Kişisel alana, insanın bedeninin çevresinde psikolojik olarak oluşturduğu balon ya da küre hatta örülmüş duvarlar denebilir. Esnek olabilen sınırlar aslında bunlar, yerine göre belki de. Kişisel alan özelimizdir, mahremimizdir ve kimsenin işgal edip üzerine hak iddia edeceği bir yer değildir. Kişiye ait olan bir yerdir. Özgürlüğümüz, özel alanımız ya da belki de evimiz bizim kişisel alanımız olabilir.

İnsanların hakkını yemek, özeline zarar vermek, hayatını işgal etmek hep kişisel alana saygısızlık ve saldırıdır. Kişisel alana herkesin ihtiyacı vardır. Kişinin kendisini iyileştirmeye, şarj etmeye, kafasını dinlemeye ya da kafasını yormaya, gözlerini tavana dikmeye, kendi kendine konuşmaya ihtiyacı vardır. Bunu da kişi güvenli hissettiği alanda yani kişisel alanında yapabilir. Kendim için konuşacak olursam; benim kişisel alanım her zaman evim olmuştur, yalnız kalabildiğim, kendi kendime konuşup kafa yorabildiğim ya da kafamı boşaltabildiğim, rahatça meditasyonumu yapabildiğim alanım genellikle benim hep yalnızlığım olmuştur. Yalnızlığımı kişisel alanım olarak algılayabiliriz belki de.

Kişisel alanımıza giren başka bir insanın nefes alışverişi bile bizi rahatsız edebilir, tehdit altında hissettirebilir. Kişisel alanı tanımlamak, belirlemek, sınırlandırmak insanın hayatta kalması için gereken bir şey bence. Yaş, yaşanmışlık, tecrübe girdikçe hayatın içine bu alan genişleyebilir ya da küçülebilir. Sınırları kendimiz çizeriz.

Kişisel alanımız, şahsi yaşam alanımızdır. Zihnimin ya da beynimizin içinde bulunduğu bir ev gibi. Yaşantımızı sürdürebilmek için ihtiyaç duyulan bölge ya da anlık mesafe.

Bu alan içerisinde isteyen kişi hayal gücüyle istediğini yapabilir, at bile koşturabiliriz! Ayni “benim evim, benim kurallarım” mantığı yani. Bu alanın içine biri girdiğinde özgürlüğümüzün tehdit altına girdiğini hissederiz, rahatsız oluruz, rahat hareket edemeyiz. Kafamız bir işle meşgul ise rahatsız edilmememiz gereken bir kişisel özel alandayızdır mesela.

Kişisel alan sadece bir iş ya da icraat için değil, insanın kendi zihinsel sağlığı içinde gereklidir bence. Gerek ilişkilerde gerek iş yerinde gerekse aile yapısında insanın kendi alanı olmalıdır. Günde en az 1 saat yalnız kalınabilmeli ve bu alana saygı gösterilmeli. Kendi şahsım için konuşacak olursam; ben bu alan içerisindeyken alnıma “konuşmayınız, seslenmeyiniz, mümkünse aynı oksijen alanımda bulunmayınız” ya da “şu an da kişisel alanımdasınız, lütfen kendinizi kişisel alanımdan sessiz ve sakince çıkarınız” yazmak istiyorum da anlım küçük kalıyor.

Kişisel alan, herhangi bir lüks istek ya da lüks yaşam değildir; aksine su ya da hava kadar değerli bir ihtiyaçtır. Kişisel alanımıza biz ne kadar saygı gösterirsek ya da değer verirsek verelim bazen hep buna saygı gösterecek insanlarla karşılaşmayız. Her ne kadar kendimizi ifade etsek de, karşı tarafı kırmak istemesekte bu alanı işgal etmekte ısrarcı olan kişiler karşımıza hep çıkıyor ve çıkacaktır.

Hayatımızın çevresine “kişisel alan” dediğimiz sınırları ya da duvarları korsak kendimizi koruyabilir ve insanların bu duvardan sınırdan geçmesini bir nebze belki de önleyebiliriz. Kişisel alanımıza girilirken izin istenmeli, bir müsaade alınmalıdır.

“Benim özgürlüğümün başladığı yerde senin özgürlüğün; senin özgürlüğünün başladığı yerde benim özgürlüğüm biter.” ­

Editör: TE Bilisim