MERSİN KESK DÖNEM SÖZCÜSÜ BES ŞUBE BAŞKANI MURAT DOĞAN; “OYALAMA İŞKENCESİNE SON VERİLMELİ, OHAL KOMİSYONU DERHAL LAĞVEDİLMELİDİR, İHRAÇ ARKADAŞLARIMIZ DERHAL GÖREVLERİNE İADE EDİLMELİDİR!”

Mersin KESK Şubeler Platformu Özgür Çocuk Parkında Bir Araya Gelerek KHK'ler ve OHAL Komisyonun Hakkında Basın Açıklaması Gerçekleştirdi.

Platform adına BES Şube Başkanı Murat Doğan konuşmasında; "Tek adam rejiminin kurumsallaşmasında en önemli dönemecin 15 Temmuz darbe girişimin fırsata çevrilmesi olduğu aşikârdır. Darbe girişiminin iktidarın siyasal ajandasını tamamlar nitelikte olması dikkate değerdir ve bu yüzden darbenin karanlıkta kalan yüzü halen tartışılmaya devam etmektedir. İktidarın darbe girişimini “Allah’ın lütfu” olarak görmesi OHAL’ in kalıcı hale getirilmesiyle daha anlaşılır olmuştur" dedi.

Doğan sözlerine şu şekilde devam etti;

Darbe girişimi üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen hala başta toplantı, gösteri, yürüyüş ve toplu eylem hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin kullanımı neredeyse imkânsız hale getirilmiştir. OHAL döneminde Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük kamu görevlisi tasfiyesi yaşanmıştır. 12 Eylül döneminde 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu kapsamında yaklaşık beş bin kişi kamu görevinden çıkarılırken 20 Temmuz sivil darbesi sonrası bunun tam 26 katı, yaklaşık 130.000 kamu emekçisi ihraç edilmiştir.

 Bilindiği üzere; ‘kişiye özgü çıkarılan’ KHK’ler eliyle Resmi Gazete’ de isimlerinin yayınlanmasıyla on binlerce kamu emekçisi ihraç edilmiştir. Bu şekilde hukuk düzeninin en temel ilkelerinden biri, “yasama organının tasarruflarının idare tarafından değiştirilemeyeceği’ ilkesi pervasızca ihlal edilmiştir. İhraç kararlarına karşı hiçbir başvuru yolunun olmamasının yarattığı hukuki kriz, önüne on binlerce başvuru gelen AİHM’ in de içinde olduğu bir pazarlık süreci sonucu bir oyalama mekanizmasıyla aşılmaya çalışılmış ve 685 Sayılı KHK ile OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu kurulmuştur. OHAL İnceleme Komisyonuna bazı kanun hükümlerini geçersiz kılma yetkisi verilerek hukuksuzluk devam ettirilmiştir. Bir idari organa yargı yetkisi verilmiş, kişilerin savunması dahi alınmayarak bu yönüyle yargının da üzerine çıkarılmıştır!

OHAL KHK’si

23 Ocak 2017 günü 685 sayılı OHAL KHK’si ile iki yıllık süre içinde kamudan ihraç edilmiş yüz binlerce kamu emekçisinin ihraç başvurularını değerlendirmek ve karar altına almakla görevlendirilmiş olmasına rağmen aradan neredeyse 4 yıl geçmiş, Komisyon hala 11.544 dosyayı karara bağlamamıştır. Komisyon tarafından 28/05/2021 tarihi itibariyle verilen karar sayısı (14.072 kabul, 101.058 ret olmak üzere) toplam 115.130’dur. Karara bağladığı dosyaların %87.7’sini ise ret etmiştir. Başvurusu ret edilenlerin itiraz ettiği İdare Mahkemeleri de Komisyonun hızıyla karar almakta olup yıllara yayma görevini devam ettirmektedirler. KESK’e ait 868 dosyada 7 iade, 245 ret kararı yanında 616 dosya ise idare Mahkemelerine beklemektedir. Burada da ret oranı 97.8’dir.

Oyalama diğer faşizan, hukuk dışı politikalarla da birleşerek işkenceye, cezalandırmaya dönüştürülmüştür. Dört bir yandan kuşatmaya dönüştürülen bu cezalandırma politikası nedeniyle insanlar yaşamlarını yitirmiş, ağır hastalıklara yakalanmış, tedavi olanağı dahi bulamamışlardır. Yurtdışında tedavi görenler pasaport yasağı nedeniyle gidememiş, hastalıkları ilerlemiş, yaşamlarının geriye kalan kısmını yatağa bağımlı halde geçirenler olmuştur. Mersin’de ihraç olduktan sonra tedavi sürecini maddi ve manevi zorluklar içerisinde yürütüp hayatını kaybeden ve iki yıl sonra 17 Mayıs’ta özür diler gibi göreve iade edilen Salman taş arkadaşımızı ve bu şekilde hayatını kaybedenleri de onlara yaşatılanları da unutmayacağız. Bu haksız, hukuksuz kararların altına imzası olanlar ve kanaatleriyle ihraçlara yol açanlar toplum vicdanında ve hukuk karşısında hesap vereceklerdir.

