Mor Dayanışma 4. Türkiye Kadın Konferansı’nın Güney ayağı 26 Mayıs’ta Adana’da gerçekleştirildi. Konferansla ilgili yapılan çağrıda, “Dünyada ve Türkiye’de kadın hareketinin durumunu birlikte konuşmak ve tartışmak, çeşitli direniş alanlarından kadınların sözünü hep birlikte dinlemek, farklı şehirlerden kadınlarla buluşmak, dansta - müzikte birleşmek için buluşuyoruz” ifadeleri kullanıldı.  #YalnızDeğilBirlikteGüçlü şiarıyla Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde yapılan Konferansa Mersin Milletvekili Perihan Koca’da katıldı.

Açılış konuşmasını yapan Derya Çiçek Nar Konferans ile ilgili şunları ifade etti;

Sevgili kadınlar

Adana’nın ilçelerinden, Çukurova’nın dört bir yanından işini gücünü bırakıp gelen kız kardeşlerim, hepinizi umut ve dayanışma ile selamlıyorum.

6 Şubat Depremlerinin en ağır hasar bıraktığı illerden biri Hatay… Depremin yarattığı enkaz halen yerde iken yaşam alanları ellerinden alınmak isteniyor. Yaşam alanlarına sahip çıkan ve yıkılmış bir kenti yeniden inşa etmek için mücadele eden Sevgili Hatay’lı kadınlar HOŞGELDİNİZ….

Halen depremin etkisi üstünüzde iken bu zorlu koşullarda Antep’ten Adıyaman’dan gelmek hiç de kolay olmamıştır. Sevgili Antepli ve Adıyamanlı kadınlar HOŞGELDİNİZ…

Deprem bölgelerine sığınak olan, evlerini açan Sevgili Mersinli kadınlar HOŞGELDİNİZ.

Şimdi Sizleri,  hayatını var ettirmeye çalışırken yaşamını yitiren kadınların anısına hep birlikte KADINLAR VARDIR şarkısını söylemeye davet ediyorum.

Biliyoruz buraya gelmek, bu iradeye ortak olmak kolay olmadı. Faşizmin kurumsallaşmaya başladığı, saldırılarını arttırdığı bugünlerde kadınlar olarak inşa etmeye çalıştığımız şey karanlığı yırtmak, fırtınaya karşı direnişin meşalesini inatla taşımaktır.

Her kadın buluşmamız an be an büyüyen bir özgürlük haykırışı, umudun yükselişidir.

Bizler hayatın her yerindeyiz. Evlerde, fabrikalarda, ofislerde, ekoloji hareketlerinde, üniversitelerde, liselerde, sokaklarda meydanlarda. Hayatın her alanında var olan gücümüzle yaşamı yeniden kurmaya, ilmek ilmek örmeye devam ediyoruz. Ama biliyoruz görüyoruz ki bu emek görünmüyor görünmediği gibi sömürülüyor. Her gün bir şiddet haberine daha uyanıyoruz. Tam da bunun karşısında bir arada olmanın mücadele etmenin, dayanışmayı büyütmenin önemini bir kez daha vurgulamak istiyoruz.

Dayanışmanın ve örgütlü mücadelenin hayati önem taşıdığı bir dönemden geçiyoruz. Önemli çünkü yalnızlaştırılmaya, sindirilmeye, korkutulmaya çalışıldığımız bir dönem. Öyle bir dönem ki her gün kadınları aramızdan alıyor, geleceğe dair umudumuzu kırmaya çalışıyor. 2 yıl önce 3. konferansımızda bir söz verdik. Eşit özgür sömürüsüz bir dünya için bir adım daha atma zamanı dedik. Şimdi bugün burada bu adımı bölgelerde birlikte atıyor, özgürlüğe giden yolu birlikte döşüyoruz. İçinden geçtiğimiz patriyarkal kapitalizmin iliklerimize kadar işlediği bu dönemde hayır susturamayacaksınız, korkutamayacaksınız, itaat ettiremeyeceksiniz diyoruz.

Whatsapp Image 2024 05 27 At 11.44.03

SUSMUYORUZ KORKMUYORUZ İTAAT ETMİYORUZ

Bugün burada 'Yalnız Değil Birlikte Güçlü' diyerek örgütlediğimiz 4. Güney Bölge konferansımızda bir aradayız. 2 yılda bir gerçekleştirdiğimiz konferanslarımızı bu sene bölgelerde gerçekleştirerek bir eşiği daha atlamanın mutluluğu içerisindeyiz. Bu mutluluğu bizlerle paylaşan feminist yol arkadaşlarımız,  kadın dayanışması sloganını birlikte attığımız dostlarımız, özgürlük mücadelesini hep birlikte yükselttiğimiz siz sevgili kadınlar hepiniz tekrardan hoşgeldiniz, güç verdiniz.

Konferansımızı, mücadelemizi, yoldaşlığı arkasına alarak yükselttiğimiz “Yalnız Değil Birlikte Güçlü şiarıyla” örgütledik. Elbette ki tek bir alanda ya da mekanda değil, kadınlar olarak nefes aldığımız her yerde bu gücü inşa etmek zorundayız. Bugün de aramızda farklı sektörlerden, direniş ve mücadele alanlarından kız kardeşlerimiz var. Sözlerimizi birleştirecek, birbirimize ve daha fazlasına duyuracağız.

YAŞASIN SOSYALİST FEMİNİST MÜCADELEMİZ

Sinevizyon gösterisin ardından Mor Dayanışma Güney Bölge adına Pelin Songül Çiçek konuşma yaptı.

Merhabalar sevgili kadınlar, kız kardeşlerim, yoldaşlarım,

Öncelikle Mor Dayanışma olarak onuncu yılımızı kutladığımız bu özel günde, üç ayrı bölgede, Marmara, Ege ve Güney'de eş zamanlı olarak düzenlediğimiz kadın konferanslarına katılan siz değerli kadınların dayanışmasını ve iradesini selamlamak istiyorum.

Bugün Adana, İzmir ve İstanbul’da bir araya gelen tüm kadınlara, mücadele azminiz, kararlılığınız ve dayanışmanız için teşekkür ederim.

Sözlerime başlamadan önce Van halkının gasp edilmek istenen iradesine sahip çıkmak için İzmir’de gerçekleşen eyleme katılan yoldaşlarımızdan Sibel, geçtiğimiz ay tutuklanmıştı.

Ve tutukluluğu halen devam etmekte. Sibel nezdinde tüm mücadeleci kadın tutsakların direnişine selam göndermek isterim.

İzmir'de kadın özgürlük mücadelesinin sloganını en önde atanlarımızdan Sibel. Ayrıca şubat depremlerinde hem hemşire hem de feminist kimliği ile bütün işini gücünü bırakıp aylarca kadın dayanışma çadırlarında emek veren bir arkadaşımız. Bugün sadece bedeni tutsak; fakat kendisi burada ve bizlerle, dayanışmamızın ve mücadelemizin tam içinde.

Zor, çetrefilli ve tüm mümkünlerin kıyısında bir sürecin içerisindeyiz. Dünyanın atmosferine baktığımızda, emperyalist savaşlar ve halkların ezilmesi giderek artan bir şiddetle devam ediyor.

İklim krizi, ekonomik kriz önlenemeyecek boyutlara ulaştı. Bunu mevsimlerden, ekinlerimizden ve salgın hastalıklardan çok yakıcı bir şekilde hissedebiliyoruz.

Son birkaç yıl içerisinde, ne yazık ki dünyada bir çok savaşa şahit olduk. Şunda ortaklaşabiliyoruz ve hemfikiriz diye düşünüyorum; emperyal devletlerin pastadan daha çok pay almak uğruna yaptığı bu savaşların kazananları, hiçbir zaman halkın kendisi olmuyor ve olmayacak.

Tam tersine yoksulluk daha da derinleşiyor, geleceksizlik daha da derinleşiyor. İstismar, şiddet toplumda daha çok yaygınlaşıyor…

Bu yüzden halkların topyekün karşı duracağı bir şey varsa o da kesinlikle devletlerin çıkardığı savaşlar.

