Gündem

Trump’ın BM Çıkışı: İklim İnkârı, Barış Masalı ve Savaş Gerçeği

ABD Başkanı Trump, iklim krizini küçümseyip İsrail’in saldırganlığını akladı; barış söyleminin ardında ise silah ticareti ve çıkar siyaseti gizleniyor.

Abone Ol

Trump’ın BM’deki Çelişkili Çıkışları: Barış Söylemi, Savaş Politikaları ve İklim Krizini “Hoax” Diye Ötelemek

ABD Başkanı Donald Trump, Birleşmiş Milletler kürsüsünde dünya liderlerine seslenirken bir kez daha çelişkili söylemleriyle gündem oldu. Kendisini barış elçisi gibi sunan Trump, “yedi bitmez savaşı” sonlandırdığını iddia etti, Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmesi gerektiğini ima etti. Ancak aynı konuşmanın satır aralarında, dünyanın en büyük silah üreticisi ve satıcısı olan ABD’nin savaşlara duyduğu ihtiyaç açıkça görünüyordu.

Trump’ın “barış” kavramını dillendirmesi, ABD’nin İsrail’e koşulsuz desteği ve silah ticaretine dayalı küresel politikaları düşünüldüğünde, gerçeklikten kopuk bir söylemden ibaret. Gazze’de devam eden yıkıma dair sözlerinde dahi İsrail’in saldırganlığını görmezden gelip, Filistin’in meşru haklarını inkâr etti. Bu yaklaşım, barış arayışını değil, savaş düzeninin devamını besliyor.

İklim Krizini “Hoax” Diye Ötelemek

Trump’ın konuşmasında en tehlikeli çıkışlarından biri iklim politikalarına yönelikti. Rüzgâr türbinlerini “patetik” olarak nitelendiren Trump, karbon ayak izi kavramını da “aldatmaca” ilan etti. Oysa bilim insanları yıllardır dünyanın geri dönülmez bir iklim yoluna girdiğini, küresel ısınmanın ve karbon salınımının ekosistemleri ve insan yaşamını tehdit ettiğini verilerle ortaya koyuyor. İklim krizini görmezden gelen, hatta küçümseyen bu yaklaşım sadece ABD için değil, tüm gezegen için büyük bir felaket riskini büyütüyor.

Dünya, Trump’ın konuları ters yüz eden söylemlerinden bıkmış durumda. Bilimsel verilerin ışığında hareket etmesi gereken liderlerin, iklim gibi varoluşsal bir tehdidi küçümsemesi, gelecek kuşaklara ihanet anlamına geliyor.

Silah ve Savaş Düzeni

Trump, Rusya-Ukrayna savaşı için “çok kolay çözülebileceğini” söylese de çözüm olarak daha fazla ekonomik yaptırım ve baskıyı işaret etti. Bu, barışa değil yeni çatışmalara yol açacak bir yaklaşım. ABD’nin NATO ülkelerini “ikiyüzlülükle” suçlaması da aslında kendi çıkar siyasetini gizlemeye yönelikti.

Dünyanın en büyük silah ihracatçısı olan ABD’nin, savaşların sürmesinden beslenen bir yapıya sahip olduğu biliniyor. Barış söylemi, gerçekte devasa bir silah endüstrisinin ihtiyaçlarını perdelemekten öteye gitmiyor.

Göç ve İnsan Hakları Konusunda Çifte Standart

Trump, göçmenleri “istila” olarak nitelendirdi, Birleşmiş Milletler’i bu konuda suçladı. Oysa göçün temelinde, ABD’nin de katkı sunduğu savaşlar, ekonomik sömürü ve iklim krizinin derinleştirdiği eşitsizlikler yatıyor. Bu gerçekleri görmezden gelip göçmenleri kriminalize etmek, sorunu çözmek değil, yalnızca daha da büyütmek anlamına geliyor.

Sonuç olarak: Trump’ın Birleşmiş Milletler’deki konuşması, bir kez daha ABD’nin dünya sahnesindeki çelişkilerini gözler önüne serdi. Barıştan söz eden, ama savaş düzenini besleyen; iklim krizini reddeden, ama felaketin kapısını aralayan; göçmenleri suçlayan, ama göçün nedenlerini yaratan bir siyaset… Dünya artık bu çelişkilerden bıkmış durumda. Gelecek için gerçek ihtiyacımız, bilimsel veriler ışığında iklimi koruyan, eşitlikçi ve adil bir düzen kurmak.