KHK TV’den Berna Kavaklı’nın konukları 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Türkiye’nin çeşitli illerinden KHK’lı kadınlarımız oldu. İstanbul’dan öğretmen Yurdagül Şahin Demir ve öğretmen Ferda Demirel, Şanlıurfa’dan kuran kursu öğreticisi Hülya Altuğ, Mersin’den öğretmen Duygu Özcanlı.

KHK TV ekranlarında biraraya gelen kadınlar, OHAL/ KHK’ları ile işlerinden çıkartıldıktan sonra bir KHK’lı kadın olarak, yaşadıkları hukuksuz yargılamaları, sosyal izolasyonu, geçim kaygısını vb konularla nasıl mücadele ettiklerini hayatlarında ne gibi değişimler olduğunu anlattılar.

KHK’lı kadınların vermiş olduğu mücadele aslında ataerkile karşı verilen de  bir mücadele

Konuşmasına emekçi kadınları selamlayarak başlayan KHK’lı öğretmen Yurdagül Şahin Demir “Türkiye’de kadın olmak çok zor. Kahkahanızdan, giyindiğiniz eteğin boyuna kadar, kaç çocuk doğuracağınızdan, nasıl oturacağınıza kadar karışan bir siyasi iktidarla karşı karşıyayız. Bunun üzerine bir de KHK’nın vermiş olduğu sıkıntıları yaşıyoruz. KHK’lı  kadın olmanın bir çok dezavantajları var. Yıllarca emek vermişsiniz, her olumsuzluğa karşı ataerkille mücadele etmişsiniz ve bu mücadelenin en önemli unsuru olan ekonomik özgürlüğünüz bir gece yarısı elinizden alınıyor. Bizim toplumumuzda da ekonomik özgürlüğün yoksa ve kadınsan evdeki o ev içi emeğe  ve toplumsal rollere bürünmek zorunda kalıyorsun. KHK ile ihraç edilmek aslında bizi ataerkilin mahkum ettiği toplumsal görevlere tekrar itti. Biz mecburen evde çocuk bakmak, ev işi yapmak ve ekonomik özgürlüğümüzden mahrum olmak zorunda kaldık. Bu anlamda KHK’lı kadınların vermiş olduğu mücadele aslında ataerkile karşı verilen de  bir mücadele. Çünkü biz bu toplumsal rolleri yaşantımız boyunca reddettik, kadın erkek eşitliğine inandık ve bu toplumsal rollerin bize biçtiği rolleri asla üstlenmeyeceğiz KHK’lı kadın olsak bile” dedi.

 Kendimizi ifade etmemiz, toplumsal algılar, dini algılar ve sistemin bize dayattığı alılardan ötürü zor oluyor

Kendisini; etnik kimliğinin sürekli hedef haline getirilen bir kürt, 28 Şubat hukuksuzluklarını yaşamış bir mütedeyyin ve de muhalif kimliğinden ötürü OHAL’in olumsuz koşullarından etkilenmiş bir kadın olarak tanıtan eski ingilizce öğretmeni Ferda Demirel “Sistem ve toplumdan kaynaklı hukuksuzluklar dolayısıyla bir türlü arzu ettiğim hayatı yaşayamıyorum.Sürekli engeller ile karşılaşıyorum. KHK ile öğretmenlikten atıldıktan sonra sosyal dışlanma ve kendini ifade edememe gibi durumlar yaşadım. Yolda öğrencilerimle karşılaştığım zaman onlara ne diyeceğimi bilemediğimden dolayı kafamı diğer tarafa çevirdim. Yine bir çok öğrencimin rol modeliydim onların hayatlarında olumlu dokunuşlarım vardı. Beni bundan da mahrum bıraktılar. 2016 yılında o sıralar Kürdistan’ın bazı illerine bombalar yağıyordu ve siviller dışarıda kalmışlardı, benim maddi olarak ilgilendiğim insanlar vardı onların kiralarını ödüyordum. Ben işten birden bire atıldığım için bu durum ekonomik olarak sadece beni etkilemedi. Benim maddi destek olduğum bir çok ailede bundan etkilendi  ve mağdur oldu.  Daha sonra akademik kariyer yapmaya karar verdim. Ve yine muhalif kimliğimden dolayı orada da engellemeler ile karşılaştım. Türkiye’de kadın olmak, eğer etnik kimliğinize eğer sahip çıkıyorsanız, eğer muhalifseniz, eğer farklı bir evren tasavvurunuz varsa onlar gibi değilseniz maalesef ne kadar yetenekli ve bilgili olursanız olun istediğiniz yere ulaşamıyorsunuz. Bizim coğrafyamızda kadın hakları sorununun biraz çetrefilli olduğunu düşünüyorum. Çünkü bizim kendimizi ifade etmemiz, toplumsal algılar, dini algılar ve sistemin size dayattığı alılardan ötürü zor oluyor”  diye konuştu.