Kadınlar yıllarca bu ülkede ve tabii ki dünyadaki başka ülkelerde de savaşa karşı duruş noktasında birleşti ve heybesinde bir çok pratik biriktirdi. Bunun daha da yaygınlaştırmamız gerekiyor.

Savaş ortamının yarattığı göçler açısından en çok etkilenen bölgelerin bir tanesinde, Doğu Akdeniz Bölgesinde yaşıyoruz…

Aramızda bir çok göçmen kadın arkadaşımız da var.

Savaşlar biz kadınlara ve çocuklara yaşam hakkımızın elimizden alınması, mültecilik, kendi dilimizi konuşamama, inancımızı yaşayamama, kültürümüzü kaybetme, asimilasyon, yoksulluk, şiddet dışında başka bir şey getirmemiştir.

Ancak, tüm bu baskı ve zulme karşı kadın hareketi her zamankinden daha güçlü bir şekilde dünyanın her yerinde yükselmeye devam ediyor.

Filistin'den Rojava'ya, Latin Amerika’dan Avrupa'ya kadar, kadınlar sokaklarda, meydanlarda haklarını ve özgürlüklerini savunuyor.

Kimi ülkelerde “hayatı durduruyoruz” şiarıyla kadın grevleri örgütlenirken, kimilerindeyse öz savunmayla kadınlar örgütleniyor ve sokağa, dolayısıyla yaşama müdahale ediyor. Bu direniş dalgası, bizlere de ilham veriyor ve mücadelemizi büyütüyor.

Türkiye'de ise, siyasi atmosfer ve yoksulluk giderek daha zorlayıcı hale geliyor. İktidarın faşizmi kurumsallaştırma çabaları, muhalefetin buna karşı yetersiz ve tutarsız duruşları, biz kadınlara daha da güçlü bir şekilde örgütlenme gereği oluşturmakta..

AKP-MHP iktidarının kadınlara, gençlere, ekolojistlere, LGBTi+'lara, işçilere, Kürtlere ve Alevilere yönelik saldırıları, hak mücadelesini bastırma çabaları devam ediyor.

Son açıklanan, ailenin korunması kanunuyla toplumsal cinsiyet eşitsizliği körükleniyor ve kadınların eve hapsedilmesi, neredeyse yasalarla güvence altına alınıyor.

Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek’in, orta vadeli program adı altında yayınladığı ekonomik programla birlikte yoksulluk daha da artırılarak sermaye sahiplerinin, zenginlerin cepleri dolduruluyor. Buna da ekonomik krize, enflasyona karşı önlemler diyerek, sanki bizlerin, halkın faydası düşünülerek gerçekleştiriliyormuş gibi önümüze koyuluyor.

En son yayınlanan dokuzuncu yargı paketi ile birlikte de keyfiliğin önü uçsuz bucaksız açılmak isteniyor. İçeriğinde kadınların soyadı haklarından tutalım da casusluk politikasına kadar bir çok çalışma yer alıyor. Ve aslında anayasal güvencemiz açısından çok önemli bir yerde olan, 6284 sayılı kanunda da değişikliğin yolu açılıyor. Bu da iktidarın ülkeyi götürmek istediği faşizm bataklığının, anayasal güvencesi çalışmalarının bir biçimi.

Ancak bizler, bunların karşısında kadınlar olarak duruyor ve mücadelemizi sürdürüyoruz. Yaşam hakkımıza sahip çıkıyoruz dayanışmayı örgütlüyoruz..

Kadın hareketinin Türkiye'deki pratiğine baktığımızda, önemli gelişmeler ve güçlü direniş örnekleri görüyoruz. Dünya genelinde yükselen kadın grevlerinin ışığında, Türkiye'de "Kadınlar Birlikte Güçlü" sloganıyla İstanbul'da düzenlenen Türkiye Kadın Buluşması, kadın hareketi açısından önemli bir eşik oldu. Bu buluşmanın ardından, ideolojik zenginliklerle birlikte farklı örgütlenmeler oluştu. İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine karşı ve 6284 sayılı Kanun’un korunması için güçlü çalışmalar örgütlendi.

 8 Mart ve 25 Kasım gibi kadınları ilgilendiren önemli tarihsel günlerde; kitleselliğimiz ve söylemlerle bir tablo oluşturuyoruz. Özellikle İstanbul’da gün geçtikçe yükselen kitlesi ile on binleri bulan feminist gece yürüyüşleri, kadın hareketinin bu politikaların karşısında duruşunu gösteren en önemli görüntülerden.

Türkiye'de filizlenen faşizme ve yoksulluğa karşı da kadın hareketi önemli kampanyalar örgütledi. Ev emekçisi kadınların, iş yerlerinde/fabrikalarda/tarlalarda çalışan kadınların, enformel sektörde tüm haklarından yoksun çalışan kadınların uğradığı hak gasplarını ve ekonomik şiddeti her alanda teşhir edip grevler, eylemler, kampanyalar gerçekleştiriliyor.

Güney bölgesine baktığımızda ise bu çalışmaların adresi olarak, Antep, Adıyaman, Hatay, Mersin ve Adana’da kadınların dayanışmayı ve örgütlülüğü yükselttiğini görüyoruz.

Özellikle bölgemizde yaşanan depremle birlikte “yaşamı yeniden kuruyoruz” kampanyasıyla, bölgede bir çok çalışma gerçekleştirdik. Çalışmalarımızın daha yoğun olduğu ve köklü illerden biri olması sebebiyle de özellikle Hatay’da, beş farklı ilçede kadın dayanışma çadırları oluşturup, yalnızca akut ihtiyaçlar değil psikolojik ve hukuku desteğin yanında, bilinç yükseltme çalışmaları ve deprem bölgesine dair hükümetin yanlış politikalarının karşısında örgütlenmeler gerçekleştirdik. Ayrıca son bir senede, ülkede yapılan her iki seçim sürecinde de etkin rol oynadık. Kadın adaylarla birlikte, bir çok çalışma gerçekleştirdik.

Ayrıca Güney bölgesinde, üç ayrı ilde dernek çalışmalarımızı gerçekleştiriyoruz.

2014 senesinde Mor Dayanışma ilk olarak Hatay’da kuruldu. İlk kurumumuzu, derneğimizi orada açtık. Ardından sırasıyla Adana ve Mersin’de derneklerimizin açılışlarını gerçekleştirdik. Ancak geçtiğimiz sene yaşadığımız depremde, Hatay’daki derneğimiz yıkıldı. Depremde örgütlediğimiz çalışmalar ve oluşan kadın dayanışma ağıyla birlikte önce Samandağ ardından, Serinyol derneklerimizin açılışlarını gerçekleştirdik. Şu an Hatay bölgesinde iki ayrı dernek faaliyetimiz devam ediyor.

Güney bölgesinde kadın hareketi bir biçimiyle aktif ve köklü. Ortaklaşma zeminlerinin oluşturulabileceği alanları açmış durumda. Adana'da yıllardır kadın hareketi, kadın platformu ile birlikte çalışmalar gerçekleştiriyor. Mersin’de tüm kadın örgütleriyle birlikte uzun zamandır düzenlenen gece yürüyüşleri ve platform pratiği var, Hatay’da deprem sonrası bir araya gelen “hatay afet kadınlar birlikte güçlü” oluşumu, Antep’te Demokratik Kadın Platformu ve Adıyaman’da Adıyaman Kadın Platformu içerisinde bizim de yer aldığımız, bölgemizde kadın mücadelesinin ortaklaşa hareket etmesi adına adres haline gelmiş durumda.

