Geçtiğimiz hafta sosyal medya ortamlarında Pelin Batu'nun konuk olduğu Erhan Afyoncu ve Murat Bardakçının sunduğu 'Tarihin Arka Odası' isimli oldukça eski tarihli bir programın videosu çok tartışıldı. Dikkatinden kaçanlar için anımsatalım. Pelin Batu'nun konuşması sık sık kesildiği hatta öyle ki ses çıkarmak için elini masaya vurmak zorunda kaldığı şu ünlü program. Peki, bir konuk uzmanlık alanıyla ilgili konuşturulmayacaksa neden çağrıldı. Vitrin olsun diye mi? Yoksa 'bir de kadın olsun, orda dursun', 'eril bireylerin ne kadar bildiklerinin sağlamasını yapsın' diye mi. Söz isterse eğer, yanılıp şaşıp itiraz ederse 'ay yazık sinirli işte', 'kadınlar hep böyle duygusal' gibi tepkiler veriliyor. Üstelik konuştuğunuz konu hakkında bilgi düzeyiniz, uzmanlığınız, etki veya yetkiniz ne olursa olsun fark etmiyor. Program eski ama geçen hafta birçok kadın ve az sayıda erkek tepki gösterdi. Bu sebeple biz kadınların sıkça yaşadığı bu psikolojik şiddet türünü yazmak istedik.

Mansplaning İngilizce Man (erkek) ve Explaining( açıklamak) kelimelerinin birleşiminden oluşuyor. Türkçeye ise 'erkekleme' şeklinde girmiş, başka kelimelerde kullanılıyor merak eden araştırabilir. Rebecca Solnit adlı bir feminist aktivist tarafından ‘daima kendisini yücelten beyaz erkek sendromu’ anlamında kullanılmış ilk olarak. Anlamı ise özetle şu; erkeklerin kadınlara, -aslında sırf kadın oldukları için- hemen her konuda, “öğretici” bir tavırla, sürekli bir açıklama yapmaları ve kadınlar üzerinde bir hegemonya kurma çabaları. Rebecca Solnit makalesinde bu sosyal atmosferi ve toplumsal cinsiyet rollerini sorgulamış. Solnit; katıldığı bir partide, o akşam tanıştığı bir adamın kendisine neyle ilgili yazdığını sorduğunu anlatıyor. Bu soru üzerine Solnit, en son yazdığı kitabın adını söylemeye ve bu kitabından bahsetmeye yelteniyor ama adam onun sözünü kesip son dönemlerde bu konuyla ilgili yazılmış çok önemli bir kitaptan bahsetmeye başlıyor. Adam kitaptan bahsederken hataya düşüyor Solnit düzeltiyor zira kitabın yazarı kendisi. Adam kitabın özetini okumuş düşünün özgüveni. Rebecca Solnit'in yaşadığı bu olay hepimizin sık sık yaşadığı bir durum. Evet belki şahitliğimiz halen geçerli şükür, ancak sözümüzün bir değeri yok. Üstelik tüzüğünde kadın erkek eşitliği yazan partiler, sendikalarda dahil buna. Toplantılara zaten az sayıda kadın katılımı olan bu örgütlerde söz alan kadınlara uygulanan mansplaning sonrası kadınlar ya sessizliğe bürünüyorlar ya da katılmaktan vazgeçiyorlar.

Mansplaningin en tehlikeli yanı somut fiziksel şiddet olmaması, bu durum çoğu zaman görmezden gelmemize neden olurken mansplaning yoluna devam ediyor. Biz kadınlar açısından birçok alandan geri çekilişi özgüven yitimini, kayboluşu temsil ediyor. Hayatın her alanında var olan bu şiddet türü kadınları tehdit ediyor. Sivil toplum örgütleri partiler parlamento işyerleri akademi her yer mansplaning  yani erkekleme için uygun yerler. Elbette erkeklerinde sözü kesiliyor ancak erkeklere itiraz var, kadınların ise sözleri itirazsız; sırf kadın oldukları için kesiliyor. Ardından bir erkek çıkıp aslında 'öyle değil' diye başlayan bir cümle ile tamamlıyor. Evet kadınların oluk oluk kanının aktığı coğrafyada neden önemli biliyor musunuz çünkü kadını özne olarak kabul etmeyen toplumlar şiddete daha çok başvuruyorlar. 'Bir kadın olarak sus' cümlesi emir kipinde meclisin erkek üyesine söylenemezdi ama bir kadın vekile söylenebildi. Akademisyen Ceren Damar cinayetini anımsarsınız katilin bir erkek akademisyene aynı tepkiyi veremeyeceğini hepimiz biliyoruz. Mansplaning sadece psikolojik şiddet değil fiziksel şiddetin temeli aynı zamanda.  Demokratikleşme ancak kadın erkek eşitliğini sağlamakla mümkün olacaktır.

Ruth Bader Ginsburg

Mansplaningden bahsedip geçen hafta vefat eden A.B.D. Anayasa Mahkemesi yargıcı *Ruth Bader Ginsburg' den söz etmesek ayıp olurdu. A.B.D. de 70 yıllık yaşamında hukuk fakültesi öğrenci sayısının cinsiyete göre eşitlenmesinden tutunda, Amerikalı kadınların ve hatta erkeklerin hayatları boyunca unutamayacakları, haksızlığa, adaletsizliğe, eşitsizliğe uğradıklarıında, hayatlarının kırılma noktalarında karşılarına çıkan, yüz binlerce insanın hayatını değiştiren Yüksek Mahkeme Yargıcı Ruth Bader Ginsburg yani namı diğer RBG. *Özgürlük, eşitlik ve adalet için mücadele ederken sıkça söylediği “I dissent” (“Karşı çıkıyorum”) sözü feminist bir slogan olmuş.  Rutt Bader Gingsburg eşitlik ve kadın mücadelesinde yaşayacaktır anısına saygıyla eğiliyoruz.   

* Rut Bader Ginsburg'un kadın hakları ve cinsiyet eşitliği konusundaki mücadelesini konu edinen 2018 yapımı 'On the Basis of Sex' (Eşitlik Savaşçısı) isimli filmi de tavsiye ederiz.
*Av.Tuba Torun Gazete Duvar

Editör: TE Bilisim