2013 yapımı bir İran filmi olan "Şşşş! Kızlar Bağırmaz" modern insanın en karanlık ve utanç verici sorunu; pedofili'yi konu ediniyor. Netameli bir mesele olan pedofili üzerine cüretkar ve bir o kadar da başarılı bir yapım. Yönetmen Puran Dırahşende aynı zamanda filmin senaristi ve bir kadın olması ele aldığı konuyu içselleştirerek çok daha iyi yansıtabilmesini sağlıyor. Filmin başrolünde, hem kurban hem de katil olan Tannaz Tabatabayi (Şirin) çok iyi bir performans sergilerken, Babak Hamidian (Sapık Şöför Murat) rolü ile ürkütücü bir psikopat olarak karşımıza çıkıyor.

Filmin ana teması, çocuk istismarı ve toplumun bu konuda ki duyarsızlığına karşı güçlü bir haykırış olmuş. Filmimiz Şirin'in kendi düğün gününde hiç tanımadığı bir adamı, bir kız çocuğuna tecavüz etmek üzereyken yakalaması ve öldürmesiyle başlıyor. Daha sonra Şirin'in 8 yaşındayken bir sapık tarafından tecavüze uğradığını öğreniyoruz. Keşke acılar da suçlar gibi zaman aşımına uğrasa!

Bu filmde çocukların nasıl konuşmak isteyip de konuşamadığı, ailelerin ve öğretmenlerinin nasıl çocukları görmezden geldiği de gözler önüne serilmiş. Filmde ailelerin sırf şeref ve onurlarını düşünerek: Aman adımız çıkmasın "el alem ne der putu"nun korkusuyla çocuklarını böyle bir psikolojik travmaya maruz bıraktıklarına şahit oluyoruz.

Türkiye'de ve dünyada varlığı kabul edilen ama nedense bir türlü gerektiği gibi konuşulmayan bir yara, tüm insanlığın ıstırabı olan bu büyük sorun neden çözülemiyor? Yetişkin olarak hepimizin suçlu olduğu ve sanık sandalyesine oturtulması gerektiği, tüm çocuklarında masum olduğu derin bir yara… Bizim bakmaktan kaçındığımız bu karanlık heyula, çocukların tüm yaşam enerjisini, en önemlisi umutlarını ellerinden alıyor, geriye sızmaya devam eden siyah bir kan kalıyor…

İnsanı insana emanet edemeyen bir sistem nasıl medeniyet iddiasında bulunabilir? Tarihsel olarak kötülük problemi üzerine kafa yoran en yetkin filozoflar dahi bu varoluşsal karanlığa yeterince eğilemiyor. Yaşanılan bu facia sadece çocuklarımızı değil insanlığımızı da öldürüyor. Ve kimsenin katili aramak gibi bir derdi olmuyor.

Filmin alt metninde idam cezasının, suçların önlenmesinde sanılanın aksine bir çözüm olmadığını da görüyoruz. İran'da bu cezanın olması sapıkları durdurmaya yetmiyor.

Devlet, insan aklının kemal noktasıdır ve kanunlar bu mükemmelliğin somutlaşmış ifadesidir. Ölüm cezası, evrensel ahlâk ilkeleri ile bağdaşmayan ve hiçbir kişi ya da makamın verme hakkına sahip olmadığı, arkaik çağlara ait ilkel bir ceza yöntemidir.
Suçlu psikolojisi incelendiğinde bu tür ağır suçlar için bir defa ve kısa sürede bitecek olan idam cezası caydırıcı olmaz. Ömür boyu sürecek, aftan ve diğer mahkumların sahip olduğu haklardan da faydalanılamayan sürekli bir hapis cezası, potansiyel suçlular için çok daha caydırıcı olacaktır.

Editör: TE Bilisim