Bir toplulukta herkes nasılsa, onlar gibi olup onlara uymaktır değil mi kolay ve zahmetsiz olan? Hem böylece kendini kanıtlamak için çaba vermen; farklılığını kabullendirmen de gerekmez. Öyle gariptir ki; kasabadaki tek siyâhîysen derinin renginden; yahudi pazarında satış yapan tek müslümansan dininin gereklerinden sen sorumlu tutulur, dışlanırsın çünkü.

Ne yazık ki artık dünya da 'kötü'lerle dolu olduğu için iyi işler yapmaya çalışanlar dışlanılır hâle geldi.

Nasıl bir ruh hâlidir anlamak zor ama:

-Bir grup insan kötülükle doğup yaşadığı için, senin iyi olmanı yadırgayıp altında sebep arıyor, kimse kimseye durup dururken iyilik yapmaz çünkü onlara göre!

-Bazıları kendi yapamadıklarını senin yapmanı, senin mutlu olup mutluluk dağıtabilmeni kıskanıp yoluna taş koymaya çalışıyor.

-Bazıları ortama göre hemen doğru ve yanlışlarını değiştirebiliyor; iyi'lerin yanında iyi; kötü'lerin yanında bi anda iyi düşmanı olabiliyor.

Kısacası bu garip dünyada artık 'iyi olmak da, iyi kalmak' da zor. İnsanoğlunun yaradılışında vârolan kötü duygulardan vicdâni olarak kendini arındırması; her yan onlarla doluyken zor artık; çamurun içinde kendini ve etrafını yıkamak kadar zor ve zahmetli… 'Dünyayı güzellik kurtaracak evet de, güzellik yapmaya çalışanları kötülerin elinden kim kurtaracak?' diye düşünür olduk ne yazık ki!

Ama insanı insan yapan, diğer canlılardan ayıran öyle bir özelliği var ki onun için yaşamalı, zora katlanıp doğru bildiği yoldan ayrılmamalı: onuru… Her engele rağmen eğilmeden, bükülmeden, kolayı seçip zordan ve emekten vazgeçmeden, etikten saygıdan sevgiden şaşmadan yola devam etmeli.

'Umut çiçeği' denen bir çiçek vardır; dağcıların yorulup umutları tükendiğinde karşılarına çıkan bu mükemmel mor, nadide çiçek onlara zirveyi ve kurtuluşu müjdeler. Dağ, taş, engel, ayrık otları arasındaki; insanlara mutluluk ve huzur dağıtan o 'mor çiçek' sen ol!
Bırak kötüler,
kendi siyahlarında boğulsunlar…

Editör: TE Bilisim