Yunanistan'a göç etmeye çalışan engelli trans aktivist, sınırı geçtikten sonra Yunan askerleri tarafından hukuksuz şekilde geri gönderildi. Yunan askerleri tarafından darp edilen ve tecavüze uğrayan engelli trans aktivist, aralarında Arap, Kürt ve Suriyelilerin olduğu 20 kişiyle birlikte darp edildikten sonra bir bota bindirilerek Türkiye'ye gönderildiklerini, Meriç'in ortasında botun batırılmak istendiğini anlattı. 

LGBTİ+'lara yönelik nefret söylemleri ve ayrımcılık günden güne artıyor. AKP-MHP iktidarının nefret politikaları, LGBTİ+'lara, özelliklere translara yönelik polis şiddetinin, işkencesinin artmasına yol açıyor. Polisler hakkında dava açılmıyor, açılsa bile polisler değil davayı açanlar 'suçlu' ilan ediliyor.

Maruz kaldıkları işkencelerden dolayı çok sayıda LGBTİ+ yaşadığı topraklardan göç etmek zorunda kalıyor. Türkiye'den Yunanistan'a göç etmek isteyen ancak yolda Yunan askerleri tarafından durdurulan engelli trans aktivist Yunanistan'da işkence gördü ve tecavüze uğradı. Daha sonra da Türkiye'ye geri gönderildi.

YUNAN ASKERLERİ, HUKUKSUZCA TÜRKİYE'YE GÖNDERDİ

Gördüğü işkenceler sonrası Türkiye'ye geri gönderilen trans aktivistin güvenliğinden kaynaklı ismini vermeyeceğim. Meriç nehrine öğlen saatlerinde varan trans aktivist Yunan sınırına geçtikten sonra Atina'da yaşayan arkadaşının yanına ulaşabilmek için onun yönlendirmesiyle uzun bir yol yürüdüğünü belirtti.

Trans aktivist, "Yürümeye devam ederken yanımdan bir askeri cip geçti. On saniye sonra geri geldi ve önümü kesti. İki Yunan askeriydi. Onlara Türkiye'den geldiğimi, engelli ve LGBTİ+ olduğumu söyledim. Kimliğimi istediler ve araçtan indiler, telefonuma el koydular. Araç yanıma yaklaşırken arkadaşıma mesaj atmıştım, bana karakola götüreceklerini söylemişti.

Telefonuma el koyduktan sonra birini aradılar ve beklettiler. Yarım saate yakın bekledim, o sırada su istedim vermediler. Daha sonra içinde tek kişinin olduğu bir askeri cip geldi; telefonumu ve kimliğimi ona verdiler ve gittiler. 20 dakika sonra beyaz bir panelvan araç geldi, kapısında asma kilit vardı. Hava alabilecek ufak bir zerre dahi yoktu. Birinin üniforması açık kahverengi, diğerinin ise koyu yeşildi. Araca bindirdiler beni, bir kişi daha vardı araçta Türkiye'den Kürt bir arkadaş. Bizi çok uzak bir yere götürdüler, aracın içinde neredeyse havasızlıktan ölüyorduk. Bizi konteynırlar ve kötü kulübelerin olduğu bir yere getirdiler. Ama asla karakol değildi" dedi. 

YEMEK VE SU VERİLMEDİ

Bulundukları yerdeki tıbbi maskeli sivil kıyafetli kişiler olduğunu, bu kişilerin, engelli bir LGBTİ+ olduğunu anlattığında kendisine kahkaha atarak güldüğünü, aç olduğunu söylemesine rağmen yemek verilmediğini anlattı ve şöyle devam etti: "Arkadaşıma canlı konum yollamıştım, avukat ya da yetkili kişilerin gelmesini bekledim. Bu sırada Türkiye'den gelen Kürt arkadaşla aynı tır dorsesine koydular. Yatacak hiçbir şey yoktu. Mide bulantısı, ağızda kuruluk ve aseton kokusu, idrar ketoasidozum yaşadım. Diyabetik ketosidoza girdim. Kapı açıldı. Beni zorla dorseden indirdiler ve arka tarafa doğru sürüklediler.

TECAVÜZ, DARP, ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS

Yüzleri maskeli kişiler beni soymaya ve tokatlamaya, taciz etmeye başladı. Tecavüz edeceklerini anlamıştım, direndim, vücudumda izleri hala duruyor. Tecavüz ettiler. Bayılmışım, gözümü açtığımda kapattıkları yerdeydim. Sabah, ikisi Arap, biri Kürt üç kadın getirdiler. Yaklaşık 20 kişi hepimizi bir araca bindirdiler. Bir yere götürdüler ve orada erkekleri sopalarla dövdüler. Daha sonra hepimizi küçük bir bota bindirdiler. Meriç'in ortasına geldiğimizde botu devirmeye çalıştılar. Can kaybı yaşanmadı. Türkiye'ye geri gönderildik."

Editör: TE Bilisim