Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm,  gazetecilerin yaşadığı sorunların çözülmesi ve basın üzerindeki baskının ortadan kaldırılması amacıyla Araştırma Önergesi verdi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm verdiği soru önergesinde,

Türkiye’de iktidarın baskı ve sindirme politikaları sonucunda bağımsız medya ve gazetecilik faaliyetleri sona erdirilmeye, Anayasal güvence altında olan ve demokrasinin temel dayanaklarından biri olan basın özgürlüğü, halkın bilgi edinme ve haber alma hakkı yok edilmeye çalışılmaktadır. Uluslararası alanda Türkiye gazeteciler için giderek daha tehlikeli bir ülke olarak görülmeye başlanmış, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) dünya basın özgürlüğü endeksinde Türkiye 154. sırada yer almıştır. Uluslararası haber mecralarında çalışan birçok gazetecinin iktidarın keyfi uygulamaları neticesinde ülkeye girişleri engellenmiş veya gazeteciler sınır dışı edilmiştir. Şu an AİHM’e basın özgürlüğü kapsamında açılan dava sayısında Türkiye açık ara ile birinci sıradadır.

Kürt basını başta olmak üzere nerdeyse tüm muhalif basın emekçisi ve gazeteciler tutuklama, gözaltına alınma ve hatta ölüm tehditleriyle karşı karşıyadır. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nin hak ihlalleri raporuna göre; 2020 yılında 79 Gazeteci gözaltına alınmış, 24’ü tutuklanmış, 19 gazeteci saldırıya uğramış, 12 olayda gazetecilerin haber takibi engellenmiş, 43 gazeteci 150 yıl 15 gün hapis ve 56.310 TL para cezasına çarptırılmış, bin 960 habere ve 145 internet sitesine erişim engeli getirilmiştir. Son 18 yılda 800’ü aşkın gazeteci tutuklanmıştır. 2020 yılı sonu itibarıyla ise 87 gazeteci cezaevinde bulunmaktadır.

Siyasi iktidar uyguladığı politikaların teşhirini engellemek, ülkenin geldiği noktayı halktan gizlemek ve gerçeği örtbas etmek için tek tip bir gazetecilik inşa etmiştir. Gerçek bir hukuki gerekçe olmaksızın gazetecilerin binalarına, fotoğraf makinelerine ve kameralarına el konulmakta, gözaltı, soruşturma, dava, hapis cezası, erişim engeli ve ekran karartma gibi uygulamalarla gazeteciler sindirilmeye çalışılmaktadır. Kendisinden taraf olmayan gazetecileri itibarsızlaştırmaya çalışma, işsizleştirme,  hedef gösterme, basın kartlarını iptal etme veya çeşitli gerekçelerle basın kartı vermeme gibi yöntemler de kullanmaktadır.

Basın ve ifade özgürlüğüne yönelik engellerin yanı sıra gazeteciler işsizlik, düşük ücret, sosyal güvencesizlik, sendikasızlık nedeniyle de zor koşullarla karşı karşıya bırakılmıştır. İletişim fakültelerinden her yıl mezun olan binlerce genç gazeteci iş bulamamakta veya kayıt dışı çalıştırılmaktadır. İktidar yanlısı gazetecilere devletten ve çeşitli kaynaklardan olanaklar sağlanırken yaygın ve yerel bağımsız gazeteler ekonomik baskı altında tutulmaktadır. TBMM’den geçen torba yasayla gazetecilerin erken emekli olmasını sağlayan ‘yıpranma hakkı’ basın kartı şartına bağlanmıştır. Ancak binlerce gazetecinin basın kartı ise İletişim Başkanlığı tarafından gerekçe belirtilmeden ‘incelemede’ denilerek verilmemektedir. Basın kartı alamayan gazeteciler yıpranma hakkından mahrum edilmekte ve gazeteci olarak görülmemektedir.

Tüm bu gerekçelerden dolayı Türkiye’de basın üzerindeki baskının ortadan kaldırılması ve basın özgürlüğünün sağlanması, gazetecilere yönelik baskı, tehdit, şantaj, itibarsızlaştırma ve hedef gösterilme gibi eylemlerin etkin bir şekilde soruşturulması ve gerekli tedbirlerin alınması, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında gazetecilik faaliyeti yürüten ve bu sebeple iktidar güdümündeki yargı yoluyla cezaevinde tutulan gazetecilerin serbest bırakılması, gazetecilerin basın kartlarının koşulsuz olarak verilmesi ve tüm gazetecilere yıpranma hakkı, iş sağlığı ve çalışma güvencesi sağlanması için Meclis Araştırma komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarının araştırılmasını arz ederim.

Editör: TE Bilisim