Özellikle değinmeden geçmek istemem. Uzun yıllardır kadın örgütlerinin bir arada hareket etme ve ortak çalışma pratiğini kadın platformuyla kuran Adana’daki kadın hareketi, bu sene feministlerin bir araya gelmesiyle ilk defa bir 8 Mart feminist gece yürüyüşü gerçekleştirdi. Tüm kitleselliği ile tüm coşkusuyla Adana’nın merkezinde, feminizm sloganlarını atarak güçlü bir görüntü verdi. Bu deneyim feminist mücadelenin Adana’da gelişmesi açısından önemli bir adım oldu.

Biz Mor Dayanışma olarak, kurulduğumuz günden bu yana, kadın örgütlerinin, feministlerin yan yana duruşunun, kadın kurtuluş mücadelesi için çok önemli olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz.

Farklı kurtuluş perspektiflerine sahip olsak da, ortaklaşma ve dayanışma zeminini güçlendirmek, başarı kazanmak için elzemdir.

Kadın hareketinin, geldiği noktada, ideolojik anlamda da bir çıkış yolu göstermesi gerektiğine inanıyoruz.

Yeni süreçte, dünyadaki iklim krizi, paylaşım ve hegemonya savaşları, ırkçılık, kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı, gericileşme ve faşizm karşısında daha çok bir araya gelmenin ve örgütlenmenin öneminin arttığı bir dönemdeyiz.

Tüm bunlarla birlikte kadın hareketini, anti-kapitalist alanlarla, işçi sınıfıyla ve toplumsal sorunlarla buluşturmak hayati bir ihtiyaç. Birlikte mücadelenin deneyimlerini geliştirmek ve oluşturmak, önümüzdeki süreç içerisinde önemli görevlerimizden biri.

Kadınlar olarak örgütlendiğimizde ve dayanışma içinde yan yana durduğumuzda, kazanımlar elde edebileceğimiz bir süreçteyiz.

Burada bulunan tüm kurumların ve kadınların iradesini selamlıyorum.

Yaşasın mücadelemiz diyerek sözlerimi sonlandırıyorum.

Whatsapp Image 2024 05 27 At 11.44.03 (1)

Hepiniz hoş geldiniz!

Sunucu Derya Çiçek: İzmir Mor Dayanışmadan arkadaşımız Sibel, kadın özgürlük mücadelesinin sloganını en önde atanlarımızdandı. Van direnişine destek vermişti ve Bugün erkek devletin zindanında olduğu için aramızda fiziken olmasa da bizlere bir mesajı var onu okumak istiyorum;

Sibel’in mesajı 54 gündür hukuksuz bir şekilde tutuklu bulunduğum Şakran'dan; Sosyalist Feminist Mücadelemizden aldığım inanç, coşku ve umut ile hepinizi özlemle selamlıyorum. Sermaye-iktidar ikilisinin canavarlığı kadınları yoksulluk, iktidar, suç ve ölüm kıskacına hapsediyor. Bu canavar kendini bize sarsılmaz ve devrilmez olarak gösteriyor. Fakat bugün bu canavarın karşısında kadınların örgütlü mücadelesinin gücü duruyor. Mücadelemizin gücü karanlığın sonsuzluğa yaklaştığı yerde bir aydınlatıcı ve ön açıcı olmaya devam edecektir. Çünkü gücümüzü hakikatimizden alıyoruz. Ve hakikat su gibidir, eninde sonunda yolunu bulup, başarıya ulaşacaktır. Bugün çağrımıza kulak verip sözümüze ortak olmaya gelen kız kardeşlerim, bilin ki buradaki her söz sözünüzdür, anlatılan biziz. Tüm heyecanımla özgür günlerde buluşmayı umut ediyor ve hepinizi kız kardeşçe kucaklıyorum.

Yaşasın Örgütlü Sosyalist Feminist Mücadelemiz!

Sibel Örkmez

Sunucu Derya Çiçek: Kampüslerden bir ses yükseliyor. O ses feminist mücadeleyi üniversitelerde büyüten Kampüs Cadılarının Sesi. Kız kardeş örgütümüz bugün burada bizlerle. Kampüs Cadıları adına konuşmasını yapmak üzere sözü Merkez Koordinasyon Üyesi İrem’e bırakıyorum.

Kampüs Cadıları konuşması Merkez Komite üyesi İrem Serin

Sevgili kadınlar Mor Dayanışmanın konferansını üniversitelerde kadın mücadelesini yükselten tüm kadınlar adına, Kampüs Cadıları adına selamlıyorum

İktidar tarafından kadınlara, emekçilere, toplumun her kesimine baskının bu denli arttığı, yoksulluğun derinleştiği bu günlerde bu konferansın gerçekleşmesini oldukça önemli görüyoruz. Nitekim kızkardeşimiz Sibel ve Seda bu günlerde tutuklu, Van halkının iradesine kayyum atanmasını protesto eden binlerce kişiden birilerdi. Bu ülkenin demokratikleşmesi adına mücadele veren, kadınlar yaşamak istiyor diyen herkesi korkutma, sindirme ve yalnızlaştırma politikalarının bir kısmını artık tutuklamalar oluşturmaya başladı. Sibel’i de Seda’yı da, tüm tutuklu devrimcileri de selamlayarak tekrar konferansımızın başarılı geçmesini diliyorum

Ülkenin dört bir yanında verilen mücadelelerin bir öznesi de üniversiteler ve üniversiteli genç kadınlar. Kampüs Cadıları olarak kadın mücadelesini üniversitelerde yürütüyoruz, genç kadınlar olarak kendimiz ve tüm kadınlar için eşit ve özgür bir yaşamı inşa etmek istiyoruz ve bunun için örgütleniyoruz

Üniversiteye geldiğimiz andan itibaren bir özgürlük yanılsamasının içerisine düşüyoruz. Üniversitede daha özgür, bağımsız bir yaşamın hayalini kurarken burada bizi öncelikli olarak baskıcı yurtlar karşılıyor. Bugün bir üniversiteli kadının ekonomik krizden dolayı tek çaresi KYK yurtlarında kalmak. Bu KYK yurtlarında bizi 6 kişilik odalar, asansörlerin düştüğü ve yemeklerin bizi zehirlediği durumlar bekliyor. Erkeklerin kolayca istediği saatte girip çıkabildiği yurtlara biz istediğimiz saatte giremiyoruz, çünkü kadın olduğumuz için, o saatte orada ne işi varmış demek için, aile baskısı yurtlarda yeniden yeniden üretiliyor. Ahlaki normlar, cinsiyetçi baskılar bizi kontrol etmenin bir yöntemi olarak karşımıza çıkıyor yurtlarda.

Yaşadığımız bir diğer sorun ise üniversitelerin cinsiyetçi yapısı. Gördüğümüz derslerden, hocaların bizimle kurduğu hiyerarşik ilişkiye kadar her şey erkek egemenliğini yeniden üretiyor.

Üniversitede Cinsel Tacizi Önleme Birimleri olmasına rağmen yokmuş gibi davranılıyor, çünkü cinsel tacizi ve şiddeti meşrulaştırmak, üniversiteleri kadınlar için güvensiz bir yer haline getirmek iktidarın bizzat uyguladığı bir politika.

Bu politikayı alenen uygulamaktan çekinmiyorlar çünkü kadınların okumasını, üniversiteye gitmesini, bağımsızlaşmasını değil; ucuz iş gücü olmasını, evlenmesini, yere göğe sığdıramadıkları kutsal ailenin bir parçası olmasını istiyorlar.

Nitekim gençlik ve spor bakanlığı 25 yaşından önce evlenen gençlere para vermeye başladı, eğitimimiz için, nitelikli yurtlar, nitelikli beslenme için bütçe bulamayan gençlik ve spor bakanlığı gençleri evlendirmenin derdine düşmüş durumda.

Tüm bu kadın düşmanı politikaların karşısında üniversitelerde örgütlü bir kadın mücadelesini yükseltmeye çalışıyoruz çünkü asansörler düşsün, Zeren Ertaş’ta olduğu gibi öğrenciler niteliksiz yurt koşulları sebebiyle ölsün istemiyoruz. Tacize, tecavüze uğramak istemiyoruz, güvenli ve eşit kampüsleri yaratmak istiyoruz.

Toplumsal cinsiyet eşitliği bizler için artık hayati bir önemde, çünkü bu eşitsizlikler sebebiyle biz ne kendi hayatımızın öznesi olabiliyoruz ne de yaşayabiliyoruz.

İktidar üniversiteli kadınlara iki seçenek sunuyor, ya kutsal ailenin bir parçası olup kırıp dizini evinde oturacaksın, şiddete boyun eğeceksin ya da yoksulluk ve geleceksizlik düzeni içerisinde emeğini ve bedenini erkek egemen sistemin bir metası haline getireceksin diyor. Biz bu İki seçeneği de reddediyoruz çünkü sermayenin ucuz işgücü olmaya da kutsal aile içerisinde şiddet görmeye de niyetimiz yok.

Tarihsel bir süreçte, kadınlara, emekçilere, LGBTİ+lara baskının bu denli yükseltildiği bir dönemde kadın mücadelesini vermekten vazgeçmiyoruz. Çünkü bu uzun bir süredir bir yaşam mücadelesi, bir yaşam savaşı haline gelmiş durumda biz kadınlar için.

Dünyanın dört bir yanında, İran’da, Filistin’de kadınlar yaşamları için direniyor. Kürtaj hakkı için direniyor, özgürce sokaklarda yaşayabilmek için direniyor. Biz de bu Direnişin bir parçası olmaktan gurur duyuyoruz ve kadınlar eşit ve özgür bir yaşamı kazanana kadar mutlaka mücadeleyi sürdüreceğiz. Bu uğurda yaşamını kaybeden, tutuklanan, sindirilmeye çalışılan tüm kadınların sesi olacağız, yaşasın kadın mücadelesi, kadınlar birlikte güçlü!

KONUKLARIN KONUŞMALARI

DEM Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca'nın konuşması;

10 yıl öce 10-15 kadın, kadınlar ölmesin diye Mor Dayanışma’yı kurduk. Şimdi 10.yılında Türkiye’nin her yerinde mücadele eden kadınları selamlama. Çok kritik bir süreçte gerçekleşmesi tesadüf değil. 

Siyasi planlama içinde Parlamento da kadın düşmanı yasalar yapılıyor. 4 yanımızdan saldırı altındayız. 9. Yargı paketi garabetinde kadınların kazanılmış haklarını elinden almaya çalış. Bütünlüklü bir taarruz içinde. Soyadı kanunda kazandığımız hakkımız elimizden alınıyor. Hukuksuzluk cezasızlık politikalarını biliyoruz. 9.yargı pak. 6284 te koruma tedbirine yaptırımlara ilişkin düzenleme getiriliyor. Biz sayılardan ibaret değiliz. Her tarafta hukuksuzluk var. Barış annelerinin selamları ve mücadelesine değinen. Kobane kumpas davası da bunun bir göstergesiydi. Kadın yoksulluğu gerçekliği var.

Yeni anayasa taslağı halk düşmanı Kadın düşmanı Kürt düşmanı Alevi düşmanı bir aydır. Bizim demokratik bir anayasaya ihtiyacımız var. Anayasanın tamamının çiğnendiği genel olarak kazanılmış haklara yoğun saldırı var. Bu konferans yeni bir dönemin başlangıcı için faşizmin karşısında örgütlü bir toplum için örgütlü bir mücadele gerekli. Bu örgütlü mücadelenin en büyük sorumluluğu kadınlarda. Kadınlar yaşam kavgası vermek için hep sokaklardaydı. Bizi güçlü kılacak şey örgütlü mücadeleye ihtiyaç var.

CHP Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin'in mesajı;

Nazik davetinize teşekkür ederim.

Yoğun programım nedeniyle aranızda olamadığım için üzgünüm.

Kadın olmak dünyada zor; ülkemizde çok daha zor.

Biz kadınlar hayata 1-0 yenik başlıyoruz. Toplumun büyük bir kesiminde kadınlar eğitime, sağlığa erişememekte, siyasette eşit temsiliyet haklarından yararlanamamaktadır.

Erkek egemen bir toplumda kimilerimiz hakları için mücadele ediyor, kimilerimiz haklarının farkında bile değil.

Erkekler tarafından bizlere dayatılan bir hayatı yaşamamız isteniyor, buna yaşamak denirse…

Adeta cinayetlerle cins kırıma uğratılmak istenen, taciz, tecavüze uğrayan, özgürlüklerinden yoksun bırakılan, baskıyla ve zorbalıkla karşı karşıya kalan, iş ortamlarında erkeklerle eşit olmayan koşullarda çalıştırılan, mobbinge maruz kalan, fabrikada, tarlada en ağır işlerde ve çoğunlukla güvencesiz çalıştırılıp sömürülen,  depremde en ağır koşullarda yeni hayatlar kurmak zorunda kalan, siyasette, yönetsel alanlarda yeterince temsil edilmeyen, savaşlarda afetlerde, göçmen olarak en çok ezilen ailenin tüm yükünü sırtlayan, her türlü yokluk ve yoksunluğa rağmen mucizeler yaratmayı başaran biz kadınlar elbette çok güçlü varlıklarız. Bu gücümüzün farkına varmak zorundayız.

Ülkemizde, Cumhuriyet sayesinde Kadınların elde ettiği çok önemli haklar, bugün kadını anne ve eşten ibaret sayan gerici AKP zihniyeti tarafından elimizden alınmak isteniyor.

Bizler,  gücümüzün farkına vararak, bu gerici saldırıya ve itaat etmemizi isteyen bu ortaçağ zihniyetine  karşı birlik ve dayanışma içinde mücadele etmeliyiz. Bizlere dayatılan bu düzeni değiştirmek bizim elimizde…

Bu duygu ve düşüncelerle Mor Dayanışma 4. Türkiye Kadın Konferansının başarılı geçmesini diliyor, katılan tüm değerli kız kardeşlerimi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

İyi ki varsınız…

Dostlukla, dayanışmayla…

Dr. Müzeyyen Şevkin

MERSİN İL KONUŞMASI Ayşegül Göçmen Temur

Merhabalar ben Mersin Mor Dayanışmadan Ayşegül. Mersin Mor Dayanışma adına tüm Mersinli kızkardeşlerimizin selamıni getirdik. Bugün burada olmak bizim için çok kıymetli. Bizler Mersin mor dayanışma olarak derneklesme sürecimizi yaşıyoruz şu sıralar. Kadın dayanışması ile birlikte Mersin'de dernek binamızı açtık. Dernekte kadınlarla birbirinden farklı atölyeler yapıyoruz, üretimler gerçekleştiriyoruz. Hatta bugün Mersin Mor Dayanışma ritim grubu da bizlerle olacak. Mersin kadın yoksulluğunun, şiddetin, tarım işçisi kadınların, emekçilerin oldukça fazla olduğu bir kent. Aynı zamansa son dönemlerde oldukça fazla göç alan kozmopolitte bir kent.Bizler Mersin Mor Dayanışma olarak öncelikle mersin ilinde kadın mücadelesi yükseltmenin, kadınları psikoloji, sosyal ve hukuki yönden güçlendirecek etkinlik ve atölyeler yapıyoruz. Her geçen gün büyüyor ve gücümüze güç katıyoruz. Burada olmanın tüm coşkusu ile 4.Guney Kadın Konferansımızı selamlıyor şimdiden başarılı bir konferans diliyorum

ADIYAMAN İL KONUŞMASI Fadime

Adıyaman yapı gereği ve organiz bir şekilde tarikatların yoğun olduğu bir yer biz kadınlar ev buluşmaları, 25 kasım ve 8 martlarda bir araya geliyoruz. 6 subat depremleriyle hayatımız zorlaştı. MD ile birlikte tekrar kadın dayanışması ve kadın mücadelesini sürdürüyoruz. Seçimlerle bir güç alarak yeniden mücadele ediyoruz. Yeni bir yaşamı kuracağız.

