Kafa yine bi milyonken…!

Bence olması gerektiğinden daha fazlası var içimizde ama herkes istediği kadarını çıkartıyor. Önemli olan sol yanındaki yumruk kadar kalbinde neleri hissedebildiğin, çok mana aramadan belki de
Ya da çok sevilmeden ya da çok severken ansızın yok olmak bir sihirbazın ellerinde
Belkide beş para etmeyen yüreklerde tüm çaresizliği tanrıya yüklemek.

Hangisi doğru bilmiyorum, ayıkken hiçbiri, içince hepsi!

Şıklarda doğru cevap verilmemiş olabilir mi yoksa soru mu yanlış?
Yoksa ben severken canım mı acıyor, yoksa ben sevilirken yüreğim mi kanıyor?

Yarın bugünden farklı olması için bu kez sağ tarafa yatıyorum, solum fazla rahatsız bu aralar, sonra kolum acıyor ama nedeni henüz belli değil.

Karşı bir duruşum var hayata, ben göremedim babam görmüş, 'sen hep farklısın' diyordu, 'çok farklı' farklı ne demekti bilmiyordum o zamanlar, hepimiz insandık oysa hepimiz bir.

Çok sordum açıkla diye, 'bazı şeylerin açıklaması olmaz, insan bazı şeyleri kendi bulmalı' derdi. Belki de içimi en çok acıtan buydu. Hala bulamadığım şeyler, daha ne kadar aramaya ömrüm yeter.

Sevsem birazcık, bir öpsem yanaklarından, hatta belki biraz sevilsem, belki biraz dursa saatler.

Canım acıyor biliyor musun, ama durmaksızın dönüyor zaman, sen yorulsan da o yorulmuyor, kırsam bacaklarını akrebin diyorum bazen, hayvan sever olduğum geliyor aklıma, yoksa insanları sevdiğim falan yok hani…

Ne bilim işte bazen gözler dolarya biriktirdiklerinden, buğulu bakarsın yaşadığın dünyaya
Lakin yinede gören olmak istersin, ama ben artık bu dünyayı görmek istemiyorum.

Hatta göremeyim diye kapatıyorum bazen gözlerimi, keşke kalbimi de kapatabilsem ellerimle, bazı şeylere gücü yetmiyor insanoğlunun bazen öylece kalıyorsun, azıcık azığınla heybende!

Hayatın önünde bekliyorsun saatlerce, zile basmaya korktuğun kapının arkasında suskunluğunla öylece kalıyorsun. Sev desem yüreğime hali yok, öl desem sevenlere haksızlık. Kalbim bu gelgitlerde, sonu hep uçurum biliyorum.

Atlasam, yere düşmeden pişman olur muyum?
En kötüsü de bu biliyor musun?

Parçalanmak değil hani, ya da bin bir parçaya bölünmek hiç değil, mesele dönüşü olmayan bir yolda ölüme çeyrek kala pişman olmak, sevdada öyle değil mi? Her şeyin bir sonu var inanırım, Tanrı'ya inanmasam da buna inanırım. Ve hala saygı gösteriyorum 'ya yı ayırarak, nasıl bir ironidir bu!
Öldüm de topraksız gömülmüş gibiyim bu aralar oysa çürük meyve bile toprağa atılınca toprak kayıtsız kalmayıp onu büyütüyor, belkide bende yeşeririm küllerimden, kaldıysa bir parça tabi.

Son rüzgâr dağıtmadıysa benden kalanları ve hala durmadıysa sol yanımdaki kalp atışları!

Saçlarım savrulup yere düşerken çıkardığım külçe ağırlığında bir sesle irkiliyor benliğim, belkide yanında olmak vakti, kim bilir?

Belkide gecikmişlik sadece bu dünyaya has değil. İnsanlara saygı duymaktan adam gibi sarılamamak hayatın özeti belkide. Oysa saygı erdemdir ama sarılmak insanca bir davranış. Bazen insanca mı yoksa erdemle mi yaklaşmak lazım işte size yeni bir ahret sorusu, sınıfta kalacağız bu gidişle.

Bize net sorular lazım cevabı belli olan, mesela adın ne?
Mesela bir artı birin biz ettiğine inanmak daha zekice bir şey olamaz değil mi?
Daha zoru kime aitsin, kimin için atıyor yüreğin?

İşte bazı soruların cevabı yok!
Bazılarınsa kendinden başka kimsesi…!

Editör: TE Bilisim