Emek

Mersin'de KESK'ten KHK Yürüyüşü. Amed'den Ankara'ya Uzanan Adalet Çağrısı

Koçak, KHK’ların antidemokratik politikaların başlangıç noktalarından ve barışın önündeki en büyük engellerden biri olduğunu belirtti.

Abone Ol

KESK'Lİ İHRAÇLARDAN DİYARBAKIR'DAN ANKARA'YA UZANAN ADALET YÜRÜYÜŞÜ: "KHK ZULMÜ DİRENİŞLE BİTECEK"

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), haksız ihraçlara karşı Diyarbakır'dan Ankara'ya uzanan büyük yürüyüşlerinin Mersin ayağını gerçekleştirdi. KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak, KHK'ların barışın önündeki en büyük engel olduğunu vurgularken; KESK Mersin Şubeler Platformu Başkanı Mustafa Özbay, 125 binden fazla kamu emekçisinin işinden edildiğini ve bu tablonun vicdansızlık fotoğrafı olduğunu dile getirdi. Yürüyüş boyunca "KESK'li İhraçlar Onurumuzdur" sloganları atıldı.

Mersin – 15 Ekim 2025 Çarşamba günü, KHK zulmüne, haksız ihraçlara ve adaletsizliğe karşı emeğin, hukukun ve demokrasinin sesini yükseltmek isteyen KESK üyeleri ve destekçileri Mersin’de bir araya geldi. Sahil Mado’nun önünde toplanan KESK'li KHK'lılar, Özgecan Aslan Meydanı’na doğru yürüdü. Yürüyüş esnasında sıkça duyulan sloganlar arasında "KESK'li İhraçlar Onurumuzdur" ve "İhraçlar Onurumuzdur" yer aldı [4, Kullanıcı Sorgusu].

DİYARBAKIR’DAN TBMM’YE UZANAN MÜCADELE

KESK Mersin Şubeler Platformu adına konuşan Tüm Bel Sen Mersin Şube Başkanı Mustafa Özbay, 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 9 yılı aşkın, OHAL’in kaldırılmasının üzerinden ise 7 yıl geçmesine rağmen fiili OHAL uygulamaları ve KHK rejiminin devam ettiğini belirtti. Özbay, bu hukuksuzluklara karşı 13–17 Ekim tarihleri arasında Diyarbakır’dan başlayarak Şanlıurfa, Adıyaman, Gaziantep, Adana ve Mersin güzergâhı üzerinden Ankara’ya, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) önüne kadar sürecek büyük bir yürüyüş başlattıklarını duyurdu.

Bu yürüyüşün, sadece ihraç edilen kamu emekçilerinin değil; adalet, eşitlik, demokrasi ve emeğin onuru için mücadele eden herkesin yürüyüşü olduğunu ifade eden Özbay, çarpıcı istatistikler paylaştı:

  • OHAL döneminde yayımlanan KHK’larla 125 binden fazla kamu emekçisi hiçbir yargı kararı olmadan işlerinden edildi.
  • Bu ihraç edilenlerin 4.259’u KESK üyesidir.
  • İhraç edilen arkadaşlarının açlığa, yoksulluğa ve dışlanmaya mahkûm edildiğini ve bazılarının belirsizlik ve baskı yüzünden yaşamını yitirdiğini dile getiren Özbay, kimilerinin ise ölümünden sonra OHAL Komisyonu’nun geç gelen kararıyla “görevine iade” edildiğini belirterek, bu tablonun hukuksuzluğun ve vicdansızlığın fotoğrafı olduğunu söyledi.

Mustafa Özbay, yargının bağımsızlığını yitirdiğini, sendikal faaliyetin suç gibi gösterildiğini ve barış, demokrasi ve eşitlik talebinin cezalandırıldığını vurguladı. Taleplerinin açık olduğunu belirterek, "Sendikal faaliyet suç değildir!" dedi ve ihraç edilen tüm KESK üyelerinin derhal işlerine iade edilmesini ve özlük ve ekonomik haklarının eksiksiz geri verilmesini talep etti. Özbay konuşmasını, "Faşizan uygulamalar son buluncaya, adalet yerini buluncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz. İhraççılar gidecek, biz kalacağız!" sözleriyle bitirdi.

KOÇAK: HUKUKSUZLUK SÜRECİ KAYYUM TEHDİDİNİ YAYGINLAŞTIRDI

KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak, konuşmasının başında, Diyarbakır’dan, Urfa’dan, Adıyaman’dan, Antep’ten, Adana’dan ve Mersin’den 9 yıldır hayatlarını direnişle ilmek ilmek ören KHK’lı arkadaşlarıyla birlikte geldiklerini ifade etti.

Koçak, ihraçların ilk gününden itibaren iktidarın neden KESK’lileri tehdit olarak gördüğünü yıllardır ifade ettiklerini belirterek, iktidarın başlangıçta, hukuku kullanmanın temizleme sürecini onlarca yıla yayacağını itiraf ettiğini aktardı. Koçak, bu temizleme eyleminin sadece cemaatleri değil, ülkedeki muhalifleri ve direnen güçleri hedef aldığını öne sürerek, "Biz bu ülkenin esaslarıyız, biz bu ülkenin vicdanıyız" ifadeleriyle tepki gösterdi.

KESK’lilerin ihraç edilme gerekçelerinin dosyalarına yansıyan, gerçek nedenlerini sıralayan Koçak, bu gerekçelerin; savaşa karşı barış mücadelesi vermek, emeğin değersizleştirilmesine karşı emek mücadelesi vermek, eğitimin tarikatlerin vicdanına bırakılması yerine nitelikli ve anadilinde olmasını sağlamak ve sağlıkta dönüşüm yasalarına karşı halk sağlığını korumak olduğunu belirtti.

Ayfer Koçak, 2016 sonrası yürütülen antidemokratik uygulamalarla birlikte ülkede demokrasinin tamamen rafa kalktığını söyledi. İhraçların olduğu dönemlerde başlayan hukuksuzluk sürecinin, seçilmiş belediye başkanlarının cezaevine konulmasına, gazetelerin kapatılmasına ve AKP’ye biat etmeyenlerin kamusal alanın dışına itilmesine neden olduğunu hatırlattı. Koçak, bu hukuksuzluk sürecinin sonucunda bugün ülkenin bütün illerine kayyum tehdidinin sarmış durumda olduğunu; hatta ana muhalefet partisinin belediyelerinin dahi tehdit edildiğini ifade etti.

BARIŞ SÜRECİ VE EKONOMİK UÇURUM

Ekonomik durumu da değerlendiren Koçak, emekçilerin dünya ülkelerindeki tüm emekçilerden daha fazla vergi vermek zorunda kaldığını, bu süreçte milyarder sayısının küresel artış oranının 7 katı kadar hızlı büyüdüğünü söyledi. Koçak, emeklilerin maaşlarının bugün açlık sınırının yarısı düzeyine getirildiğini vurguladı.

Barış mücadelesinin de bir parçası olduklarını belirten Koçak, savaş ortamlarında emeğin değersizleştiğini ve sesinin duyulmaz hale geldiğini aktardı. 2016 öncesinde sonlandırılan barış sürecine dair umutların darmadağın edildiğini hatırlatarak, yeni bir barış sürecinin zorlanması gerektiğini ve bunun engellenmesine asla izin verilmemesi gerektiğini dile getirdi.

Koçak, KHK’ların antidemokratik politikaların başlangıç noktalarından ve barışın önündeki en büyük engellerden biri olduğunu belirterek, KHK’ların bir an önce sonlandırılması gerektiğini vurguladı. Koçak, konuşmasını, "Bu ülkenin vicdanı olan yol arkadaşlarımız bütün hakları verilerek tekrar görevlerine iade edilecekler" çağrısıyla ve "KHK zulmü direnişle bitecek" sloganıyla sonlandırdı.