HATAY İL KONUŞMASI Selver Büyükkeleş

Merhabalar sevgili kadınlar hepimiz hoş geldik. Hepiniz hoş geldiniz.

Bugün Defne'den Antakya'dan Samandağ'dan kadınlarla beraber buradayız.

2013 gezi direnişinden sonra 2014'te Mor Dayanışma'nın ilk kurulduğu sonrasında il il, ilçe ilçe, mahalle mahalle büyüdüğü topraklardan geldik.

Gezi Direnişi'nde Armutlu Mahallesi'nin iradesi ile buradayız.

Depremle birlikte Armutlu Mahallesi'ndeki derneğimiz yıkıldı fakat kadınların derneğimizi tekrar açma iradesi ile 2023 Temmuz ayında Samandağda, 18 Mayıs 2024te Serinyol'da derneğimizi açtık.

Depremle beraber 6 Şubattan hemen sonra 7 Şubatta 5 farklı bölgede kadın çadırları ile kadınların acil ihtiyaçları ve sonrasında birlikte güçlenmemek için kadın çadırlarında bir aradaydık.

Armutlu'da, Defne'de, Samandağ'da, Sevgi Parkı'nda ve Serinyol mahallesinde.

Yıllardır Hatay'da kadın mücadelesini birlikte büyüttüğümüz diğer kadın örgütleriyle Hatay afet kadınlar birlikte güçlüyü kurup 8 Mart'ta yaşam zincirinde bir araya geldik.

Hatay Kadın Platformu ve Antakya kadın Dayanışması olarak iki yapı varken, kadınların iradesiyle Hatay Kadınlar Birlikte Güçlüyü hep beraber kurduk ve şu anda da Hatay'da depremin öncesinde de, depremde de, depremden sonra da bu mücadeleyi sokakta, adliyede beraber büyütüyoruz.

Depremden sonra sermayenin Hatay'da doğaya, halklara saldırısı bitmedi ama bizler Mor Dayanışma olarak tam karşılarında yer aldık.

Dikmece'de istimlaklara karşı kadınlarla beraber bu direnişimizi örgütledik.

Şimdi de rezerv alan adı altında halkı mülksüzleşmeye çalışanlara karşı Kırıkhan'dan Antakya'ya, Defne'den Samandağ'a kadar bu direnişte kadınlarla birlikteyiz, kadınlarla beraber örgütlüyoruz.

Ben de tüm kız kardeşlerim gibi bu iradeyi, 4. Bölge Konferansı'mızı, kadınları, Mor Dayanışmayı selamlıyorum.

Yaşasın kadın dayanışmamız, yaşasın sosyalist feminist örgütlü mücadelemiz

ADANA İL KONUŞMASI

Mor Dayanışma’nın 10. Yılında 4.Türkiye Kadın Konferansına giderken ördüğümüz Güney Bölge Konferansımızı selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum. Bugün buraya Güney’in farklı illerinden gelen arkadaşlarımızı, yoldaşlarımızı ağırlamaktan mutluluk duyuyoruz hepiniz tekrardan hoş geldiniz.

Benden önce söz alan arkadaşlarım Türkiye‘nin içerisinden geçmiş olduğu politik durumu değerlendirdi. Tam da bahsettikleri yerden faşizmin kurumsallaşma sürecinde yükseltilen erkek şiddeti ve güvensizlik ortamı Adana ilinde de çeteleşme, mahallelerde yükselen uyuşturucu kullanımı ve kadına yönelik şiddet olarak yansıyor.

Tam da böylesi bir ortamda kadınlar olarak dayanışmamızı büyütmek, birbirimiz için mücadele etmek ve yine birbirimizin güvencesi haline gelmekten başka şansımız yok.

Bakan Göktaş Açıkladı: "Ben de Varım" Uygulaması Kullanıma Açılıyor Bakan Göktaş Açıkladı: "Ben de Varım" Uygulaması Kullanıma Açılıyor

Mor Dayanışma örgütlenmesinin Hatay’dan sonra başladığı ikinci il olarak, dokuz yıldır Adana’nın bir çok ilçesi ve Mahallesi’nde kadın mücadelemizi büyütüyoruz .

Adana mor dayanışma olarak beş ilçe ve yirmi iki mahallede; mahalle komiteleri ve mahalle meclisleriyle ördüğümüz çalışmalarımız var. Özellikle mahalle komiteleri ve meclisleri kurmayı önemsiyoruz.

Bizler mahallelerde meclis ve komiteleri kurmayı önemsiyoruz

Çünkü yaşadığımız şiddet ve hak gaspları tam da yaşadığımız bu alanlarda başlıyor. Kadınların evlerden çıkıp kendi yaşadıkları mahallelerde sözünün olması ve kadın özgürlüğünü bu yaşam alanlarında inşa etmesi çok kıymetli.

Yerelleşme sürecimiz ile birlikte kurumsallaşma sürecimizi başlattık ve 2021 yılında Adana Mor Dayanışma olarak derneğimizin açılışını gerçekleştirdik. Kadınların kendilerini rahatça ifade edebildikleri bir alanı hep birlikte inşa ettik.

Dernek faaliyetlerimiz içerisinde gönüllü ağlarımız var ve bu ağlarla birlikte birçok atölyede buluşuyoruz

Kadınlarla feminist psikoloji, hukuk, kültür sanat, sağlık, okuma grupları, öz savunma çalışmaları ve daha bir çok atölyede buluşuyoruz.

Türkiye’nin içerisinde bulunduğu politik durumu değerlendirdiğimiz ve kadınların yaşadıkları sorun alanları hakkında konuştuğumuz, birbirimize deneyimlerimizi aktardığımız kadın buluşmaları gerçekleştiriyoruz.

Sağlık, psikososyal, kültür sanat, hukuk komisyonları kurarak kadınları güçlendirme ve bilinçlendirme pratiklerinin yanında bu alanlara feminist bir zeminde bakış açısı oluşturma deneyimini birlikte oluşturma gayesindeyiz.

Tüm bunları bugün konferansımıza katılan, konferansı bizzat örgütleyen kız kardeşlerimizle birlikte yapıyoruz. Çünkü biliyoruz birlikte güçlüyüz.

Adana nüfusunun 1. 135. 252’sini kadınlar oluşturuyor. Bu gerçekliğin yanında erkek şiddetinin de en yüksek olduğu iller arasında. Şiddet oranı bu kadar yüksek olmasına rağmen, sığınma evleri yetersiz ve çok az kapasiteli. Buradan bir kez daha bu talebimizi yineliyoruz. Nitelikli Kadın sığınakları istiyoruz.

Çünkü biliyoruz erkek şiddeti münferit değil. Kadın katillerini aklayan, erkek şiddetini meşrulaştıran, erkek egemen adalete karşı kadınlarla omuz omuza mücadele vermeye devam edeceğiz.

Adana’da sokak sokak mahalle mahalle ev ev kadın mücadelemizi büyüteceğiz.  Sözlerimin sonuna gelirken Güney Bölge konferansımızı tekrar selamlıyor, başarılı bir konferans geçirmemizi diliyorum.

Enternasyonel mesajlar

İsviçre Arzu ve Meral Mısır’dan selamlama

Sunucu Derya Çiçek: Merdiven altı fason üretimler, sigortasız, güvencesiz çalışma, fazladan yapılan ama karşılığı alınmayan mesailer, kendi elleriyle diktiklerini alamayanlar. Yaşamı yeniden ören tekstil işçilerinin hikayesidir bu. Özak tekstilden  Akar tekstile işçi mücadelesini büyütüyorlar. Tekstil işçisi Mor Dayanışma üyemiz Çiğdem Özdeniz’i sahneye davet ediyorum.

