TARIM PLATFORMU: ORMANLARIMIZI SAVUNMAK, YAŞAMI SAVUNMAKTIR.
Tarım Platformu tarafından yapılan açıklamada: "Ormanlarımıza yönelik rant projeleri, madencilik, enerji, turizm adı altında yapılan tüm yıkım projeleri derhal durdurulmalıdır. Çünkü biz ormanları ne kadar korursak, yangınla o kadar kolay mücadele ederiz.
Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Orman Genel Müdürlüğü (OGM) tarafından paylaşılan verilere göre, 1 Ocak–6 Temmuz tarihleri arasında ülke genelinde toplam 1.351 orman yangını tespit edildi. Bu sayı, geçtiğimiz yıllara kıyasla erken dönemde yaşanan yoğunluk açısından dikkat çekici bir artışa işaret ediyor. 26 Haziran–3 Temmuz tarihleri arasında 576 orman yangını meydana geldi. Bu kısa süreli artış, yangın sezonunun henüz başında olunduğu düşünüldüğünde, yaz aylarının ne denli riskli geçeceğinin bir işareti olarak değerlendiriliyor. Yılın ilk yarısında toplamda 3.015 yangın vakası kaydedildi. Bunların 1.295’i ormanlık alanlarda, 1.720’si ise orman dışı bölgelerde gerçekleşti. Bu durum, kırsal ve tarım alanlarındaki yangınların da ciddi bir tehdit oluşturmaya devam ettiğini gösteriyor.
Orman yangınlarındaki faktör %98 insan kaynaklı iken, %2 doğa kaynaklıdır. Ormanlık alanda piknik, kaçak ağaç kesimi, maden ve define arama gibi faaliyetlerinin yanı sıra insanların çevreye bıraktıkları cam, izmarit atıkları gibi nedenler yangınların çıkmasında başlıca etmenlerdir. Yüksek gerilim hatlarından kaynaklı yangınlar yanında, bazen de kişilerin bölgeyi orman vasfından çıkarmak için kasıtlı olarak çıkarttıkları yangınlar söz konusudur. Büyük yangınlar sonrasında alınmış olması da yangınların bu kadar geniş alanda ve büyük şiddetlerde yaşanması devletin sorumluluğunu tam anlamıyla yerine getirmediği ya da özensiz davrandığını göstermektedir.
Orman Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre, son yıllarda ortalama olarak her yıl yaklaşık 15 bin hektar ormanlık alan kaybedilmektedir. Elbette ki bu büyük bir kayıptır ve üzücü bir durumdur. Çünkü ormanlar, biyolojik çeşitlilik, ekosistemlerin dengesi, iklim değişikliğiyle mücadele gibi birçok fayda sağlayan önemli ekosistemlerdir.
Türkiye'nin orman varlığı, Orman Genel Müdürlüğü tarafından belirli periyotlarla yapılan orman envanter çalışmaları ile belirlenmektedir. 2024 yılı itibariyle Türkiye'nin orman varlığı yaklaşık olarak 23 milyon hektar olarak belirlenmiştir. Bu sayı her yıl yapılan orman envanter çalışmaları ile güncellenmekte ve orman varlığının durumu takip edilmektedir.
Tarım Platformu: "Orman Genel Müdürlüğünün ormanlık alanlar envanterine baktığımızda 1973 ile 2024 yılları arasında 3.1 milyon hektarlık bir alanda büyüme olduğu belirtilir. Fakat 2024 yılı sonrası nedense bir daha böyle detaylı bir envanter ortaya çıkmamış. Pandemi sonrası ekonomik kriz ve sermayedarların büyüme hırsı, iktidarın kamusal ve ormanlık arazilerden pay çıkarma tutkusu maalesef ki artık gelişmekte olan ormanlık alanın hesaplanmasını hiçe saymıştır. Bu süreç sonrası topluma yansıyan manzarada Orman Genel Müdürlüğü’nün hazırlayacağı tek envanter kaybedilen ormanlık alan hesaplarını şeffaf bir şekilde yapması olacaktır" ifadesini kullandı.
Sonuç olarak, orman yangınlarıyla mücadele devletin sorumluluğu altında olan bir konudur ve devlet bu konuda gerekli tedbirleri almak, yangınları önlemek, zararları gidermek ve halkı bilinçlendirmekle yükümlüdür.
