Gündem

Adana'da 10 Ekim Katliamı'nın 10. Yılında Net Mesaj, "Affetmiyoruz! Unutmadık, Unutturmayacağız!"

Platform, 10 Ekim katliamının üzerinin örtülmesine ve unutturulmak istenmesine izin verilmeyeceğini belirterek, "10 Ekim davası biz bitti demeden bitmeyecek!" dedi.

Abone Ol

ADANA'DA 10 EKİM KATLİAMI'NIN 10. YILINDA NET MESAJ: "AFFETMİYORUZ! UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ!"

Adana Emek ve Demokrasi Platformu tarafından düzenlenen anma etkinliğinde, 10 Ekim 2015 Ankara Gar Katliamı'nda hayatını kaybeden 103 kişi anıldı. Uğur Mumcu Meydanı'nda yapılan basın açıklamasında, katliamın siyasi arka planının aydınlatılmaması ve adalet sürecindeki ihmaller sert dille eleştirildi.

Adana Emek ve Demokrasi Platformu, Ankara Gar Meydanı’nda 10 yıl önce gerçekleştirilen ve 103 kişinin yaşamını yitirdiği katliamın 10. yılında Adana’da anma etkinliği, basın açıklaması ve yürüyüş gerçekleştirdi.

Uğur Mumcu Meydanı’nda saygı duruşuyla başlayan etkinlikte, Platform adına basın açıklamasını KESK Dönem Sözcüsü ve Tarım Orkam-Sen Adana Şube Başkanı Eser Demirçin okudu. Platform, "Katliamı gerçekleştirenler, yönlendirenler ve kollayanlar şunu bilsin ki, AFFETMİYORUZ! UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ!" ifadeleriyle kararlılığını dile getirdi.

"Kirli Planların Son Halkası"

Demirçin, açıklamasında, tam 10 yıl önce, 10 Ekim 2015 tarihinde saat 10.04’te Ankara Gar Meydanı’nda gerçekleştirilen menfur saldırının; emek, barış ve demokrasi talebini, umudu ve inancı hedef aldığını belirtti. Saldırı sonucunda 103 kişinin fiziken aradan koptuğunu, sayısız kişinin yaralandığını ve hayatların parçalandığını, onarılması mümkün olmayan derin acıların bırakıldığını aktardı. Bu acılar nedeniyle yüreklerin hâlâ sızladığı ve kanadığı ifade edildi.

10 Ekim Katliamı; 1 Mayıs 1977, Maraş, Çorum, Sivas, Beyazıt ve Bahçelievler katliamları gibi kimi siyasi amaçlar için tezgâhlanan kirli planların son halkası olarak nitelendirildi.

Katliamın Siyasi Arka Planı: Buzdolabına Kaldırılan Yaşam Güvencesi

Basın açıklamasında, katliamın yaşandığı dönemin siyasi atmosferine dikkat çekildi. Ekonomik ve siyasi krizin derinleştiği, emekçilerin mevcut politikalara karşı eylemlerinin arttığı bir ortamda, iktidarın toplumsal desteğini yitirdiği 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP’nin tek başına hükümet kurma vasfını yitirdiği hatırlatıldı. Koalisyon görüşmeleri beklenirken birdenbire erken seçim kararı alındığı ve bu kararla birlikte kutuplaştırma ve baskı politikasının daha sistematik bir hal aldığı vurgulandı.

Demirçin, ülkenin çatışma alanı haline getirildiğini ve ortalığın kan gölüne çevrildiğini belirterek, 7 Haziran – 1 Kasım tarihleri arasında çoğunluğu Doğu/Güneydoğu il/ilçe/belde belediye eş başkanları ve meclis üyeleri olmak üzere binlerce insanın gözaltına alındığını, yüzlercesinin tutuklandığını ve basına yönelik baskıların darbe dönemlerini aratır cinsten zirve yaptığı bilgisini paylaştı.

Platform, çatışmaların ve patlayan bombaların birilerinin oylarını artırdığını ve yeniden tek başına iktidara gelmelerinin önünü açtığını ileri sürdü. Çatışmasızlık ortamının oylarını düşürdüğü sonucuna varan AKP’nin, "çözüm sürecini buzdolabına kaldırdık" dediği anımsatıldı ve bugün daha iyi anlaşıldığı üzere, buzdolabına kaldırılanın hepimizin can güvenliği ve bir arada yaşama iradesi olduğu ifade edildi.

Katliamdan hemen sonra oyları nasıl etkilediğini öğrenmek için anket yaptıran siyasal anlayış sorgulanmadan, 10 Ekim Katliamı’nın aydınlatılamayacağı belirtildi.

Barış ve Kardeşlik Sesi Susturulmak İstendi

Basın açıklamasında, 10 Ekim sabahı Türkiye’nin dört bir yanından ellerinde karanfillerle, dillerinde “barış” türküleriyle toplananların; halaya duranların, horon tepenlerin bu ülkenin en güzel insanları olduğu vurgulandı. O insanların, silahlar sussun, ölümler dursun, çocuklar gülsün diye yürüdüğü belirtildi. 9 yaşındaki Veysel Atılgan’ın ışıl ışıl yanan gözleri dâhil olmak üzere, katılımcıların gözlerindeki bu ışıltının, umut ve kararlılığın katilleri ve katliam emrini verenleri en çok korkutan şey olduğu ifade edildi.