Tekstil alanından işçi konuşması Çiğdem Özdeniz

Herkese merhaba Mor Dayanışma Güney konferansımızı selamlayarak başlamak istiyorum.                                           

Ben Çiğdem yıllardır tekstil atölyelerinde çalışan bir işçi kadınım. Biz kadınların en çok istihdam edildiği sektörlerden biri tekstil atölyeleridir.Bu meslek alanında kadınlar olarak çok fazla  zorluklarla karşılaşıyoruz. Bu zorlukların başında taciz, sözlü hakaret, cinsel istismar ve baskı gelmektir. Bunlara maruz kalan kadınlar olarak sessiz kalmamızın asıl sebebi ise başka yerde iş bulamama korkusu. Bunları yapan ise işveren ve ustabaşı olan kişilerdir.Yaşananları kabul etmeyen kadınlar ise iş yerinden ayrılmak zorunda kaldıkları esnada işveren ve ustabaşı diğer atölye sahiplerini arayıp "bu kadını işe almayın, bu kadın iyi biri değil, herkesle düşük kalkıyor" demeleridir. Bu yüzden kadınlar olarak bu kötü muameleye göz yummak zorunda kalıyoruz. Çünkü bakmak zorunda olduğumuz ailelerimiz, çocuklarımız, anne ve babalarımız var.                                                                                            

Yine tekstilde çalışan kadınlar olarak sosyal hayatlarımız yok denecek kadar az. Çünkü sabah sekizde işbaşı akşam yedide paydos. Tabi işveren gelip "mesai var, saat ona kadar çalışacaksın" derse itiraz etme hakkımız bulunmamaktadır. İtiraz ederseniz "yarın işe gelme" deyip kestirip atıyorlar. Mesaiye kaldın bununla da bitmiyor. "Bu kadın bu kadar erkekle geç saate kadar mesaiye kalıyorsa bu pek iyi bir kadın değil" bu seferden biz kadınlara sarkıntılık edip, faydalanmanın planlarını kuruyorlar. Resmen kadınlar patronların sömürüsü altında çalışmak zorunda kalıyoruz.                                                                                                                                                                                         

Biz kadınların sosyal güvencesi yok zaten. Sigorta isteyemezsin. Atölyede iş kazası geçirdiğinde azar işitiyorsun. Gelmediğin günlerin parası kesiliyor. Kadın erkekle aynı işi yapıyor, üretimde aynı sayıyı çıkartıyor ama ondan az alıyor. Üstelik işyerinde bulaşığı yıkıyor, çay yapıyor, tuvaletleri temizliyor ama yine de kadın az para alıyor.                           

Bu da yetmiyor on-on bir saat çalıştıktan sonra, eve yorgun bitkin bir şekilde geliyoruz. Ama mesaisi bitmiyor. Yemek, bulaşık, çamaşır, ev temizliği derken bu seferde evin içinde görünmeyen emek devam ediyor. Biz kadınların kendilerine ayıracak vakti kalmıyor. Sürekli bir şeyler yapmak zorundayız. Hem işte hem evde çalışınca çifte sömürü oluşuyor. Sistem kadınlara bunu dayatıyor. Maalesef toplumun kadından beklediği bu. Bunun için de kadınların toplanıp örgütlenmesi gerekiyor. Yıllardır mor dayanışmayla birlikte başta kendim olmak üzere tüm kadınlar için mücadele ediyorum. İyi ki varız. Biz kadınlar birlikte güçlüyüz.

Mevsimlik Tarım işçi Konuşması Döndü Kesen

İşçi ailenin çocuğuyum ben de çocuklarımı okutmaya çalıştım. Kendi çabalarımla çok sonra diploma aldım. Önce ailem için çalıştım sonra evlendim birlikte mevsimlik işte çalıştım. onun dışında bir çok geçici işte çalıştım. Kendini unutuyorsun sosyal hayat yok düzenli gelir olmadığından sistem içinde sadece geçinecek para kazanmaya çalıştık. Erkek egemen ailelerde kız çocuğu erkekelere hizmet etmek durumunda kalıyor. Kız çocuklarını özellikle okutalım. Eve geldikten sonra gecenin yarısına kadar ev işleri içinde çalışıyorum .

Hal İşçisi Kadınlar Konuşması Kübra ve Dalin

Herkese merhaba ben de Mor Dayanışma kadın buluşmasının hepimize hayırlı olmasını diliyorum.

Ben Kübra hal işçisiyim.

Günde 10-12 saat çalışıyoruz. Gün boyunca meyve ve sebzeleri kasaların içine diziyoruz.

Bir sürü hastalığımız oluyor. Ayaklarımız, belimiz, sırtımız da bir sürü hastalık çıkıyor.

Tır başına kabala çalışıyoruz. Kaç gün gittiysen o kadar maaş alıyorsun. Ocak ayında çalıştığımız iş yerinde 10 kişiyken 8 kişiye düşürdüler.8 kişi on kişilik iş yapıyoruz. Çok çalışıyoruz, az para alıyoruz. Hiçbir güvencemiz yok. O fazla para bize gelmiyor. Patronun cebine gidiyor.

Eve gidiyoruz bir de evde bir sürü iş var. Onları yapıyoruz. Biz kadınlar hiç eşit yaşamıyoruz.

Dünyada mevsimlik tarım işçilerinin %60’ından fazlasının yoksulluk sınırının altında yaşadığı, en az %80’inin sosyal güvencesinin bulunmadığı ve %70’nin tarlalarda çocuklarıyla birlikte çalıştıkları çeşitli çalışmalarda ortaya konulmuştur.  Birçok Mevsimlik tarım kadın işçilerinin % 90’ı ilkokulu bitiremezken, kadınların yarısı evde doğum yapmaktadır. Aramızda mevsimlik tarım işçisi Döndü’yü sahneye davet ediyorum.

Deprem konuşması İlknur Kazan

5 Şubat gecesi kimse böyle bir sabaha uyanacağını bilmeden son defa sevdiklerinin yanında uyudu. Bir sabah uyandık ve artık hiçbir şey eskisi gibi değildi. Bir yıl geçti belki de çoğu şeyi unuttuk. Ama insanlar yağmur altındayken çadırları sattıklarını unutmadık, insanlar yardım beklerken burada kimse kalmadı geri dönün dediklerini unutmadık, daha ikinci günden enkaz altındaki insanlara kendi selalarını dinlettiklerini unutmadık, insanlar enkaz altındayken, yardım beklerken şirketlerle imzaladıkları ihaleleri unutmadık, deprem vergilerinin nereye gittiğinin hesabını vermediklerini unutmadık, televizyon programlarında gösteriş olsun diye toplanan ve nereye kullanıldığını bilmediğimiz paraları unutmadık. Kısacası biz belki neler yaşadığımızı unuturuz ama bizlere yapılanları unutmayız. Unutmadığımız bir şey daha vardı o da halktan halka kurulan dayanışma köprüsüydü. Ben de bu dayanışma köprüsü sayesinde mor dayanışma ile tanıştım ve mor dayanışmaya örgütlendim. Deprem bölgesinde AFAD yoktu, devlet yoktu ama sosyalistler, feministler, doğa savunucuları, gönüllüler ve halk vardı. Bütün dünya Büyük bir dayanışma örneği gördü. Birbirimizin yaralarını sardık, birbirimizin elinden tuttuk ve birbirimize umut olduk. İlk günlerde görmediğimiz devleti hayatımızı savunduğumuz moloz eylemlerinde gördük. Dikmece direnişinde karşımızda gördük. Bir de birinci yıl anmasında bizleri engellemeye çalıştıklarında gördük. Ama biz onların neden gelmediğini zaten biliyorduk. O zamanlarda enkazdan tek başımıza çıktık bundan sonra da ne onlara ne de bize ölümden başka bir şey getirmeyen politikalarına ihtiyacımız yok. Şimdi de depremi bahane ederek rezerv alan uygulamaları ile karşımıza çıktılar. Bizleri altından kalkamayacağımız borçların altına sokup bizi yıldırmaya ve göç ettirmeye çalışıyorlar bu bir mülksüzleştirme göç ettirme politikası. Bir arkadaşımın bir sözüyle bitirmek istiyorum bana ilk örgütlendiğimde örgütlenmek ekmek gibi su gibi temel bir ihtiyaç demişti ben o zamanlarda ne demek istediğini anlamamıştım ama şuan bize yapılmak istenenin karşısında örgütlenmekten başka çaremizin olmadığını anladım. Sabrınızdan dolayı teşekkür ediyorum. Yaşasın kadın dayanışmamız, yaşasın örgütlü mücadelemiz.