Tarım ve Orman Bakanlığı her ne kadar müdahale araçlarının yeterli olduğunu savunsa da aynı anda birçok bölgede çıkan yangınlara müdahale etmek için sayının yetersiz kaldığının, onların da aslında yeterlilik konusunda eksik kaldığını ve sadece hamaseti keserek, görevlerini yapmalarının farkında olmasıdır. Bilinmesi gereken bir gerçek yangınlarda araçlarının sayısı ne kadar fazla olursa olsun donanım açısından eksik olduğudur. Gece görüş sistemi olmayan hava araçlarının sadece gündüz müdahalesinin olması kabul edilemez bir durumdur. Kara ekiplerinin, insan mücadelesinin fazla olduğu yangınlarda ise gerekli önlem ve tedbir alınmadığı için yaralanmalar ve can kayıpları yaşamaktayız. Yetersiz personel, yetersiz ekipman ve eğitimsiz insanların çabalarıyla hızlı ve kontrolsüz büyüyen yangınların kontrol altına alınmasını beklemek çok fazla iyimserlik olacaktır.
İki aylık dönemde orman emekçileri ve gönüllülerden oluşan yangın müdahale ekiplerinden yaşanan kayıplar, yaralanmalar çoğunlukla işgücü ve koordinasyon eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Sadece iki aylık dönemde orman yangınlarına müdahale sırasında kamuoyuna yansıdığı kadarıyla iki aylık dönemde 15’e yakın orman emekçisi yaşamını yitirmiş, 20’den fazla emekçi ve gönüllü ise yaralanmıştır. Bunun yanı sıra ormanda yaşayan canlıları, köylerini ve mahallelerini boşaltmak zorunda kalan insanları, geçimini topraktan ve hayvancılıktan sağlayan çiftçinin kaybını saymama büyük eksiklik olacaktır.
Tarım ve orman arazilerinin sermayeye açık hale getirilmesi gerçekliği kabul edilmeyip inkar edilse de yangınların oluştuğu alanlar ve yangınların çıkış nedenleri ve madencilik ile enerji faaliyetleri için yapılan son yasal düzenlemeler bir çok soru işareti bırakıyor. Kamuoyu konu hakkında yeterli seviyede aydınlatılmıyor. Geçmiş yıllarda yaşanan yangınlar sonrasında imara açılan bölgeleri ve bunların kime peşkeş çekildiğini hepimiz iyi biliyoruz. Usulsüz yapılan işlemlerin artık yasa ile yasal hale getirilmesi ise topraklarımıza, geçimini bu topraklardan sağlayan insanlara yapılmış büyük kötülüktür. Maden sahası, turizm bölgesi vb. gibi gerekçelerle göz yumulan talan aslında tek tek kaybedilmiş insan ve topraktır.
Orman yangınları, toprakları, tarım arazilerini, tarımsal ürünleri, tarım alet ve makinaları ile tarımsal altyapıyı, çiftçilerimizin ve tarım işçilerinin geçim kaynaklarını da olumsuz etkilemektedir. Yangınların, tarım sektöründe doğrudan ve dolaylı olarak ne kadar ekonomik kayıplara yol açtığı hızla gerçekçi bir şekilde belirlenmeli ve yangınlarda zarar gören çiftçilerimiz için acil destek paketleri açıklanmalı ve uygulanmalıdır.
Orman yangınları, yalnızca ağaçları ve bitki örtüsünü değil, aynı zamanda orman ekosisteminin ayrılmaz bir parçası olan yaban hayatını da yok etmektedir. Böceklerden kuşlara, sincaplardan memelilere kadar binlerce tür, yangınlar nedeniyle yaşam alanlarını kaybetmekte, yaralanmakta veya hayatını yitirmektedir. Özellikle arılar, insan gıdasının yaklaşık %35’ini sağlayan tozlaşma sürecinin ana aktörleridir. Yangınlarda arı kovanlarının ve doğal arı popülasyonlarının yok olması, tarımsal üretimi ve gıda güvenliğini doğrudan tehdit eder. Bu, sadece bugünü değil, gelecek nesillerin yaşamını da riske atan bir felakettir. Orman yangınlarının yaban hayatına etkisi, ekosistemin dengesini bozarak biyoçeşitliliği tehdit eder. Örneğin, yangınlar sonrası tozlaştırıcı böceklerin kaybı, bitki türlerinin üremesini engeller ve bu, zincirleme bir etkiyle tüm ekosistemi olumsuz etkiler. Yaban hayvanlarının göç yolları kesilir, yuvaları yok olur ve besin zincirleri çöker. Bu durum, ormanların kendini yenileme kapasitesini de zayıflatır.
