Hayat sizi bunalttığında ya da her şeye karşı çok rahat olmak istediğinizde duyarsız olmayı hayal etmişsinizdir. Peki gerçekten duyarsız olmak mümkün mü? Her güne yeni bir umutla başlamak, işine gelenleri alıp, dünü dünde bırakmak, herkesin hayal ettiği bir yaşam biçimi olsa gerek.

Tasasız olanın çok yaşayacağı, fillerinde bu yüzden ömrünün uzun olduğu gibi efsanelerin dışında, her şeyi kontrol edemeyeceğini keşfetmek önemli bir nokta! Gerisi zaten halloluyor?

Doğum anının gerçekleşmesinden itibaren aile çocuğuna: Sen çok özelsin, bir tanesin, hatta benim sahip olamadığım ne varsa senin sahip olman için çalışacağım. Sen diğer tüm canlılardan üstünsün. Hiçbir çocuk eline su dökemez. Sana bir şey diyen olursa karşısında beni bulur, sen on numarasın.
Büyüyene kadar bu yalanları dinleyen birinin gamsız olabilmesi mümkün değil. Kendiyle barışık olması da imkânsız gibi duruyor. Herkes isterdi elbet bir prens ya da prenses olmayı. Gerçek hayat bizlere çocukluk çağlarımızda anlatıldığı gibi değil. Hiçbir canlıdan da üstün bir yanımız yok. Hatta iki ayaklı bir canlı olarak dünyaya verdiğimiz zararın bir sınırı bile yok. Bizi daha ne kadar barındırır gövdesinde hiç bilmiyoruz.

Kirlettiğimiz sular, deldiğimiz dağlar, yok ettiğimiz ormanlar bizi bir hayvan kadar bile değerli kılmıyor. Ölünce de nereye gideceğimiz hakkında söylenenlere gelirsek, bana göre o tam bir muamma.
Bazen toplumların, kavimlerin, eski ya da yeniçağ insanlarının hep birlikte yaşarken verdiği ortak kararlar, kuralları oluştururken, çoğunluğa uymanın doğru kabul edilmesi gibi bir yansıma doğar. Ama her çağ yeni gereksinimleri yeni anlayışları ortaya çıkarır. O yüzden her toplumun o anki koşullarda değerlendirilmesi gerekmez mi?
Yıllar önce doğru kabul edilen şeylerin teknoloji ve bilim sayesinde bugün yanlış oldukları savunulmaktadır. Değişikliğe açık olup bilimin ışığında ilerlemek yerine koyun gibi her şeye itaat eden bir toplum olmaya aday gibiyiz.

Doğumla ölüm arasındaki yaşamı sadece toplumun belirlediği kurallar oluşturmuyor. Okul, ergenlik, iş, evlilik ve çocuk yapmak değil sadece hayat. Kendi hayatlarınız içinde kendi tarzlarınız olsun.
En iyi eş, en iyi iş, en iyi ev yaşam felsefeniz ya da hedefiniz olmaktan çıksın. Etrafımızda ki çoğu insan aşırı derecede mutsuz! Ve bunları değiştirebilmek için çok geç kaldıklarını düşünüyorlar. Durumu kabullenip emeklilik maaşıyla nasıl geçinebilirimin hesabını yapmaya başlıyorlar. Aynaya baktıklarında değerlendiremedikleri gençliklerini düşünüp hayıflanıyorlar, böylelikle sandala binmeden önceki son hayatlarını da mutsuz geçiriyorlar. Her şey için geç kaldığını düşünen insan hayat boyu mutlu olamaz.

Kendinize değil eşyalara yatırım yapma çabası da insanı mutsuz eder. Ne kadar az eşya o kadar çok özgürlüktür. Yatırımı sadece kendinize yapmak zorunda olduğunuzu hatırlayın. Eve, koltuğa, lüks arabaya sahip olma duygusu sizi sadece bağımlı kılacaktır. Oysa bağımlı değil hayata bağlı insanlar olmayı denerseniz, avuçlarınıza bırakılan bir kök hücre gibi büyüyecek sahip olduklarınız. Çünkü özgürlüğünüzü kaybettikten sonra sahip olduğunuz mal ve mülkün hiçbir ehemmiyeti kalmayacak. Ama özgürlüğünüz var ise ve mutluysanız her sabah hayata yeniden başlayabilirsiniz.

Hepimiz belli zorlukları azda olsa yaşamışızdır. Ya yoksullukla ya da ölümlerle sınandığımız hatta işimizi kaybettiğimiz zamanlarda tüm aile bireylerinin etkilendiğine tanıklık etmişizdir. Ne kadar rahat olursanız ve sizi rahat ettirmeye çalışan bir aileniz olursa hayatın zorluklarından daha az etkilendiğimiz doğrudur. Ama bilmediğimiz mutluluğu yakaladık mı ona bakmak lazım. Bir çocuk babasını kaybettiğinde büyürmüş, sizin babanız hala hayattaysa ne dediğimi anlamakta zorluk çekebilirsiniz. Benim size daha fazlasını anlatmaya lügatim yetmez.

Ama “Tasasız bi insan olmak” için birkaç öneri sunabilirim.

  • Herkesi ve her söyleneni ciddiye almayın, önce kendinizi önemseyin ve çok sevin
  • Beklentilerinizi oldukça azalttın, beklenti mutsuz eder
  • Kişiye göre muamele yapın, lakin kişileri doğru tespit edin
  • Bütün bunları yaparken kendinizi bir halt sanmayın, kimse kimseyi çekmek zorunda değil yaptığınızın alışkanlığa dönme olasılığını iyi hesaplayın
  • Hümanistliğe doğru yol alın. Aslolan insandır gerisi teferruat
  • Son olarak da başlıktaki "Tasasız bi insan" kelimesini "Tasasız bir insan" şeklinde düzeltmeye çalışmayın.

Sistemin bize dayattığı at gözlüklerinden kurtulmanın ilk kuralı bu. İkincisi de hayatta her şeyin kötü gittiği zamanlarda aklınıza ilk gelen şey direksiyonunun elinizde olduğu olsun. Unutmayın siz nereye çevirirseniz hayatınız o yöne doğru şekil alacaktır.
Mutluluğa doğru sürmeyi unutmayınız, levhaları iyi yorumlayınız. Arada bir kim olduğunuzu hatırlayınız.

Editör: TE Bilisim