Höyük Direnişi

Merhaba, mücadele veren, direnen bütün kadınları selamlıyoruz✌️Hatay ‘ın Arsuz ilçesinin Höyük mahallesinde 4 yıldır süren bir ekolojik mücadele var. Krommer Maden şirketi doğamızı, yaşam alanımızı yok etmeye dönük projelerini hayata geçirmek üzere 3. Kez ,halka rağmen ,Çed sürecini başlatmış bulunmaktadır.28 Mayıs Salı günü saat 10.00 ‘da yapılması planlanan Çed toplantısına Mücadeleyi yükseltmek adına bütün kadınları dayanışmaya davet ediyoruz.

Sunucu Derya Çiçek: İSİAS OTEL- 6 Şubat depremlerinde KKTC’li öğrencilerin ve tur rehberlerinin de aralarında bulunduğu 72 kişiye mezar olan Adıyaman'daki Grand İsias Otel davasını hepiniz biliyorsunuz. "Şampiyon Melekler" olarak adlandırılan, depremde yaşamını yitiren KKTC'li sporcuların ailelerinden Ruşen Karakaya’nın bizlere dayanışma mesajı var. Hep birlikte izleyelim.

Dikmece Direnişi

Sevgili kadınlar merhaba ben Meryem kutlu Dikmece kadınları adına hepinize selamlıyorum bizler 6 Şubat depremi felaketinden sonra acılarımızı yaşamadan yaşam alanlarımızı topraklarımızı ve ağaçlarımızı korumak zorunda bırakıldık... Deprem felaketinden sonra bir süre şehir dışında kaldıktan sonra köyüme döndüğümde mor dayanışma ile tanıştım ve bu kadın mücadelesinin gücümüze güç kattığını fark ettim her yerde olduğu gibi dikmecede de kadınlar her zaman en ön saftaydı iradeleri ile dirençleriyle mücadelemiz sürüyor ağacımızı toprağımızı havamızı korumaya devam ediyoruz ve şu ana kadar kadınlar her zaman en ön saflarda yer alıyor Dikmece direnişinden herkese selamlar rezerve hayır

Herkese merhabalar, Mor Dayanışma konferansını Rezerve Hayır diyen kadınlar olarak selamlıyoruz.

Bugün Rezerve Hayır mitingimiz olduğu için gelemedik. Fakat kalbimiz konferansta.

Bizler Kırıkhan'dan Samandağ'a, Antakya'dan Defne'ye, Gazi, Çekmece, Gültepe, Odabaşı, Akevler, Ürgenpaşa Mahallesi ve daha da bu direnişi büyütüp Rezerve Hayır deyip doğayı, yaşamı savunanlarız.

Sesimizi her yerden duyurup ranta, talana karşı direnişimizi büyüteceğiz

Ev emeği konuşması Selin Çiftçi

Merhabalar ben Selin Çiftçi. Öncelikle Mor dayanışmanın 4. bölge konferansını selamlıyorum, kadınların iradesini selamlıyorum. Bugün iyi ki buradayız, hep birlikteyiz.

Ben ev emekçisi bir kadınım. Bizler ev içinde görünmeyen emeğimizle bir aradayız. Bizler kadınlar olarak iş yerlerindeyiz, sokaklardayız, atölyelerdeyiz, fabrikalardayız, direnişlerin en önlerindeyiz. Görünmeyen yaşlı bakımı emeğimizle, çocuk bakımı emeğimizle, ev içi görünmeyen emeğimizle kadınlar olarak mücadeledeyiz. Emeğimiz görünene kadar, toplumsal cinsiyet rollerini yıkana kadar mücadelemize devam edeceğiz. Tekrardan hepiniz hoş geldiniz.

Sunucu Derya Çiçek: Bir kadının yaşam hakkının korunmasının önemini anlayamadığımız ülkemizde neredeyse ayın günleri kadar kadın katliamına tanıklık etmekteyiz. Bu bazen ayın günlerini de aşarak günde 5 kadın olabilmekte. En çok kadın cinayetinin olduğu iller arasında maalesef Adana gelmekte. Kadın cinayeti ve şüpheli kadın ölümleri gerçekliğini açıklamakla birlikte dava takiplerini de sıklaştırdığımız bir süreçten geçiyoruz. Konuşmasını yapmak üzere Avukat arkadaşımız Şirin Şeyma Bulut’u sahneye davet ediyorum.

Kadın Cinayetleri Davası Konuşması-Avukat Şirin Şeyma Bulut

Kadın avukatların meslekte yaşadığı ayrımcılık, zorluklar adliyelerde, karakollarda cinsiyetçiliğe maruz kalıyoruz. Adaleti yerine getirmek için hem sisteme hem de karşımızda emniyet savcılık vs. karşılaşıyoruz.

Yargı dili

Erkek adalet sistemi ataerkinin en ağır görüldüğü yerlerden Bunun karşısında feminist duruş önemli

Şiddetin boyutu bahanelere sığdırmalarını kabul etmiyoruz.

Adana’da 1 yıl içerisinde öldürülen kadın sayısı

Kapanış şeklinde düşündüm ben (sırası değişebilir)

Yerel Yönetimler Konuşması Aslı Asena Elibol

Hepiniz tekrardan hoşgeldiniz sevgili kadınlar.

İki ay önce yerel seçimleri atlattık. Bu süreçte 2019'a kıyasla kadın adaylar büyükşehir belediye başkanlığında 3 katına, belediye başkanlığında 2 buçuk katına çıktı . 2019 seçimlerinde 1300lerde kadın muhtar adayı varken 2024'te bu sayı iki katına çıkarak 2150'ye yükseldi.

81 ilin 11'inde ve 61 ilçede kadın belediye başkanları seçildi.

Feminist perspektifin erkek egemen yerel yönetimler politikasında nasıl değişim yarattığını görmüş olduk. Bu değişimlerle süreci devam ettiriyoruz, güçlendiriyoruz. Hatay Samandağ'da belediye seçimleri için bir ittifak kuruldu, Samandağ değişim ittifakı. yerel yönetimlerde mor dayanışma olarak feminist ideoloji ile ittifakta yer alan tek kadın derneği olduk. Bu süreç erkek Egemen yerel yönetimler politikasında da değişim yarattı. Anti feminist çizgiden yükselmeye çalışan örgütlerin olduğu bir yerde kadın buluşmalarını feminist politikayı gündeme soktuk ve istikrarla bunları hem karma alanlarda hem de bağımsız örgütlenme ve buluşma alanlarında yaptık. Bunu diğer örgütlerden kadınlarla da kadın dayanışması zemininde yaptık. Şu anki sürecimizde kadın müdürlüğünü kurmaya yönelik adımlarımızdan tutalım da nasıl bir eşitlik izleme planı yapacağımıza dair internetif almaya devam edeceğiz.

Kadın politikalarına müdahalelerimizle ittifaka ve yerel yönetime güç veriyoruz. Bu hem bizim için hem de kadınlar için önemli bir deneyim. Buradan yerel yönetimde kadın politikalarını birlikte belirleyelim çağrısında da bulunalım. Yalnız değiliz birlikte güçlüyüz. Yaşasın örgütlü mücadelemiz.

Kapanış Konuşması

Bugün burada bizlerle olan sevgili kadınlar, katılımınız ile güç verdiniz teşekkür ederiz. Örgütlü gücümüz ile feminist mücadeleyi daha da büyüteceğimize olan inancımız perçinlendi. Yalnız değil birlikte güçlü diyerek sokaklarda meydanlarda hayatın her alanında sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz.

