Büyük önder Atatürk’ün ebedi âleme intikalinin 83.yılında Atatürk’ün soyu, ailesi, ilk gençlik yılları ve anti-emperyalist kişiliğine kısaca değineceğiz.

Rumi takvime göre 1296 olarak yazılmıştır; bu, 13 Mart 1880 ile 12 Mart 1881 arasında kalan zaman diliminde doğduğu söylenebilir. 1880/1881 kışında dünyaya gelmişti; çünkü annesi, yaşantısının sonuna doğru kendisiyle yapılan ve yazıya kaydedilen söyleşilerden birinde, Mustafa'yı, Selanik'te "dondurucu kırk" olarak anılan ve kışın en soğuk kırk gününü ifade eden dönemde doğurmuş olduğunu söyleyecektir.

Atatürk’ün baba tarafından dedesinin ismi Ahmet’tir. Herhalde kızıl sakalları vardı; zira bazı kaynaklarda ondan Kızıl Hafız olarak söz edilmektedir. Baba tarafından soyu Anadolu’nun Türkmenleşmesinde önemli bir rol oynayan Kızıl-Oğuz “Kocacık Yörükleri/Türkmenlerinden gelmektedir.

Anne tarafından dedesi ise Sofuzade Feyzullah Efendi’dir. Atatürk’ün anne soyu Konya/Karaman’dan Rumeli’ye geçen ve bundan dolayı “Konyarlar” olarak anılan Türkmenlerdendir.

Zübeyde ve Ali Rıza’nın evliliğinden toplam 6 çocuk dünyaya gelmiştir. Bunlardan 4 tanesi Fatma, Ahmet, Ömer ve Naciye küçük yaşlarda çeşitli hastalıklardan dolayı vefat etmiştir. Atatürk ve Makbule kardeşlerine göre nispeten daha uzun bir ömür sürecektir.

Babası Ali Rıza Efendi vefat eder, pek çok büyük liderin yaşamak zorunda kaldığı ve onları olgunlaştıran ‘meşum kader’ sonucu Mustafa yetim büyüyecektir.

Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden yeniden evlenmek zorunda kalacaktır. Karısı ölmüş, 2 ya da 3 çocuğu olan ve Tütün tekelinde memur olarak çalışan Ragıp Bey ile evlenir. Ragıp aileye katılır. Zübeyde Hanım’ın yeniden evlenmesi her genç delikanlıda görüldüğü gibi Atatürk'ü de öfkelendirecektir.

Askeri okulun yaz tatillerinde eve gelmez ve tatillerde en yakın arkadaşı Ali Fuat Cebesoy’un evlerinde kalacaktır. Atatürk, yaşamının daha sonraki yıllarında evlat edindiği kızlarından birine kitaplarını toplayıp annesinin evini nasıl terk etmiş olduğunu anlatmıştır. Buna rağmen Atatürk, Ali Fuat Cebesoy’a, Ragıp Bey hakkında “Bana karşı hep çok saygılı davranmış, büyük adam muameleleri etmiştir. Nazik ve kibar bir insandır.” diyecektir.

Manastır askeri lisesindeki okul arkadaşlarının arasında Ömer Naci adında varlığı heyecan yaratan genç bir adam vardı. Ömer kendisini şiir yazmaya vermişti ve sık sık yazdığı şiirleri Mustafa Kemal'e okurdu. Edebiyat çalışmaya başlayan Mustafa Kemal şair olmaya çalıştı. Sonraları, öğretmenlerinden birinin kendisini şiir yazmaya duyduğu ilgiden caydırdığını hatırlar. "Fakat kitabet hocası diye yeni gelen bir zat beni şiirle iştigalden menetti. 'Bu tarz iştigal seni asker olmaktan uzaklaştırır' dedi. Güzel yazmak hevesi bende baki kaldı" Şiire olan ilgisi, çok geçmeden onun siyasal konulardaki tartışmalarda daha özümseyici bir kavrayışa sahip olmasına ve hitabet sanatında deneyim kazanmasına kapı araladı.

Şimdi gelelim insanlık için asıl önemli özelliklerine; Kurtuluş Savaşını emperyalizme karşı verilişi, ‘ulusallık’ bilincini pekiştirmiş; İstanbul hükümetinin emperyalizmle işbirliği, milli mücadelenin ‘demokratlaşmasını’ sağlamıştır. İstanbul’daki hükûmete başkaldırdığı zaman ‘ihtilalci’; devraldığı Türk toplumunu dönüştürürken ‘inkılapçıdır. Türk devrimi, anti-emperyalist kurtuluş savaşıyla eş zamanlı yürüdüğünden, Atatürk’ün ‘büyük kurtarıcılığı’ ön plana çıkacaktır.

1933 Mart’ında Atatürk “ Şark’tan şimdi doğacak olan güneşe bakınız. Bugün günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan, bütün Doğu milletlerinin de uyanışlarını öyle görüyorum. Bağımsızlık ve özgürlüğüne kavuşacak olan çok kardeş millet vardır. Onların yeniden doğuşu, kuşkusuz ki ilerlemeye ve refaha yönelik olacaktır. (…) Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir
uyum ve işbirliği çağı egemen olacaktır.”

Atatürk’ün anti-emperyalist kişiliği ve mücadeleci ruhu ömrünün son yıllarında Hatay (Sancak Sorunu) meselesine aktif bir şekilde yönelmesini sağlayacaktır. Öyle ki, hem Hasan Rıza Soyak ‘Atatürk’ten Hatıralar’ kitabında, hem de Fahrettin Altay anılarında “Paşa biliyor musun ki, ben cumhurbaşkanlığını bırakacağım ve Hatay’a çete reisi olacağım! İsterse Türkiye Hükûmeti beni ve arkadaşlarımı asi ilan eder ve hakkımızda takibat da yapar.” diyecektir.

Büyük Kahraman! Ruhun şad olsun.

Editör: TE Bilisim