Katledilişinin 15. Yılında Hrant Dink'i sevgiyle anıyorum. Onun hakkında 15 yıl önce yazdığım bir makaleden bir bölüm ile tiyatro oyunumuzdan bir sahne paylaşıyorum.

"Hrant'ı vurdular..

İstanbul'da, Özgür Düşün Dergisi'nin düzenlediği "Aydınlık Sorgular Sempozyumu"nda konuşmacıydık ikimiz de. Ve ben Hrant Dink'i ilk kez orada görmüş ve dinlemiştim. İki gün süren, onlarca bilim insanı, şair, yazar ve gazetecinin katıldığı sempozyum hakkında izlenimlerimi soran arkadaşlara, beni en çok etkileyen Hrant Dink'in konuşması oldu demiştim.

"Ağrı dağını bilirsiniz değil mi arkadaşlar" demişti Hrant Dink. "Dünyanın her yerine zorla dağıtılan Ermenilerin evlerinde mutlaka Ağrı dağının fotoğrafı vardır. Düşünebiliyor musunuz dört bin yıllık bir tarihin, uygarlığın yok edilişini. Ağrı dağının yerinden sökülüşünü tahayyül edebiliyor musunuz? O Ağrı dağı ki, yüksekliği kadar da kökü vardır yerin altında. Ve siz o kökü söküp atmayı başardınız. O halkı, birlikte yaşadığınız, o toprakların sahiplerini, dört bin yıllık bir kültürü yok ettiniz."

"Ya sonra" diye devam etmişti Hrant Dink. "Hadi o olayların sorumluluğunu Osmanlı'nın üzerine attınız. Ya sonra ne oldu biliyor musunuz? Cumhuriyetin kuruluş aşamasında bu ülkenin nüfusu on beş milyondu. Tehcirden sağ kurtulup, Türkiye'de yaşamaya devam eden Ermenilerin sayısı ise üç yüz bindi. Bu gün itibariyle artan nüfusa paralel olarak, Türkiye'de bir buçuk milyon Ermeni olması gerekiyordu. Oysa kalan Ermenilerin sayısı kırk beş bin. Ne oldu? Kısır mıydı bu insanlar? Hayır. Cumhuriyet Türkiye'sinde de Ermenilere baskılar devam etti. Ve Ermeniler psikolojik, maddi baskılara dayanamayıp göç ettiler. Hâlâ da ediyorlar. Gözleri arkada kalıyor. Topraklarında. Ülkelerinde. (...)"

Adil Okay

Editör: TE Bilisim