Platform, yaratılmak istenen korku imparatorluğunun karanlığına karşı aydınlık, savaşa karşı barış ve karamsarlığa karşı umudu diri tutma azminin kan emicileri korkuttuğunu dile getirdi.

Katliamla, bu toprakların en temel ihtiyacı olan barış ve kardeşlik sesinin susturulmak istendiği belirtildi. 5 Haziran’da Diyarbakır’da ve 20 Temmuz’da Suruç’ta istenen korku dalgası yaratılamayınca, bu kez devletin kalbi sayılan, en korunaklı il olarak bilinen Ankara’da bu hedefin başarılmak istendiği kaydedildi.

Ancak aradan geçen 10 yılın, umudun, emek, barış ve demokrasi talebinin bastırılamadığını, yok edilemediğini bir kez daha gösterdiği ifade edildi.

Hukuki Süreç İflas Etti: Sorumlular Ortaya Çıkarılamadı

Basın açıklamasında, katliamın üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen hukuki süreçteki eksikliklere ve adaletsizliğe dair sert eleştiriler yer aldı.

Vurgulanan önemli noktalar şunlardır:

  • Katliamın gerçek sorumluları hâlâ ortaya çıkarılamadı.
  • Tek bir idari yetkili bile resmi olarak soruşturulup, yargılanmadı.
  • Katliam insanlık suçu olarak tanınmadı.
  • Failler ile fail örgütler arasındaki bağlantılar, istihbarat raporları ve devlet kurumlarının ihmalleri hâlâ örtülü kalmaya devam etti.
  • Soruşturma süreçlerinde gecikmeler yaşandı; kritik belgeler ya kayboldu ya da karartıldı; tanık beyanlarına yeterli güven verilmedi.
  • Kamu görevlileriyle ilgili iddialar (emri veren, gözeten, ihmâl eden) sistematik olarak geri plana itildi.
  • Dünyanın dört bir yanında arananları getirmekle övünen devlet, 10 Ekim davasının firari sanıklarını hâlâ yargılamaya getirmedi.

Açıklamada, yargının 10 Ekim Katliamı davasında görevini yerine getirmediği, tuğlayı çekmek istemediği ve siyasal erkin etkisinde karar aldığı belirtildi. Adalet Bakanı'nın dile getirdiği "hukuk devleti" olma iddiasının bu davada bir kez daha iflas ettiği ve karşılık bulmadığı ifade edildi.

"Anayasa Ayaklar Altında"

Katliamdan sonra oluşan siyasal atmosfer sonucu tek başına iktidara gelebilen ve hâlâ zor ve baskı politikalarıyla iktidarda kalmaya çalışanların barışa ve demokrasiye dair sözlerinin emekçiler nezdinde hiçbir inandırıcılığı olmadığı belirtildi.

Devletin anayasa gereği vatandaşlarının yaşam hakkını ve can güvencesini korumakla yükümlü olduğu halde, bunun gereğini yapmadığı vurgulandı. Hatta katliamın yaşanmasında sorumluluğu bulunan tek bir idarecisi hakkında dahi soruşturma izni verilmediği gibi, yargı kararıyla verilen tazminatları bile geri isteyerek bir garabete imza attığı belirtildi. Bu durumun fiilen “ben iktidar olarak yaşam güvencesini sağlamakla yükümlü değilim” demek olduğu ve anayasanın ayaklar altına alınması anlamına geldiği ifade edildi.

Mücadele Kararlılığı

Adalet mücadelesinin, gerçek suçlular açığa çıkarılıp yargılanıncaya kadar devam edeceği vurgulandı. Emekçiler olarak, emeğin özgürlüğü ve halkların kardeşliği için, çatışmaların ortasında barış diyen bir taraf olarak inisiyatif üstlenildiği belirtildi. Yaratılmak istenen korku duvarlarına teslim olunmadığı, kutuplaştırma politikalarına karşı emekçilerin birliği ve halkların kardeşliğinin savunulduğu ifade edildi.

Demirçin, bu duruşun ağır bir bedel ödetmesine rağmen, acının kararlılığa dönüştürülerek katliamın hesabının sorulmaya devam edeceğini söyledi. Gerçekler ortaya çıkıncaya kadar, gerçek suçlular hesap verinceye kadar durulmayacağı belirtildi.

"103 arkadaşımızın hepimizin omuzlarına yüklediği bir sorumluluk ve görev var" diyerek, onların düşlediği bir ülkeyi yaratıncaya ve insan onuruna yaraşır bir yaşam sağlayıncaya kadar mücadeleye devam edileceği kaydedildi. Milliyetçiliğe ve şovenizme karşı barışın sesini yükseltmeye, halkların kardeşliğini savunmaya devam edileceği bildirildi.

Platform, 10 Ekim katliamının üzerinin örtülmesine ve unutturulmak istenmesine izin verilmeyeceğini belirterek, "10 Ekim davası biz bitti demeden bitmeyecek!" dedi.

Basın açıklaması, 10 yıl önce haykırılan "Savaşa İnat, Barış Hemen Şimdi!" sloganının yeniden haykırılmasıyla son buldu.

Sessiz Yürüyüş ve Karanfiller

Basın açıklamasının ardından, katliamda yaşamını yitirenlerin aileleri başta olmak üzere katılımcılar, Seyhan Belediyesi Barış Anıtı önüne sessiz bir yürüyüş gerçekleştirdi. Anıta karanfiller konulmasıyla anma etkinliği sona erdi.