Yaşasın Kadın Dayanışmamız

Yaşasın Sosyalist Feminist Mücadelemiz

SONUÇ METNİ

Sevgili Kadınlar

Mor Dayanışma 4. Kadın Konferansı’nı Güney Bölgesi'nde Hatay, Adana, Mersin, Adıyaman, Antep’ten  200’den fazla  kadının katılımıyla başarıyla tamamladık. Konferansımızda; dünya ve Türkiye’deki politik gündem ve gidişatının çerçevesini çizdik.

Hepimizin de bildiği gibi dünya genelinde ve Türkiye’de kadın mücadelesi her geçen gün büyüyor ve güçleniyor.

Bugün söz alan arkadaşlarımızın da bahsettiği gibi zor ve çetrefilli bir süreçten geçiyoruz.

Dünya genelinde kapitalizm krizler içindeyken krizlerden çıkışını savaş, faşizm, cinsiyetçilik, nefret ve ırkçı politikalar yükselterek aşmaya çalışıyor. Bu gidişattan en derinden etkilenen yine biz kadınlar oluyoruz. Fakat tüm bu boğucu atmosferin karşısında dimdik duran ve düzene isyan çığlığını yükselten, yalnız değil bir arada güçlüyüz diyenler  var !

Biz kadınlar, dil, din, ırk fark etmeksizin birbirimizin deneyimleriyle büyüyor ve mücadelesiyle güçleniyoruz. Dünya üzerinde var olan hiçbir sınır bizim mücadelemizi ayıramaz. Feminist yazar Virginia Woolf’un da dediği gibi, "Bir kadın olarak benim bir ülkem yok. Kadın olarak benim ülkem tüm dünya." Dünya üzerindeki bütün kadınlar özgür oluncaya dek, cinsiyet ve sınıfa dayalı tahakkümün, sömürünün ve eşitsizliğin ortadan kaldırılması yolunda yorulmadan mücadelemizi sürdüreceğiz!

Geçtiğimiz iki yıl boyunca Türkiye'de yaşanan krizler ve siyasi durumlar, kadınların dayanışmasının ve örgütlülüğünün ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.

Pandeminin derinleştirdiği emek sömürüsü ve ekonomik kriz, kadınların hem işyerlerinde hem de ev içinde sömürülmesine neden oldu. Ev içi iş yükünün azaltılması ve eşit işe eşit ücret sağlanması, kadınların temel haklara erişimi ve patriyarkal baskılardan kurtulması için feminist bir mücadele şarttır.

Deprem gerçeği, dayanışmanın ve kadın emeğinin kentleri yeniden inşa etmedeki önemini bir kez daha göstermiş oldu. Tüm yıkıma, rant politikalarına karşı emeğine, toprağına, kültürüne el koymak isteyen iktidarın karşısında Ma rıhna nıhna hon diyenlerin, yaşamı yeniden kuracağız diyenlerin iradesinden güç olarak yeni bir hayatı örgütlüyoruz.

İktidarın kadın düşmanı politikalarına rağmen,  2024 yerel seçimlerinde büyük kazanımlar elde eden kadınları gördük. Biliyoruz ki bu artış tesadüf değildir. Kadın belediye başkanlarının, muhtarların sayısındaki artış, feminist mücadelenin bir sonucudur ve kadınların yerel yönetimlerde daha fazla temsil edilmesi için de mücadelemizi sürdüreceğiz.

Bizler sahip olduğumuz bütün haklarımızı, mücadelemiz sonucunda kazanılmıştır. Ve bu haklarımızdan vazgeçmiyoruz diyerek mücadeleye devam edeceğiz.

Yine geçtiğimiz yıl işçi direnişlerinde, ekoloji direnişlerinde kadınların hep ön saflarda olduğunu gördük. Agrobay Sera'dan Özak tekstil direnişlerine, Akbelen'den Höyük’e, Dikmece direnişlerinde kadınlar haklarını ve yaşamı savundu.

Türkiye'de resmen ilan edilmese de, kadınlara ve LGBT+ lara karşı bir savaş sürdürüyor.

Erkek adalet ve cezasızlık politikaları ile failler cesaretlendirilerek kadınların yaşamlarına saldırılar artıyor. Ancak haklarından, yaşamlarından vazgeçmeyen biz kadınlar ve lgbti+lar  bizleri her açıdan tahakküm altına almaya çalışan  iktidara karşı mücadelemizi daha da yükselterek devam edeceğiz.

Konferansımızda Güney bölgesinin farklı illeri ve farklı direniş kolları ve emek alanlarından birçok kadın katıldı.

Her biri bulundukları alanlardan sözlerini yükselten kadınlar vardı.

Her ne kadar farklı bir çok alanda direniyor olsa da, örgütlü mücadelenin gücü hepsinde ortaklaşmaktadır.

Sonuç olarak, kadınların karşılaştığı sorunların karşısında dayanışma ve örgütlülüğün ne denli kritik bir rol oynadığını bir kez daha görmüş olduk. Bu konferansın amacı, kadınların yaşamlarını etkileyen zorlukları derinlemesine tartışmak ve bu sorunlara karşı ortak mücadelenin önemini bizi kıskacına almaya çalışan patriyarkal kapitalizme karşı tekçarenin örgütlü mücadelemizde olduğunu yeniden hatırlamaktır. Ancak bu çabaların başarıya ulaşabilmesi için kadınların birlikte hareket etmesi, deneyimlerini ve bilgilerini paylaşması, birbirine destek olması gerektiği de açıktır. Kadın dayanışması, sadece bireysel sorunların çözümünde değil, toplumsal dönüşümün sağlanmasında da tek çıkar yolumuzdur. Bu nedenle, kadın özgürlük mücadelesinin sokak sokak, mahalle mahalle, il il yaygınlaşması ve sınırları aşarak enternasyonal bir harekete dönüşmesi gerekmektedir. Bu konferans vesilesiyle, buraya katılan her bir kadının bu dayanışmanın ve örgütlülüğün bir parçası olması ve bu bilinci yaygınlaştırması en büyük temennimizdir.

Kadın kurtuluş mücadelemiz, sürekli değişen krizlerle yeni bir süreçten geçiyor.

AKP-MHP faşist iktidarının yeni rejimi inşa sürecinde kadın düşmanı ve nefret politikalarına hız verirken her fırsatta kazanılmış haklarımıza saldırıyor. Her fırsatta karşımıza erkek devlet şiddetini koysa da var olduğumuz her yerde sesimizi yükseltiyor, sokakları, meydanları terk etmiyoruz.

Biz feministler olarak, bizden önce gelenlerin bize bıraktığı özgürlük mücadelesini büyütmenin bilinciyle hareket ediyoruz. Kadının direnişi kadına mirastır sözünü tekrar hatırlamalıyız. Kadın özgürlük mücadelesi bizden öncekilerin bize bıraktıklarından aldığımız güçle daha da güçlenerek ileri taşımak her birimizin sorumluluğudur.

 Van halkının iradesine sahip çıktığı için İzmir kapalı ceza evinde Şakran’da tutulan kız kardeşlerimiz Sibel ve Seda’ya özgürlük sözümüzü yineliyor selam gönderiyoruz.

Sevgili kadınlar, biliyoruz ki bizden korkuyorlar, gücümüzden ve örgütlü mücadelemizden korkuyorlar ve korkmalılar da!.

Kadınlar olarak bir arada olduğumuzda neleri başardığımızı ve yine bizi kurtaracak olanın örgütlü mücadelemiz olduğunu ve bunun karşısında da hiç bir iktidarın duramayacağını çok iyi biliyoruz. Daha güçlü, daha örgütlü bir biçimde her fabrikaya, her eve, her kampüse, her tarlaya giren kadın dayanışmasını büyütme sözü veriyoruz.

Bizlerin eşit özgür sömürüsüz bir yaşamı kurma iradesinin önünde hiç bir güç duramaz. Yeniden yalnız değil birlikte güçlü diyerek mücadelemize devam edeceğiz! Yaşasın örgütlü mücadelemiz, yaşasın kadın dayanışmamız!

Editör: Haber Merkezi