Bir sistem düşünün ki asla felakete, en kötüsüne hazırlanmamış olsun. Hiç düşünmesin mesela, olanı olacağı ya da olabilme olasılığını.

Yine geldin negatif, eleştirel laflarınla diyeceksiniz; n’apalım benim de huyum bu.

Şu an saat akşam 11’e geliyor ve sizlere İstanbul’dan yazıyorum. Hoş tam olarak İstanbul’da mıyım ondan da emin değilim. Olayların en başına gidelim, 24 Ocak sabahı Kıbrıs’tan İngiltere’ye uçmak için THY’yi seçmiş bulundum. Sanırım en son 3 buçuk sene önce bunu yapmıştım. Yanlış anlaşılmasın iyi ve kaliteli servisi olan bir hava şirketi kendisi sonuçta dünyada da bu desteklenmiş ve bilinen bir şeydir. Sadece ben uzun saatler uçmayı ve aktarmaları sevmiyorum dolayısıyla genellikle Ercan Havalimanından değil Larnaka Havalimanından İngiltere’ye uçmaktayım.

Neyse yine dallanıp budaklandım. Ben daha yolda havaalanına giderken babam beni arayıp İstanbul’a uçakların inmediğini ve uçakların iptal oluyor oluşunu söyledi. Yolda siteden girip baktım, havalananının sitesinden de baktım hiçbirinde öyle bir olay yok. Neyse dedim şimdi ben gene da gideyim sonuçta o kadar para ödemişiz. Gittim, sonuçta bizde hava şartları tamam yani dünya genelinde ortalamanın bayağı üstünde bir güneş oranı ve hava ısısı mevcut. Fakat uçak böyle kalkmayacakmışçasına bir tur rötar yaptı Ercan’da. Ne kapılar açıldı ne valizler uçağa bindi, bu arada benim gibi transit uçacak olan başka insanlar daha vardı sırada bekleyen. Benim tabi arada 2 buçuk saatim var ben rahatım gecikirse tamamım yani, ne olacak. Saat 9 uçağı ve saat 9’u 4 geçeye kadar hangi kapıdan geçip uçağa bineceğimiz bile belli değildi.

Tam o sıralarda futbol camiasından tanıdık bir isim sıramıza katıldı da uçağa alımlar başladı. Yani o olmasa uçmayacakmışız gibi adeta. Öyle böyle biraz gecikmeli İstanbul’a vardık. Ama inmemiz bile sallantılı oldu, zaten alanı yukardan görünce ben dedim umarım kaymayız. Ortalık bembeyaz, buz ve ıslak. Cem Yılmaz şakası gibi kayıp terminale gireceğiz falan sandım.

Park edildi uçak falan derken o uzun iç hat dış hat geçişlerini de yaptıktan sonra şakasız anneannemin köyü kadar olan havaalanına mısmıl bir giriş yapabildim. Daha önce gelmiştim en azından bir iki şeyin yerini biliyorum dedim böyle rahatlıkla kahve alacak atıştıracak falan. Kapı da bu arada 2 saat önceden açılmış. Hiç şaşırmadım buna ben çünkü her seferinde yaşıyorum fakat sizlere anlatayım, İngiltere’ye Türkiye üzerinden gidecekseniz havaalanına ekstra 1 buçuk saat önce falan gelin bakın uyarıyorum. Benim pasaportum Avrupa Birliği pasaportu, aynı zamanda İngiltere’nin sömürgesi kontenjanından her hakka sahip bir pasaport, benim İngiliz’in kendi pasaportu kadar hükmeden “ülkede süresiz kalma iznim” var. Kapıdaki güvenlik, bakın güvenlik diyorum polis değil, bana diyor ki bu pasaport sahte olabilir çok görüyoruz. Makineye sok o zaman dedim napayım?

(Annemi okurken düşünebiliyorum bu arada dakika 1 gol 1 demiştir kesin, selam annecim yine ben; susma sustukça sıra sana gelecekçi hiç susmayan ben.)

