Diyarbakır Milletvekili Ceylan Akça Cupolo, TBMM’ye sunduğu gerekçeli önerge ile Rojin Kabaiş cinayeti üzerinden çocuk istismarı ve kadın hakları konusunda etkin bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını talep etti.
Gerekçede öne çıkan noktalar şunlar:
-
2002 yılından bu yana TBMM’de çocuklar ve çocuk hakları konularında sadece 10 araştırma komisyonu kurulmuş, ancak her iki yılda bir toplanan bu komisyonlar çocuk istismarı vakalarının önüne geçememiştir. Cupolo, bunun sistemik bir verimsizlik ve ihmal örneği olduğunu vurguladı.
-
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi birinci sınıf öğrencisi Rojin Kabaiş, 27 Eylül’de kaybolmuş, 15 Ekim’de kampüsten yaklaşık 20 km uzakta Mollakasım sahilinde cansız bedeni bulunmuştur.
-
Soruşturma sürecinde yaşanan aksaklıklar ve ihmaller özetlendi:
-
Kampüs çevresinde güvenlik önlemlerinin yetersizliği, Yurt Müdürlüğü’nün ihmal ve gecikmeleri,
-
Savcılık ve adli mekanizmaların gecikmeli ve eksik bilgilendirmesi,
-
Adli Tıp Kurumu’nun çelişkili raporları ve aileye otopsi izni vermemesi,
-
İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamalar ve sosyal medyada gizlilik kararı altındaki bilgilerin paylaşılması,
-
Medya kuruluşlarının ve haber ajanslarının “intihar” algısı yaratması.
-
-
10 Ekim 2025’te Adli Tıp Kurumu Biyolojik İhtisas Dairesi Merkezi tarafından hazırlanan rapor, Rojin’in cinsel istismara uğradığını ortaya koymuştur.
Cupolo, tüm bu sürecin tekil bir ihmal değil, sistematik bir koordinasyon eksikliği ve kurumsal çürümeyi ortaya koyduğunu belirtti. TBMM’nin yıllardır sürdürdüğü yasama ve denetim mesaisine rağmen, devletin temel kurumlarının çocuk ve kadın haklarını korumakta etkisiz ve verimsiz kaldığı vurgulandı.
Bu nedenle, Cupolo önergesinde kadın ve çocukların hayatına kasteden suçlar konusunda etkili bir Meclis Araştırma Komisyonu açılmasını talep etti. Amaç, yalnızca adli ve idari süreçlerdeki eksiklikleri ortaya çıkarmak değil, aynı zamanda TBMM’nin denetim ve yasama görevindeki yetersizliklerini de araştırmak olarak belirtildi.
Bu önerge, Rojin Kabaiş’in davası üzerinden Türkiye’deki çocuk istismarı ve adalet süreçlerine dair sistemik bir farkındalık yaratmayı hedefliyor.
Meclise Sunulan Gerekçenin tamamı
Ceylan AKÇA CUPOLO
Diyarbakır Milletvekili
GEREKÇE
2024 yılı Haziran ayında Meclis Başkanına tarafımca verilen bir soru önergesinde “22. Yasama Döneminden beri (yani 2002 yılından beri) TBMM’de konusu çocuklar, çocuk hakları olmak üzere kurulan Araştırma Komisyonu sayısı kaçtır? Bunlardan kaç tanesi özellikle çocuk istismarının araştırılması için kurulmuştur?” diye sormuştuk. Gelen yanıt 9 adet meclis araştırma komisyonu idi, bu yıl kurulan komisyonla beraber toplam 10 meclis araştırma komisyonu söz konusudur. Yani her iki yılda bir TBMM bu konuyu aylarca görüşmekte, onlarca uzmanı/kurumu/kuruluşu/mağduru dinlemekte, sistemik önerilerini geliştirmekte, raporunu yazıp ilgili kurumlara yollamaktadır. Ancak çocuk istismar olaylarının her gün bir önceki güne rahmet okutan örnekleri ve vaka sayıları beraber düşünüldüğünde; TBMM’nin 23 yıllık bu mesaisi, her iki yılda bir girilen ancak bir türlü verilemeyen bir sınav görüntüsündedir. Benzer bir durum kadına yönelik şiddet için de aynı şekilde devam etmektedir. Bir üniversite öğrencisinin şüpheli ölümünün ardındaki cinsel istismar gerçeğini gizlemeye çalışan, raporları çelişkili hale getiren ve soruşturmayı sürüncemede bırakan Adli Tıp Kurumu, Savcılık makamları ve manipülatif medya aktörleri silsilesi, Türkiye'de suçu örtbas etmeye çalışan kurumsal bir refleksin varlığını gözler önüne sermiştir. Bu aktörler, "suçu ve suçluyu koruma" zihniyetinin tekil örnekleri değil, tam 23 yıldır iki yılda bir toplanıp etkili bir sonuç alamayan TBMM araştırma komisyonlarının siyasi olarak ürettiği verimsizliğin ve eylemsizliğin bir yansımasıdır. Bu verimsizliğin adı, bugün Rojin’dir.
