İktidar Hekimlere ve Topluma Olan Sorumluluğunu Hekimlerin Örgütüne Saldırarak Unutturamaz!
İktidar Hekimlere ve Topluma Olan Sorumluluğunu Hekimlerin Örgütüne Saldırarak Unutturamaz
Pandemide giderek artan iş yükü karşısında, emeklerinin karşılığının verilmesi çabası bir yana; iktidar daha da kötüleşen çalışma koşullarıyla hekimlere teşekkür(!) etmiştir. Pandemi sürecinde resmî verilere göre 83 binin üzerinde insanımız hayatını kaybetmiş; on milyonun üzerinde insanımız da hasta olmuştur. 200’den fazla hekim, 500’den fazla sağlık çalışanı iktidarın yanlış sağlık politikalarına rağmen halk sağlığı için pandemiyle mücadelede hayatını kaybetmiş; binlercesi hastalanmıştır. COVID-19 meslek hastalığı sayılsın ve yasaya bağlansın talebimiz “illiyet” bağı aranarak yok sayılmış, bizden kanıtlamamız istenmiş, bu bile bizlere fazla görülmüştür.
Pandemi sürecinde hatalı sağlık politikaları rutin sağlık hizmetlerini de tıkamış; fazladan ölümlere sebep olmuştur. Türkiye İstatistik Kurumu fazladan ölümlerle ilgili bilgileri hâlâ yayımlamamıştır. Sağlık Bakanlığı ve TÜİK sorumluluğu birbirine atarak bir yıldan fazladır pandeminin ve sağlığın her alanında olduğu gibi şeffaflıktan uzak bir tutum sergilemektedir. Tıkanan sağlık hizmetlerinde toplum, karşısında muhatap bulamamaktadır. Toplumun her alanı gibi sağlığa da yansıtılan şiddet dili; tıkanan sağlık hizmetleriyle birlikte sağlıkta şiddeti de körüklemiştir. Bunun için önerdiğimiz sağlıkta şiddet yasası kadük bırakılıp işlemez hale getirilmiş ve uygulanmamıştır. Sağlıkta Şiddet Yasası gibi iktidarın bizlere karşı temel bir sorumluluğu hâlâ yok sayılmakta, bilinçli bir sessiz kalma tavrı gösterilmektedir. Bu tavrın son örneği aşı karşıtlarının saldırgan tavrına iktidarın sessiz kalmasında da açıkça görülmektedir.
İktidar sağlık kadar ekonomi ve eğitimi de kötü yönetmiş ve yönetmektedir. Yaşanmakta olan son ekonomik kriz ile beraber hekimlerin maaşları çoktan yoksulluk sınırının altına inmiş; açlık sınırına da hızla yaklaşmaktadır. 2012’de Türk Tabipleri Birliği’nden yurtdışında çalışabilmek amaçlı belge almak için başvuran hekim sayısı
59 iken, bu sayı 2021’de 1405’e yükselmiştir. 9 senede yaklaşık 24 kat artış rastlantısal değil, tamamen kötü sağlık ve ekonomi politikalarının örneklerinden birisidir. Başlatmış olduğumuz “Emek Bizim Söz Bizim” eylem sürecimizde TTB’ye
435 gündür randevu vermeyen Sağlık Bakanlığı ve iktidar daha fazla sessiz kalamamış TBMM’ye bir yasa tasarısı getirmiştir. Getirdikleri gibi hızla geri çektikleri yasa tasarısı hakkında Sağlık Bakanı hekimlere hâlâ bir cümle dahi açıklama yapmamıştır. Pandemiyle mücadeleyi yönet(e)meyenler bu süreci de yürütememiş, emeğimize sahip çıkamamıştır.
Pandemide bilimselliği değil popülizmi tercih edip bize dayatan iktidara, Türkiye’nin, Avrupa’nın ve dünyanın en kötü salgınla mücadele sürecini yürüten ülkelerinden biri olduğunu hatırlatıyoruz ve tekrarlıyoruz: “Bilimin Gereklerini İfade Etmeye, Gerçekleri Söylemeye Devam Edeceğiz!”
Yukarıda saydığımız yanlışları ve bizlere karşı sorumlulukları unutturmak için iktidar ve yandaşlarının gündem değiştirme çabaları beyhudedir. Hekimlere hakaret etmek gerçekleri değiştirmez. Toplum ve hekimler gerçeği görmektedir. Toplum ve sağlık için bir şeyler yapmak istiyorsanız yukarıda saydıklarımızdan başlayabilirsiniz. Artık hekimlerin örgütleriyle, örgütlülükleriyle uğraşmayı bırakıp hekimler için sorumluluklarınızı yerine getirdiğinizi görmek istiyoruz. COVID-19 Meslek Hastalığı Yasası’nı; etkili bir Sağlıkta Şiddet Yasası’nı; özlük haklarımızla ilgili mevzuat düzenlemesini hızla yasalaştırın.
Hekimlere ve topluma sözümüzdür: Sağlık Bakanlığı’nı ve iktidarı uyaracak; sağlığın planlanmasından sunulmasına kadar karar alma süreçleri içinde yer alacağımız bir sağlık sistemi inşa edilinceye kadar birlikte mücadele edeceğiz. Karanlığa karşı önlüğümüzün beyazına, mesleğimize sahip çıktık, çıkmaya da devam edeceğiz.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi