeme geldiği, çözüm sürecinin yeniden inşasına dair diyalogların başladığı bir dönemde, yargının geçmişin siyasi atmosferinde verilmiş soyut değerlendirmelere dayanarak verdiği bu karar, hem hukuka hem vicdana aykırıdır.

KHK’LILARIN BEKLENTİLERİ BOŞA DÜŞÜRÜLDÜ

Barışa, demokrasiye ve toplumsal barışa dair umutların yeniden doğduğu bir dönemde KHK’lı kamu emekçilerinin haklarının tanınması elzemdir. Ancak bu mahkeme kararı, özellikle KESK üyesi emekçilerin ve barış savunucularının umutlarını boşa çıkarmıştır.

OHAL döneminde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle ihraç edilen binlerce kamu çalışanı, yıllardır işine ve itibarına kavuşabilmek için hukuk mücadelesi veriyor. Ancak hâlâ yargı mercilerinde, hiçbir ceza yargılamasına dönüşmemiş, hatta savcılık aşamasında bile olmayan iddialar üzerinden mağduriyetler sürdürülmektedir.

ÇÖZÜM SÜRECİNE ZARAR VEREN YARGI KARARLARI

Barış sürecinin önünü tıkayan uygulamalardan biri, demokratik siyaseti kriminalize eden yargı kararlarıdır. HDK’ye katılmak, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmeliyken; bu tür katılımlar “örgütsel ilişki” olarak sunulmakta, kamu görevinden ihraçların kalıcılığına hukuksuz gerekçelerle zemin hazırlanmaktadır.

Yargının, siyasal iklimdeki değişimleri ve Türkiye'nin demokratikleşme yönündeki çabalarını gözetmeyen bu yaklaşımı, yalnızca bireylerin değil toplumun tüm kesimlerinin adalete olan güvenini sarsmaktadır.

ÇAĞRIMIZDIR

  • Yargı organlarını; anayasal hakları, siyasal özgürlükleri ve demokratik teamülleri esas almaya davet ediyoruz.
  • HDK ve benzeri meşru yapıların kriminalize edilmesine son verilmelidir.
  • KHK’lı kamu emekçileri bir an önce görevlerine iade edilmeli, geçmiş mağduriyetler telafi edilmelidir.
  • Barış süreci ve demokratikleşme yönündeki irade, yalnızca siyasi aktörler değil, yargı organları tarafından da içselleştirilmelidir.
  • Adalet herkes için gereklidir. Barış ise ancak adil bir toplumsal düzenle mümkündür.