YEŞİL SOL PARTİ, “KURAN KURSUNDA YAŞANAN ŞÜPHELİ ÇOCUK ÖLÜMÜ” BAŞLIKLI BASIN AÇIKLAMASI GERÇEKLEŞTİRDİ

Yeşil Sol Parti; “Diyarbakır'da oturan ailesi tarafından Muş’ta faaliyet gösteren Karşıyaka Kuran Kursu'na gönderilen 12 yaşındaki Mehmet Halit Yavuz, 3 Temmuz günü kuran kursunun tuvaletinin kapısına kemerle asılı halde bulunmuştur. Yaralı olarak hastaneye kaldırılan Mehmet Halit Yavuz 14 Temmuz günü vefat etmiştir” dedi.

Yeşil Sol Parti Açıklamasına Şu Şekilde Devam Etti;

Yavuz’un kurs tuvaletinde intihar ettiği iddialarını ailesi reddetmektedir. Alınan bilgiye göre Mehmet Halit Yavuz, Muş'a gittikten 3 gün sonra ailesini arayarak “Ben imam olacağım” diyerek iyi olduğunu söylemiştir. 4 gün sonra ise, ailesine Mehmet Halit Yavuz'un 'intihar' ettiği bilgisi verilmiştir. Aile “çocuklarının intihar etmediği ve ölümünden şüphe duyduklarını “ kamuoyu ile paylaşmaktadır.

Kapı kolunun yerden yüksekliği bir metre Mehmet Halit'in intihar ettiği açıklaması, çocuğun yaş dönemi özelliği, olay yeri bilgileri ve şüpheli intihar şekli ailenin iddialarını doğrular şekildedir. Resmi açıklamalarda “ kuran kursunun tuvaletinin kapısına kemerle asılı halde “ bulunduğu açıklamasında yer alan tuvalet kapı kolunun yerden yüksekliği 1 metredir. 12 yaşındaki bir çocuğun 1 metre yükseklikten ası yolu ile intihar ettiği açıklaması üzücü olayla ilgili şüphe ve kaygıları artırmaktadır. Sağlıklı bir soruşturma ve bilimsel kurallara uygun bir otopsi raporu gerçeği ortaya çıkarabilecektir. Ailenin ve kamuoyunun beklentisi etkin bir soruşturmanın yürütülerek hakikatin ortaya çıkarılması iken; dosyaya gizlilik kararı verilmesi kamuoyu ve bizler de endişe yaratmıştır. Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi ve Muş Barosu Çocuk Hakları Komisyonu’nun olayın takipçisi olacağı açıklaması biz çocuk hakları savunucuları tarafından memnuniyetle karşılanmıştır.

Valilik, emniyet ve savcılıktan konuyla ilgili açıklama yapılmamıştır. Müftülük tedbir olarak kuran kursunun faaliyetlerini durdurması gerekirken bunu yapmamıştır. Kuran kursu hala faal durumdadır. Daha da üzücü ve kaygı verici olan, Muş Müftüsü Lütfü İmamoğlu’nun hiçbir şey olmamış gibi Muş Valisi İlker Gündüz Öz'ü makamında ziyaret ederek kurban bağışı aldıklarını açıklamasıdır. Bu açıklama ve ziyaret her şeyin olağan seyrinde gittiğini gösterme çabası olarak değerlendirilmekte, olayın üstünün örtüleceği ve etkin bir soruşturma ve yargılama yürütülmeyeceği yönündeki şüphe ve kaygıları artırmaktadır.

Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre;

• Her çocuk temel yaşama hakkına sahiptir.
• Çocuğun fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne dokunulamayacağı ilkesi ile yaşama hakkı birbirini tamamlayan temel ilkelerdendir. Bu bağlamda çocuğun yaşam hakkı ile fiziksel ve ruhsal bütünlüğünün korunması devletin gözetim ve sorumluluğundadır. Kuran kursunun bağlı bulunduğu müftülük ve kuran kursu yönetiminin kursta bulunan çocukların yaşam hakkı ile fiziksel ve ruhsal bütünlüğünü koruma sorumluluğu bulunmaktadır.
• Tüm çocuklar ihmal, istismar ve her türlü riskten korunma hakkına sahiptir. Devlet, çocukların her türlü riskten korunması için gereken tüm tedbirleri almakla yükümlüdür.

Şimdi soruyoruz;

  1. Bu dosyada bilgilere ulaşımda neden kısıtlama getirilmiş, neden gizlilik kararı verilmiştir?
  2. İntihar deneyimi ve şekli çocuğun yaşı (12 yaş ) ve gelişim süreci ile ne kadar uyumludur ? Bu
    yöndeki açıklamalar bilimsel veriler ile ne kadar örtüşmektedir?
  3. Valilik, emniyet, savcılık ve müftülükten konuyla ilgili açıklama yapılmaması, kuran kursunun
    bu sarsıcı ve travmatik deneyime rağmen faaliyette olması nasıl açıklanmaktadır?
  4. Kuran Kursu geçici olarak da olsa neden kapatılmamaktadır?
    Yeter diyoruz! Yeter!

M. Halit Yavuz adlı çocuğun başına gelenler ve birçok çocuğun başına gelen buna benzer olayların son bulması, faillerinin bulunması ve cezalandırılmasının şart olduğunu bir kez daha vurguluyor; bu olayın benzer olaylar da olduğu gibi kapatılmamasını istiyor, takipçisi olacağımızı belirtiyoruz.

Aileleri ve halkımızı çocukların ruhsal ve bedensel sağlığı ve gelişimine uygun olmayan, ihmal ve istismara açık hale getiren kurumlara çocuklarını göndermemeleri konusunda uyarıyor, iktidarı da benzer olaylarda olduğu gibi çocuk ihmal ve istismarı üreten kurumları değil çocuk ve mağduru korumaya davet ediyoruz.

Bu olayda;
BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne uygun olarak etkin bir soruşturma ve yargılama yapılmalı, çocuk ve mağdur yararına olmayan gizlilik kararı kaldırılmalıdır.

İlgili Kuran kursunda bu travmatik deneyime tanık olan ve olaydan etkilenen tüm çocuklara psiko- sosyal destek verilmelidir.
İlgili kuran kursu kapatılmalı, delilleri karartma şüphesi olan kişiler tutuklanmalıdır.
İstanbul Sözleşmesini iptal etmek, bu ve buna benzer olayların önünü açmak, sorumluları korumak demektir.
Çocuklarımızın üzerinden çekin kirli ellerinizi.

Editör: TE Bilisim