Koskoca Dünya Erkeklerin Evi, Küçücük Evler Kadınların Dünyası

Sözlerine 8 Mart Kadınlar Gününü özgürlük ve eşitlik hayali ile selamlayarak başlayan KHK’lı edbiyat öğretmeni Duygu Özcanlı “Yaşadığımız toplumda zaten eşit koşullarda yaşamıyorduk ama KHK ile daha çok şeyi de kaybettiğimi gördüm. Rosa Luxemburg’un gençlik yıllarımda öğrendiğim bir cümlesi, sözü vardı ‘Koskoca dünya erkeklerin evi, küçücük evler kadınların dünyası’ diye bu söz artık benim için daha bir anlamlı oldu. Biz çalışan kadınlar yine de ortamımız değişiyordu fakat KHK ile birlikte evlerimize hapis olduk. İlk yıl benim için çok zordu. İki buçuk yaşında ki çocuğumla küçücük ev benim dünyam oldu. Çocuk küçük çıkılmıyor, iş yok çıkmıyorsun. Bir evde ne yapılabilinirse onları yaptım. Misafir ağırladım, çocuk baktım vs. O kadar sınırlı şeyler yaşadım ki o ilk yıl bu da benim için çok zor oldu” diye ifade etti.

Sen hem küçüksün hem de kadınsın, büyüklerinden daha mı iyi bileceksin’

Şanlıurfa’dan KHK’lı  kuran kursu öğreticisi Hülya Altuğ da “Zihinlerde özgürlük olarak algılanan ekonomik bir bağımsızlığım vardı. Kimseye hesap vermeden tasarruf hakkı bende olan bir gelirim vardı. Bu benden alındı. Sosyal çevrem, iletişim kurduğum insanlar hızla benden uzaklaştı. İhraç edildiğim güne kadar KHK kelimesini duymamıştım. Aileme nasıl söyleyeceğimi bilemedim. Çünki çok ciddi suçlamalarla ihraç edilmiştim. Hayatınızda belki de hiç karşılaşamayacağınız şeylerle suçlanıyorsunuz. Çok ağır bir şeydi bu. Biz on kardeşiz ben en küçükleriyim bir de kadınım. Ailem tarafından ‘Sen hem küçüksün hem de kadınsın, büyüklerinden daha mı iyi bileceksin’ şeklinde suçlanmalara maruz kaldım. Ailem tarafından suçlanınca neye uğradığımı şaşırdım. Diğer kaybedilenler bununla kıyaslanınca anlamsız kalıyor açıkçası. Toplum KHK  ile  insanların işlerinden de olabileceği gerçeğiyle yüzyüze kaldı. Bunun bir ırkı ve seçtiği yolu olmadığını, düşünce ve fikirleri ne olursa olsun hiç birşeyin farketmediğini, herkesi bulabilecek bir şey olduğu gerçeğini kavradılar ve bir kısım insanların sessizliği, bizlerin yanında olmayışını da ben buna bağlıyorum. Mesela işine devam eden bir yeğenim benim ihraç olduğumu öğrendiği zaman telefonundan benim numaramı silmiş vs” diye konuştu.

Editör: TE Bilisim