Çevre

Adana Ekoloji Platformu, “İklim Krizi Doğal Değil, Politik Bir Kriz”

Adana Ekoloji Platformu Sözcüsü Yaşar Gökoğlu: “Tüm canlılar için adalet sağlanmadan iklim kriziyle mücadele edilemez.”

Abone Ol

Adana Ekoloji Platformu, 15 Kasım Küresel Eylem İklim Günü kapsamında Abidin Dino Parkı’nda basın açıklaması yaptı. Platform adına konuşan sözcü Yaşar Gökoğlu, iklim krizinin yıkıcı etkileriyle birlikte seller, yangınlar ve kuraklık gibi afetlerin gündelik hayatın bir gerçeği haline geldiğini söyledi.

Brezilya’nın Belem kentinde COP 30 müzakereleri sürerken dünyanın dört bir yanında milyonlarca insanın iklim krizine karşı sokaklara çıktığını hatırlatan Gökoğlu, şunları kaydetti:

“İklim krizi doğal değil, politik bir krizdir. Krizin nedenini ekosistemin kendi varoluşuna ya da bireylerin yaşam tarzına bağlayanlar; doğayı ve emeği metalaştıran mevcut ekonomik düzeni unutturmak isteyenlerdir. Kapitalist sistem, dünyadaki tüm halkların ve yeryüzündeki tüm canlıların sırtına basarak yükseliyor. Bu sistemin yarattığı eşitsizlik, adaletsizlik, savaşlar ve yoksulluk doğayı bir bütün hâlinde sömürüyor.”

“Belem’den yükselen ses Anadolu’dan duyuluyor”

İklim müzakerelerinin büyük sermaye gruplarının çıkarlarına göre şekillendirildiğini söyleyen Gökoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Müzakere salonlarının içinde büyük sermayedarlar ve sözde liderler kapitalist büyümenin peşindeyken, bizler yaşamın içinden sesleniyoruz: Tüm canlılar için adalet sağlanmadan iklim krizi ile mücadele edilemez. Bu yıl Belem’de COP’un kapalı kapıları halklar tarafından açıldı. Amazon halklarıyla Anadolu halklarının mücadelesi ortaktır.”

“Çukurova, tehlikeli sanayinin hedefinde”

Ekolojik yıkımın Türkiye’nin dört bir yanında ağırlaştığını vurgulayan Gökoğlu, ormanlar, zeytinlikler ve meraların rant projeleriyle tehdit altında olduğunu dile getirdi:

“Dünyanın en kirletici ve tehlikeli sanayi kuruluşları Çukurova’ya akın ediyor. Ceyhan ve Yumurtalık’ta petrokimya tesisleri kurulmak isteniyor. Dünyanın plastik çöplerinin Adana’ya getirilmesi yetmiyormuş gibi, plastik üretiminin artırılması için yatırım yapılıyor. Çukurova’nın verimli toprakları toplumsal ihtiyaçlar için değil, şirketlerin kârı için feda ediliyor.”

“Gıda, halkın sofrasında boş bir tabağa dönüştü”

Gökoğlu, arazi kullanımındaki tahribatın hayatın en temel gereksinimlerini tehdit ettiğini belirtti:

“Nehirler beton borulara hapsediliyor, sular kurutuluyor, denizler ve su havzaları kirletiliyor. Tarım arazileri hızla yok edilirken gıda güvencesizliği, halkın sofrasında boş bir tabak olarak duruyor. Tohumdan sofraya uzanan doğal zincir birkaç büyük şirketin elinde üreticilere karşı kullanılan bir sopaya dönüşüyor.”

“Afetler kader değil, yönetim tercihidir”

İklim krizinin etkileriyle birlikte felaketlerin artığını söyleyen Gökoğlu, şunları ifade etti:

“Bu afetlerde binlerce insan hayatını kaybediyor, doğal yaşam alanları yok oluyor. Yönetim ise yaşananların ardından kader söylemine sığınıyor. Dünya nüfusunun en zengin yüzde 10’u sera gazı emisyonlarının yarısından sorumluyken, krizden en çok etkilenenler bu sorumlulukta en az payı olan halklar.”

Ekolojik adalet çağrısı

Gökoğlu açıklamasını şu taleplerle sonlandırdı:

“Temiz suya erişim, sağlıklı gıda ve barınma temel haktır, ticaret konusu yapılamaz. Doğanın hakları korunmalıdır. Hayvan özgürlüğü güvence altına alınmalıdır. Fosil yakıt projeleri ve ekosistem üzerinde geri döndürülemez tahribat yaratan tüm yıkıcı faaliyetler durdurulmalıdır. Ekokırım suç sayılmalı, failleri hesap vermelidir. Savaşlara değil yaşama bütçe ayrılmalıdır.”