ANKARA: Türkiye ile Kürt azınlık arasındaki barış konusundaki tartışma yeniden su yüzüne çıktı ve her iki tarafın da müzakereleri yeniden başlatmak için orta yol bulma olasılığına işaret ediyor.

Uzmanlar, siyasi değişiklikler, değişen oy verme niyetleri ve Irak ve Suriye ile güney sınırındaki sorunların, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ülkenin en büyük etnik azınlık grubunu çevreleyen konulardaki tutumunu değiştirme hamlelerinde rol oynayabileceğini öne sürüyorlar.

Ankara ile Kürtler arasındaki barış süreci, güneydoğudaki Ceylanpınar ilinde iki polisin öldürülmesinin ardından Temmuz 2015'te sona erdi ve onlarca yıldır süren Kürt-Türk çatışmasının yeniden başlamasına yol açtı.

Haziran 2015'teki seçimler sırasında Halkın Demokratik Partisi (HDP), Meclis'te sandalye kazanan ilk Kürt yanlısı parti olmak için yüzde 10 barajını geçti.

Gerilimlerdeki olası bir çözülmenin ardındaki düşüncenin bir kısmı, Ankara'nın - Türkiye'deki Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile bağlantılı bir terör grubu olarak gördüğü Suriye Kürt Halkını Koruma Birimleri'nin (YPG) - Türkiyeli Kürtleri denemeye teşvik edebileceği endişesinden kaynaklanıyor. gücü ademi merkezileştirmek ve güney sınırı boyunca bir Kürt devleti kurmak.

PKK, Türkiye'ye karşı yaklaşık kırk yıl süren bir özerklik savaşı verdi. Kürtler Türkiye nüfusunun yüzde 20'sini oluşturuyor ve böyle bir hareketin Ankara'ya ciddi yansımaları olacaktı. Türkiye, Kürt ayrılıkçılığı konusundaki korkuların ışığında bir süredir Suriye ve komşu Irak'taki Kürt güçlerini hedef alıyor.

Oxford Üniversitesi'nde Orta Doğu analisti Samuel Ramani, Arab News'e şunları söyledi: “Kürt toplulukları arasındaki ideolojik ayrışmalara rağmen, Türkiye ile HDP arasındaki barış müzakereleri, Suriye ve Irak'taki Kürt topluluklarına karşı Türkiye'nin kısıtlanmasıyla sonuçlanabilir.

Erdoğan, Kuzey Suriye'deki Kürt milislere karşı potansiyel olarak başka bir saldırı başlatma konusunda uyardı ve Joe Biden'in ABD seçimlerindeki zaferi, bazılarının bunun Ocak ayından önce gerçekleşebileceğini öne sürmesine neden oldu ”dedi.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) TBMM’de görüşülmekte olan 2021 yılı bütçesine ilişkin değerlendirmesini genel merkezinde düzenlediği bir basın toplantısı ile kamuoyuna açıkladı.

TTB adına basın açıklamasını okuyan Merkez Konseyi üyesi Doç. Dr. Deniz Erdoğdu, Anayasa’nın ilgili maddelerine aykırı biçimde, tek elden ve katılımcılıktan uzak hazırlanan 2021 bütçesinin pandemiye yönelik bir düzenleme olmadığını ve toplum sağlığını öncelemediğini ifade etti.

Sağlık Bakanlığı’nın 77 milyar 615 milyon 519 bin TL’lik 2021 bütçesinin 2020 bütçesine göre dolar bazında %17 daha az olduğunu aktaran Erdoğdu, 2021’de de tedavi edici hizmetlere ve şehir hastanelerinin kiralarına çok daha fazla kaynak ayırıldığını, koruyucu sağlık hizmetlerine ise gerekli maddi kaynak ayrılmadığını söyledi.

Halka yeterli kaynak ayırmanın ve refah düzeyini artırmanın öncelikli olması gerektiğini belirten Erdoğdu, vergi sistemindeki adaletsizliğe karşı yoksul yurttaşların temel tüketim kalemlerinden dolaylı vergilerin kaldırılması ve gelir vergisi alınmaması gerektiğini ifade etti.

Erdoğdu, TTB’nin sağlık bütçesi ile ilgili taleplerini şöyle sıraladı:

  1. Sağlık Bakanlığı bütçesi pandemi koşullarına uygun hale getirilmelidir. Tedavi edici değil, koruyucu sağlık hizmetlerinin payı artırılmalıdır.
  2. Sağlık Bakanlığı bütçesi genel bütçenin en az %10’unun üzerinde olmalıdır.
  3. Genel bütçe gelirleri içinde gelir vergisinin payı zenginlerden ve kurumlardan olacak şekilde artırılmalıdır. Özellikle önümüzdeki yıllar için servet vergisi uygulaması düşünülmelidir. Dolaylı vergiler, temel gıda, elektrik, su, ulaşım gibi ihtiyaçlar üzerinden kaldırılmalı ya da azaltılmalı. Asgari ücret üzerinden gelir vergisi alınmamalıdır.
  4. Şehir/şirket hastaneleri statüsünden vazgeçilerek kamuya bağlı devlet hastanelerine dönüştürülmeli, dolar üzerinden ödenen fahiş kiralardan vazgeçilmelidir.
  5. Son yıllarda giderek azalan genel bütçe yılsonu ödeneğinin Gayri Safi Yurtiçi Gelir içindeki payı yeniden artırılmalı, %40’ın altında olmamalıdır.
  6. Bütçeden personel giderleri çıkarılarak, sağlık hizmetlerine aktarılmalıdır.
  7. Sağlık hizmetleri harcamalarında merkezi devlet harcamalarının payı artırılmalı, SGK ve hane halkları harcamalarının payı azaltılmalı, SGK’ye genel bütçeden aktarılan pay artırılmalıdır. SGK’nin özel hastanelere yaptığı ödemeler azaltılmalıdır.
  8. Ekonomideki krizi aşmak için çözüm olarak “acı reçete” çıkışının yerine resmi kurumlara alınan araç filolarından, kiralanan konutlardan, “itibar” denilen aşırı ve lüks tüketimden vazgeçilmelidir.

TTB bütçe açıklamasının tamamı için tıklayın.

TTB bütçe değerlendirmesinin tamamı için tıklayın.

Editör: TE Bilisim