Makinesi yokmuş, ama sahte diyor pasaportuma. Süresiz kalma iznim ya da gitme iznim var mı diye sordu, ehliyet istedi, evin kira sözleşmesine baksın diye diretti derken 3 nefesten sonra ben benden geçtim ve dedim ki bana doğar doğmaz İngiliz hükümeti tarafından verilmiş oturma, çalışma, okuma, yaşama, oy verme hakkı sende yok ve bizim pasaportumuz AB’de diye mi bu durum yoksa her sende olmayan pasaporta aynısını yapıyor musun, nedir bu saçmalık avukatımı arıyorum – bu arada avukatımı arıyorum mevzusu bende her transit uçuşta dilimde. Oradaki kargaşadan tabi ki de hiçbir şey göstermeden fakat üzerimdeki iç çamaşırına kadar aranmak kaidi ile bizim uçağın bekleme alanına alındım ki hop 1 saat rötar, 10 dakika geçmedi 3 saat rötar oldu bu. Hadi biraz turlayayım derken bir mesaj THY’den uçak iptal. Kaldık mı öyle?

Yani İstanbul’a geldiğim saatten rötar olacağı belli olan bir uçaktı aslında bu, fakat ünlü biri var diye mi bizi THY uçturdu bilemedim anlamadım da. Yani bileydim uyurdum hiç kalkmazdım. Ne bir otel ayarlandı ne başka bir şey. Haklarını yemeyelim bir yemek hakkımız vardı yani. Dinlenme alanı deseniz yok, yani nenemin köy kadar havaalanı ama kullanışsız. Bakin işletmeciler, tüccar kafası olanlar ticari düşünenler havaalanlarına yatacak yer ve rahat koltuk yapın paralı yapın bak nasıl kırıyorsun parayı.

Bu arada “lounge” var yok değil de bütün uçuşlar İstanbul’da durduğundan her yer tahmin edersizinki komple dolu. Neyse bir yer buldum da oturdum en azından rahat bir koltuğa zar zor bu da süreli maalesef. Süresizler dolu buna da kapıda diyorum 1 buçuk ödeyeyim de kaçana kadar kalayım be abla nolur. İçimden bir Anadolu insanı çıkıyor az kaldı.

Bunlar olurken tabi bir de kargo deposu mu alanı mı ne deniyorsa onun çöktüğünü öğrendim ki şok oldum. Bir de buna ek, birkaç uçak tam yoğun kar yağışı anında inmiş piste ve otobüste yolcuları almaya gidemediğinden yolcular son 7-8 saattir uçakta bekliyormuş en son itfaiye geldi onları kurtardı.

Ne kara karşı ne fırtınaya karşı hiçbir önlem yok. Kapasitemin üstünde insan gelirse diye düşünmek yok. Bir de üstüne üstlük kimseyle de konuşamıyorsun herkes sinir küpü ya yolculuğuna sinir olmuş soru soramıyoruz, ya da son 20 saattir mesai de sorsan seni tersleyip başkasına yolluyor. Malum durum ortada. Halen daha havaalanındayım. En son konuşabildiğim THY yetkilisi bana “ne geldin ya buraya geri dön A11 kapısına orda hallederler zaten 2 gün uçak muçak olmaz bence bak” deyip beni gönderdi, dip not ben kendisine son 8 saattir A11 kapısında olduğumu fakat son 1 saattir görevlilerin o alanı terk ettiğini bu yüzden de onlara geldiğimi daha en baştan söylemiştim.

Hayatımda hiç tanımadığım biriyle ırkımız farklı birbirimizin görüşünden anlamıyoruz falan ama birbirimizin eşyalarını kolladık mesela. Çanta bekçiliği nöbeti tuttuk. Sırayla bilet soruyoruz falan, bir amca nerdeyse benimle geliyordu her gittiğim yere de bu arkadaş yardımcı oldu sağ olsun bende yaşlıya yok diyemiyorum he amca he aynen diye devam. Hah bir de girmiş bulunduğum “lounge” kapısındaki hanfendi bana iyi davrandı diğerleri direkt hayır gelme gelme falan dedi düşünün.

Buradan yetkililere sesleniyorum, beni kurtaranı söz daha az eleştireceğim.

Ya bi helikopter pır pır deniz uçağı falan ayarlayın beni buradan çıkartın.

Editör: TE Bilisim