12 Eylül 1982 askeri darbesinin en sıkı günlerinde Ankara’dan Diyarbakır’a takım elbiseli, kravatlı bir adam gelir. 

Esrarengiz ziyaretçi kendisini havaalanından oteline götüren taksi şoförüne Diyarbakır’da hayatın nasıl olduğunu sormuş. Şoför de herkesin yeni askeri yönetimden çok memnun olduğunu, Türk bayrağından başka bayrak tanımadıklarını, teröristlerin hapse atılmasından sonra halkın çok mutlu olduğunu söylemiş. 

‘Ben avukatım,’ demiş Ankara’dan gelen ziyaretçi: ‘Cezaevinde tutuklu müvekkillerim var. Mahkemeleri olduğu için onları savunmaya geldim.’ 

***
Bunun üzerine şoför ilk sözlerinin tam tersi bir havaya girmiş, büyük bir baskı olduğunu, can güvenliklerinin olmadığını, hapishanede işkence yapıldığını, insanların canlı canlı lağımlara atıldığını, dövüle dövüle öldürüldüklerini sayıp dökmüş. 
Ankara’dan gelen avukat dayanamayıp şoförün sözünü kesmiş. ‘Ama az önce tam tersini söylüyordun,’ demiş. Şoför de ‘Avukat bey, haklısınız,’ demiş. ‘o benim resmi görüşümdü. İkinci söylediğim de şahsi görüşümdür.”

***

Toplumda insanlar idealleri değerleri ilkeleri ile yaşamaya gayret ediyorlar. 

Bir dünya görüşüne inanıyor, tüm hayatlarını buna göre şekillendiriyorlar. 
Neredeyse yeme içme alışkanlıklarını bile böyle yaşamak, helal gıda almak istiyorlar. 
Bu da bir ideal. 
Faizsiz yaşamak için çabalayan insan görmüşlüğüm var. Eşinden ayrılmak istiyordu kredi kullanıp ev aldığı için, o derece idealist. 

***

Ama yaşam çok farklı ilerliyor. 

Dünyayı bile kurtaracak devrimci görüşlere sahip insanların yanında çalışan personeline, çayını, yemeğini getiren garsona korkunç davranışlarına tanık olmuşluğum var. 
Gerçekten bir kitap gibi engin bilgilerle bezeli, sol söylemlerine hayran kaldığım tanıdıkların, eşlerine kız çocuklarına davranış biçimi gerçekten cinsiyetçi ve baskıcı.

***
Sendikalarda görev almış birçok dostum yanında çalışan apartman görevlisi sendikalı olmak isteyince gereksiz görüyor ve aslında hiçbir iş yapmadığını söylüyordu. 
Çöpü kapısından alınan bir tanıdık zaten hiçbir iş yapmıyorlar aldıkları bir çöp, ben zaten tek kişiyim benim çöpümden ne olur demişti. 
Oysa hayata son derece soldan bakan eşitlik mücadelesi verdiği iddiası olan biriydi.

***
Kazım Koyuncu bir röportajında “Devrimi düşünebiliriz, düşleyebiliriz, hatta yetmez bir sistem bile kurabiliriz. Sistemimiz şöyle olsun vesaire... Bunu ne zaman yaparız? Devrimi yaptıktan sonra; bok devrimi yaptıktan sonra yaparız! Şu anda bunu düşünüyorsan yaparsın. Yapmaya başlarsın. Sonra da hep öyle yaşarsın ve bu böyle böyle çoğalır. Hayatla da böyle bir ilişki kurarsın. Yolda yürürken de yürüyüşün ona göre olur, adımların öyle gider, insanlara baktığın göz değişir herkes de “ulan bu adam ya da bu insan niye böyle bakıyor?” der... Yani işte! Hikâye bu.”

***
Hayata geçiremediğiniz idealleriniz sizin resmi görüşünüzdür. 
Sol değerler sadece filmlerde, şiirlerde, belgesellerde, posterlerde olan romantik şeyler değildir. 
Hayata geçirildiğinde, yaşamınızın bir parçası olduğunda güzel ve değerlidir. 
Böyle kutsal ve değerli idealleriniz varsa evde eşiniz, evlatlarınız ananız babanızda size inanmalı, güvenmeli ve bu ideal evinizden başlayarak hayat bulmalı. 

***
Hani o alışveriş yaptığınız manav var ya, o da “bak bu var ya, bu çok iyi bir insan” demelidir.
Siz kendinizden başkasının haklarını aramaktan çekiniyorsanız olmaz,
Siz yanından geçip gittiğiniz bir temizlik görevlisinin de insanca yaşaması için mücadele etmiyorsanız olmaz,
Siz kadın erkek eşitliğine inanmıyorsanız olmaz,
Siz yeryüzündeki tüm ırkların, tüm inançların birbiriyle eşit olduğuna inanmıyorsanız olmaz,

***
Adaleti bir tek kendinize isterseniz olmaz.
Hırsızlık bir tek başkası yaptığında ayıp değildir, 
Taciz bir tek başkaları yaptığında ayıp değildir,
Rüşveti bir tek başkaları aldığında ayıp değildir,
Bu saydığımız evrensel değerleri hayatımızın bir parçası yapmazsak biz ancak ve ancak hiçbir şeyiz.

***
Atatürk dövmesi yaptırmakla Atatürkçü olunmaz,
CHE paylaşımı yapınca sosyalist olunmaz,
1 Mayıs’a katılmakla işçilerle kardeş olunmaz,
8 Mart’ta karanfil dağıtınca kadın hakları savunucusu olunmaz,
Filistin meselesine duyarlı olunca sömürüye savaşa karşı olunmaz,
Cinsiyetçi bakış açısı, cinsiyetçi küfürler savurup, tacizin bahanesini medeni hale, etek boyuna, kırmızı ruja yükleyip kadın hakları savunulmaz, feministmiş gibi yapılmaz. 

***
Mahirleri Denizleri anıp mezarına karanfil koymakla solcu, sosyalist devrimci olunmaz.
Bu romantik bir rüyadan daha fazlasıdır.
Bu bir yaşam idealidir.  
Gerçekleştirebilenlere selam olsun.
Taklidini yapan, şımartılmış lümpen tiplere, tüm bu değerlerin içini boşaltıpdilinde elinde oyuncak eden şuursuz insanlara kalmaz, kalmamalı. 
Gerçek sahipleri var. 

Editör: TE Bilisim