Anayasa ile güvence altına alınan sahalar nedense göstermelik işlevlerle üzeri örtülüyor. Kamuoyuna yansıtılanla gerçek birbirini tutmuyor. Bu sahalarda ağaçlandırma yapılması ekolojik olduğu kadar anayasal da bir zorunluluktur. Anayasamızın 169. maddesinde yer alan “Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz” hükümleri gereği, yanan orman alanlarında yeni ormanlar kurulması zorunludur. Anayasamızın 170. maddesinde yer alan “Orman köylüsünün korunması”na yönelik hükümler de gecikmeden yaşama geçirilmelidir.
Umuyoruz ki daha fazla ormanımız zarar görmeden bir an önce doğru müdahale yapılsın. Bunun için;
- Öncelikle orman yangın planları gözden geçirilmelidir.
- Atıkların yakılarak bertarafının ve anız yakılmasının önüne geçilmelidir.
- Buca Orman Yangınları İşçi Eğitim Merkezi derhal yeniden açılmalıdır.
- Orman işçilerine tam ve sürekli eğitim sağlanmalıdır.
- Yangınla mücadelede işçi güvenliği öncelikli hale getirilmelidir.
- Orman yangınlarıyla mücadele kamusal bir görevdir. Piyasa mantığından çıkarılmalı, yeniden kamusal sorumlulukla örgütlenmelidir.
- Yangın ekiplerinde çalışan tüm işçiler kadrolu, güvenceli, eğitimli ve donanımlı olmalıdır.
- Mevsimlik işçilik yerine, orman işçiliği uzun süreli, planlı bir kamu istihdam alanı olmalıdır.
- Yangın erken uyarı ve tahliye sistemleri yaygınlaştırılmalı, yerel halk da bu sürece aktif şekilde katılmalıdır.
- Yangın bölgelerinde yaban hayvanlarının kurtarılması için uzman veteriner hekimlerce oluşturulan ekipler ve arama kurtarma köpekleri görevlendirilmelidir. Yangından etkilenen hayvanlar için geçici rehabilitasyon merkezleri kurulmalı, yaralı hayvanların tedavisi ve doğal yaşam alanlarına geri dönmeleri sağlanmalıdır.
- Arı kovanlarının yangınlardan korunması için ormanlık alanlara yakın bölgelerde yangın bariyerleri oluşturulmalı ve arıcılar için erken uyarı sistemleri geliştirilmelidir. Yangın sonrası tozlaşma kapasitesini desteklemek için arı popülasyonlarının yeniden kazandırılmasına yönelik projeler başlatılmalıdır.
- Yangın sonrası ağaçlandırma projelerinde, sadece ağaç dikimi değil, yaban hayatını destekleyen bitki türleri ve habitat restorasyonu da hedeflenmelidir.
- Ormanlık alanlarda madencilik, turizm ve yapılaşma gibi faaliyetler, yaban hayatı üzerindeki etkileri değerlendirilmeden onaylanmamalıdır.
Ve en önemlisi: Ormanlarımıza yönelik rant projeleri, madencilik, enerji, turizm adı altında yapılan tüm yıkım projeleri derhal durdurulmalıdır. Çünkü biz ormanları ne kadar korursak, yangınla o kadar kolay mücadele ederiz.
Ormanlarımızı savunmak, yaşamı savunmaktır. Bu düzen, doğayı sermayenin malı yaparken toplumu yoksullaştırıyor.
İklim Kanunun, iklim değişimi ile mücadeleyi geliştirmek amacıyla çıkarıldığı belirtilirken, orman alanlarının bu şekilde yok edilmesi anlaşılır bir durum değildir.
Ormanlarımızın her ağacı, her toprağı halkındır!
Sermayeye değil, halka ait bir doğa ve yaşam için mücadeleyi büyüteceğiz!
TARIM PLATFORMU BİLEŞENLERİ:
DİSK Türkiye Gıda Sanayii İşçileri Sendikası (GIDA-İŞ)
KESK Tarım ve Ormancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası (TARIM ORKAM-SEN)
Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği (SÜR-KOOP)
Tarım ve Gıda Etiği Derneği (TARGET)
Tarımsal Gelişme Eğitim ve Sosyal Dayanışma Vakfı (TARGEV)
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası
TMMOB Kimya Mühendisleri Odası
TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
Tüketici Hakları Derneği (THD)
Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF)
Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER)
Tüm Üretici Köylü Sendikası (TÜM KÖY SEN)
Türkiye Biyologlar Derneği (TBD)
Türkiye Ormancılar Derneği (TOD)
Türkiye Sulama Kooperatifleri Merkez Birliği (TÜS-KOOPBİR)
Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD)
Veteriner Hekimler Derneği (VHD)