27 Eylül’de kaybolan/kaybettirilen Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi birinci sınıf öğrencisi Rojin Kabaiş’in cansız bedeni 15 Ekim’de kaybolduktan 18 gün sonra, kaybolduğu kampüs alanından yaklaşık 20 kilometre ötedeki Mollakasım sahilinde bulunmuştu. Kamuoyunda infial yaratan ve soruşturma aşamasındaki skandallarla hafızalara kazınan Narin Güran cinayetinden kısa bir süre sonra kayıp haberi basına yansıyan Rojin’in de soruşturma süreci üzerinde oluşan şüphe ve ihmaller silsilesi, kimi haber ajanslarınca kamuoyunda ısrarla yaratılmaya çalışılan intihar algısı hem ailesini hem toplum vicdanını derinden yaraladı.
Adalet arayışı devam eden baba Nizamettin Kabaiş; “Rojin bir gece boyunca yurda gitmedi, öbür gün saat 12'ye çeyrek kala beni aradılar. Diyor ‘çocuğun gelmemiş’. Benim haberim nasıl olsun çocuğumun gelip gelmediğinden. Kenarda tel örgü yoktu, kamera yoktu, ışık yoktu. Çocuk demiş ki; ‘Gideceğim biraz çakıl taşı toplayacağım’ Benim tahminim serseriler orada görmüşler, çocuğuma zarar vermişler” diyerek etrafında olağan güvenlik önlemlerinin dahi olmadığı anlaşılan üniversite kampüsünde bulunan Yurt Müdürlüğünün ihmaline dikkat çekmiştir.
Kabaiş’in kaybolduğu/kaybettirildiği ilk andan itibaren olayın takipçisi olan Van Barosu tarafından yapılan açıklamada “Pazar günü kayıp haberini öğrenmemiz üzerine Rojin KABAİŞ'in eşyalarının bulunduğu alana gidilmiş ve arama çalışmalarının yetersiz olduğu gözlemlenmiştir. Arama çalışmaları STK'ların da yaptığı kamuoyu baskısı üzerine artırılmışsa da aynı gün akşam 20.00 sularında kaybolduğu alan ile sınır olan Bardakçı köyüne gidilmiş ancak ne kampüs giriş-çıkışlarında ne de köyde hiçbir arama çalışmasının ve kontrolün olmadığı gözlemlenmiştir. Aynı gün nöbetçi savcıyla görüşme yapmak üzere adliyeye gidilmiş ve nöbetçi savcıya ulaşılamamıştır. Tarafımızca Savcılık ile yapılan görüşmelerde dosya ile ilgili eksiklik ve yetersizlikler ısrarla dile getirilmesine ve savcılıkla defalarca görüşülmesine rağmen savcılıkça tarafımıza dosya ile ilgili ayrıntılı bilgi verilmemiştir. 30 Eylül günü savcılıkla yaptığımız görüşmede Rojin'in kaybedilmesinin üzerinden 3 gün geçmiş olmasına rağmen dosyanın nöbetçi savcıda olduğu, henüz kendi savcısına tevzi edilmediği ve yalnızca acil işlemlerin yapıldığı bilgisi edinilmiştir. 1 Ekim günü yapılan savcı görüşmesinde arama köpeklerinin bir sonraki gün çalışmalara dahil edileceği bilgisi verilmiştir. Yine 1 Ekim günü savcılıkla yapılan görüşmede Rojin'e ait telefondaki bilgilere ulaşılıp ulaşılmadığı sorulmuş, savcılıkça telefonun bir sonraki gün incelemeye alınacağı söylenmiştir. 9 Ekim günü yeniden aynı konu sorulmuş ve savcılıkça telefonun Ankara'ya gönderildiği söylenmiş ve ayrıntılı bilgi verilmemiştir. 8 gün boyunca telefon açılmamış ve incelenmemiştir. 11 Ekim Cuma günü Rojin'e ait bir başörtüsünün Van Gölü sahilinde bulunduğu bilgisinin İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya tarafından Twitter'da paylaşılması üzerine tarafımızca yeniden dosya savcısı ile görüşme yapılmıştır. Ancak savcı, dosyada gizlilik kararı verildiğini ve başörtüsü hususu da dahil dosya ile ilgili hiçbir bilgi veremeyeceğini bildirmiştir. Edindiğimiz bilgilere göre bu süreçten sonra Van Büyükşehir Belediyesi ekiplerinin arama çalışmalarına katılmasına izin verilmiştir.15 Ekim Salı günü saat 15.45 sularında kampüste aile ziyareti yaptığımız esnada Rojin'in babası polisler tarafından başka bir alana götürülmüş, aynı esnada Rojin'in cansız bedeninin bulunduğu bilgisi Bakan Ali Yerlilaya tarafından sosyal medya hesabından paylaşıldığı görülmüştür. Rojin'in cansız bedeni eşyalarının bulunduğu yerden 15-20 km uzakta olan Mollakasım Köyü sahilinde bir işçi tarafından bulunmuştur. Ardından olay yeri incelemesi yapılmış ve Rojin'in cansız bedeni Adli Tıp Kurumuna getirilmiştir. Yaptığımız tüm müzakereler sonucunda aile adına vekaleten otopsiye katılmamıza savcılık tarafından izin verilmemiş, yalnızca bir uzman hekim bulundurma talebimiz kabul edilmiştir. 