Bizler ihraç edilerek anayasal ve uluslararası sözleşmeler ile güvence altına alınmış çalışma hakkı gasp edilmiştir. İhraç edilenlerin çalıştırılmaması için işverenler el altından tehdit edilmiş, geçen haftalarda ihraç edilenlere iş bulması için yardım edenlerin gözaltına alınmasıyla aşiret devletlerinde görülebilecek, hukuk ile izah edilemeyecek bir aşamaya varılmıştır. Pasaportlarına el konularak seyahat hakları, eğitim hakları engellenerek eğitim görme hakları, bankaların hesap dahi açtırmak istememesi, çalışma ruhsatlarının ve diplomalarının kısıtlanması, sigorta şirketlerinin ihraç edilenlere ödeme yapmaması gibi baskılarla medeni kanundaki temel hakları gasp edilmiştir. Seçilen Belediye Başkan ve belediye meclis üyelerinin mazbatalarının verilmemesi, sendika yönetim kurullarına seçilen sendika üyelerine yönetici olamayacakları gerekçesiyle davalar açılması, oturdukları apartmanlarda yönetici dahi olamayacaklarına dair KHK hükmü vb. uygulamalar ile seçme seçilme hakları ellerinden alınmıştır. Kısacası AKP iktidarı aileleriyle birlikte yüzbinlerce kişiyi fiilen vatandaşlıktan çıkarmış, sosyal ölüme terk etmeyi hedeflemiştir. 

BİZ KAZANACAĞIZ, GERİ DÖNECEĞİZ!

Komisyon, iki-üç ayda bir açıklama yaparken son resmi açıklamasını dört ay bekleterek 28 Mayıs 2021 tarihinde yapmıştır. Bu dört aylık sürede ancak 4500 dosya inceleyerek bir ayda incelediğinden daha az dosyada karar vermiştir. Genelde 4284 KESK üyesi KHK ve güvenlik soruşturmaları ile işinden olurken Mersinde bu sayı 133’dür. Hala karara bağlanmayan 11.544 başvurunun yaklaşık 2.400’ü KESK’lilere aittir.

Eğitim Sene ait 1602 dosyanın ise 1130’u bekletilmektedir yani bekleyen oranı % 78’dir. Mersinde ise 18 ret ve 30 iade kararı yanında 85 dosya beklemektedir. Kalan dosyalar içerisindeki KESK’lilerin ve özellikle Eğitim Sen’lilerin oranının yüksekliği bilinçli bir geciktirme ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.

Karara bağlanmayı bekleyen dosyaların çoğunluğunun barış akademisyenlerinden ve haklarında istihbarat raporları, mahkeme kararları, savcılık soruşturmaları vb. herhangi en ufak bir isnat bulunmayanlardan oluştuğu bilinmektedir. Komisyon ve iktidar oyalamayı uzatabildikçe uzatmayı, mağduriyeti işkenceye dönüştürmeyi, bu arada üniversitelerde ve kamuda kadrolaşmasını tamamlamayı düşünmektedir.

Bu vesile ile bir kez daha çağrıda bulunuyoruz; süreç daha fazla uzatılmamalı, hukuksuzca ihraç edilenler derhal görevlerine iade edilmelidir! Hukuken de aklanan yüz akımız Barış Akademisyenlerinin başvuruları kabul edilerek işlerine, kürsülerine, öğrencilerine dönmelerinin önü açılmalıdır. İhraç edilenler ve aileleriyle birlikte yüzbinlerce insanın anayasal haklarının ellerinden alınarak açlık ve sefalete mahkûm ettirilerek sisteme biat ettirilmeye çalışılması insanlık suçudur ve bunun hesabını vereceklerdir. Hukuka ve uluslararası sözleşmelere aykırı, etkin olmayan, denetlenemeyen, kendisini anayasa ve yasalar üstü gören, hükümetin bir organı gibi çalışan ve idari bir mekanizma olan OHAL Komisyonu derhal lağvedilmelidir. İhraç edilen tüm arkadaşlarımız bütün haklarıyla birlikte derhal görevlerine iade edilmedir.  Bunlar gerçekleşinceye, ihraç kamu emekçilerinin mağduriyetleri giderilinceye ve hukuksuz ihraç edilen tüm kamu emekçileri görevlerine iade edilinceye kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.

Editör: TE Bilisim