OHAL şartlarında ancak olağan dönem kanunlarının uygulandığı bir dönemde barolar ve meslek örgütlerinin seçim sistemi ile ilgili bir tartışma başlamış ve yaklaşan seçim döneminde merkezi hükümet tarafının yarattığı siyasal iktidarın dile getirdiği durumları hayata geçirmek için harekete geçmiştir. Hareket saiki olarak baro seçimlerinde seçimi kazanamayan grupların temsil kabiliyetini yitirmesi sorunu ortaya çıktığı iddia edilmiştir. Ancak temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerinin dile getirilmesi için meclisli bir yapıdan bahsetmek gerekirken barolar ve meslek örgütlerinin yapısının aslında bir delegasyondan oluştuğu ve belli grupların baro seçimlerinde yarıştığı bir yapıda bu argümanın faydacı bir pratik karşılığı da bulunmamaktadır. Toplum tarafından eleştirilmiş devlet yapılarının karşılığında meslek örgütlerinin yapısının değiştirilmesi, eleştiren yapıların eleştirilerinin meşru zeminini ortadan kaldırmaya yönelik olduğu gibi sonuçları itibariyle de meşru zeminin tabanından kaydığı görülecektir. Siyasal iktidarlar kendilerini hukuk ile sınırlandırmak istemediği için kendi siyasal iktidarını eleştiren ve hukuken muhalif söylemler geliştirebilen meşru zeminler olan baroların yapısını şekillendirmek istemesinin karşısında siyasetten olmasa dahi hukuken muhalif söylemlerin ortadan kaldırılmasına yönelik olacaktır. Öyle ki her siyasi iktidar doğası gereği hukukun dışına çıkmaya meyillidir ve barolar da bu hukukun dışına çıkışlara mercek tuttuğu için de siyasal iktidara muhalif konumda kalır, çünkü barolara uluslararası sözleşmelerle, avukatlık kanunu ile ve hatta meslek etik kurallarıyla insan haklarını savunmak ödevi yüklenmiştir. İnsan haklarını meşru zeminde savunmak siyasal iktidarlara karşı muhalif tutuma sebebiyet vermektedir.

Türkiye Barolar Birliği Başkanlığının basından duyduğu haberlere göre çoklu baro sistemine geçileceği buna dair bir tasarının olduğu anlaşılmıştır ve bu haberler üzerine TBB Başkanı tüm avukatları temsilen Adalet Bakanlığı’na bir görüş sormuş bunun sonucunda da Adalet Bakanı avukatlık kanunu ile ilgili bir çalışmalarının olmadığını belirtmişse de Cumhurbaşkanı basına bir taslak olduğunu belirtmiş ve çalışmanın ana hatlarının başlıklarını basına servis etmiştir. Hukuki bir tartışmanın ve teknik bir değerlendirmenin mümkün olmadığı noktada makul bir tartışma gerçekleştirmek mümkün değildir. Bu sebeple öncelikli olarak düzenleme yapılması düşünülen metnin konunun taraflarıyla paylaşılması gerekmektedir. Ancak basına servis edildiği haliyle bir ilde birden çok baronun kurulmasına salık veren sisteme göre 2000 ve daha fazla avukatın olduğu barolar sayıca bölünebilecek ve farklı seçim grupları kurulan yeni baroların etrafında toplanabilecektir. Ancak bu yapıya 80 baro ve TBB başkan ve yönetimleriyle tüm kadrolarıyla karşı çıkmaktadır. Baro başkanları farklı grup ve görüşten olmalarına ve Barolar Birliği ile birçok baronun görüş ayrılıklarına rağmen bu tasarıya karşı çıkmak için birlik olması dahi oldukça güç bir durumdur. Türkiye’deki baroların tamamının ve barolar birliğinin karşı çıkmasına rağmen çoklu baro yapısının Cumhurbaşkanlığı nezdinde bir düzenlemeyle değiştirilmek istenmesi baroları tasarımlamak olarak algılanacak ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayacaktır. Amaçlanan çoğulculuk ilkesinin tesis edilmesiyken baroların bir bütün haline gelip sistemin değiştirilmesine karşı gelmesi kanun değişikliğine meşru zemin olan çoğulculuk ilkesine ters düşecektir.

Çoklu baro sistemine geçiş talebi aslında mesleki eğitimden önce hukuk eğitiminin de bir sorunudur. Toplumsal ihtiyaç olmamasına rağmen hukuk fakültesi açılması ve mevcutların kontenjanının artırılması ise avukat popülâsyonunda bir artışa sebebiyet vermektedir. Avukatların niteliğinin artırılması, geçim sıkıntısı yaşayan avukatların sayısının artmasının yanı sıra baro seçim sistemleri ile baro yapısının bölünmesi tartışmaları mevcut baro yönetimlerine yüklenmektedir ancak merkezi yönetim ile planlı götürülmesi gereken bir süreçtir.

İstanbul, Ankara, İzmir baroları başta olmak üzere birçok baro, çoklu baro sisteminin baroları siyasallaştıracağı, vekil müvekkil ilişkilerini etkileyeceğini ve hatta soruşturma ve kovuşturma aşamalarında siyasallaşmanın getirdiği, bir etiketin yaratacağı sorunlarda hemfikirdirler.

Türk hukuk sisteminin ilkesel olarak beslendiği kıta avrupası sisteminde, roma germen kanunlaştırma mekaniğinde, çoklu baro sistemi bulunmamaktadır. ABD, İngiltere, Japonya gibi Anglo-sakson hukuk sistemlerinde çoklu baro sistemleri bulunmaktadır. Öyle ki baro seçim sistemleri ve baro yapısının değiştirilmesi tek başına bir değişim olmayıp sistemsel bir değişime gidilmesi anlamını taşımaktadır bu ise 4000 yıllık bir hukuk geleneğini terk etmek anlamına gelecektir. Hukuk ve dil birliğinin olduğu hiçbir ülkede çoklu baro sisteminin uygulanmamasının da bir diğer nedeni baroların bir sistemden kıta avrupası hukuk doktrininden beslenmesidir. Çoklu baro sisteminin getireceği bir diğer aksaklık ise, üye sayılarına göre baroların Türkiye Barolar Birliği’ne delege göndermesindeki haksızlıklar olacak; baroların yönetim kurullarının seçilmesinde nispi sisteme geçilmesi, baro yönetim kurullarında karar almayı güçleştirecek ve hatta çoğu zaman imkânsızlaştıracak görüşü ise çoklu baro sistemine karşı çıkmanın en temeline konuşlanmaktadır.

Sonuç olarak Cumhurbaşkanlığı veyahut Adalet Bakanlığının Avukatlık Kanun değişikliği ile ilgili bir tasarısı varsa bunun sonuçları itibariyle metinleştirilmeli ve gerekçelendirilmelidir. Kanun değişikliğinin tarafı olan baroların görüşü alınmalı ve meşru bir zeminde bir araya gelinmelidir. Ayrıca sivil toplum ve baroların talepleriyle itirazlarına kulak verilmeli, yapısal diğer sorunlar da gözden geçirilmeli çözüm bulunmalıdır. Üye sayısından kaynaklanan baroların delege haklarındaki adaletsizlikler var ise bunun tespit edilmesi gerekmektedir. Avukatlık kanunundaki nispi temsil oranı eğer yetersiz kalıyorsa çarşaf liste uygulamasına alternatifler üretilebilmelidir. Demokratik ülkenin ve hukuk devleti olmanın bir gereği olarak tartışma ve meşrutiyet zeminlerinin oluşturulması ve korunması gerekmektedir.

Editör: TE Bilisim