8 saat süren otopsi sonucunda hazırlanan ön raporun bir örneği tarafımızla paylaşılmamış ve dosyada gizlilik kararı bulunduğu gerekçesiyle bilgi paylaşımı yapılmamıştır” denmektedir. Yine Van Baro Başkanı Sinan Özaraz’ın basına yansıyan bir diğer açıklamasında dosyaya gizlilik kararı verildiği, ön otopsi raporunun da gizlilik kararı gerekçesiyle aileye ve kendilerine verilmediği ifade edilmiştir. Ancak ne aileye ne Van Barosu'na verilmeyen ön otopsi rapor sonucuna şüpheli şekilde CNN Türk ulaşarak kamuoyuyla paylaşmıştır. Haberde cesedin uzun süre suda kalması sebebiyle otopsi işleminin güçlükle yapıldığı, Rojin'in kesin ölüm nedeninin belirlenemediği anlaşılan ön otopsi raporundan sonra, ölümünün/öldürülüşünün ardındaki sır perdesini aralayacak detayların yer alacağı adli tıp raporu sonucu beklenmeden kimi haber ajanslarınca Rojin’in olduğu söylenen son Google aramasına istinaden, profil uyumluluğu olmadığı halde peş peşe intihar haberleri yapıldığı görülmüştür.
Geldiğimiz aşamada nihayet Adli Tıp Kurumu Biyolojik İhtisas Dairesi Merkezi tarafından hazırlanan rapor, 10 Ekim 2025 tarihinde dosyaya girmiştir. 06 Kasım 2024 tarihli ATK 1. İhtisas Kurulu raporuyla, Van Cumhuriyet Başsavcılığı görevlilerinin bulaş riskinin bertaraf edildiği beyanlarıyla beraber onlarca çelişki ve eksikliği açığa çıkaran bu son rapor; biri göğüs bölgesinde diğeri ise vajina içinde olmak üzere erkek DNA profilini tespit ederek Rojin’in cinsel istismara uğradığını kanıtlamıştır.
Anlaşıldığı üzere:
- Kampüs çevresinde gerekli güvenlik önlemlerini (kamera, tel örgü, ışık) almayarak, Rojin’in kayıp olduğu en kritik ilk 16 saat içinde ne aileyi ne kolluk makamlarını bilgilendirmeyen Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yurt Müdürlüğü yetkilileri,
- Dosyaya gizlilik kararı getirerek, Baro’dan bilgi ve vekaleten otopsi iznini esirgeyerek, arama ve delil toplama işlemlerini (telefon incelemesi dâhil) kritik günlerde geciktirerek soruşturmanın etkin yürütülmesini kasıtlı olarak engelleyen Savcılık ve Adliye mekanizması,
- Soruşturmadaki hayati bilgiyi gizleyen ve çelişkili raporlar düzenleyen Adli Tıp Kurumu,
- Rojin'e ait bir başörtüsünün bulunduğu bilgisini aile/avukat/Baro ile paylaşmak yerine X (eski Twitter) hesabı üzerinden duyurup hemen üzerine siyasi baskıyla soruşturmada “gizlilik” kararı alınmasına sebep olan İçişleri Bakanı,
- Gizlilik kararı olan bir soruşturmada, aile/avukat/Baro dahil kimseyle paylaşılmayan bilgilere nereden edindikleri muamma bilgilerle ve kesin ölüm nedeni belli olmadan ısrarla "intihar" algısı yaratarak kamuoyunun gerçekleri sorgulamasının önüne geçmeye çalışan, soruşturmayı manipüle eden, kamuoyunu yanıltan haber ajansları/medya kuruluşları,
Rojin’i korumada değil; suçu gizlemede ve sistemik çürümeyi sürdürmede "mükemmel bir koordinasyon" sergilemiştir. Bu koordinasyon yalnızca münferit bir cinayetin soruşturulmasındaki bir dizi ihmal değil; TBMM’nin yıllardır süregelen yasama ve denetim mesaisine rağmen, devletin temel kurumlarının kadın ve çocukların hayatına kasteden suçlar karşısında nasıl koordineli bir şekilde kusur ürettiğini kanıtlamaktadır. Hükümsüz raporlar raflarda tozlanırken, adalet yerini bulamamaktadır. Bu nedenlerle salt adli ve idari soruşturma süreçlerinin reforma ihtiyaç duyulan noktalarının tespit edilmesi değil; yanı sıra Meclis’in bilhassa kadın ve çocukların hayatına kasteden suçlar konusunda etkisiz/verimsiz hükümet denetiminin de nedenlerinin araştırılması amaçlarıyla bir Meclis Araştırması açılmasını arz ederim.