Adana'da 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde düzenlenen mitingde sahne alan sanatçı Suavi, seslendirdiği 1 Mayıs Marşı’nın ardından, marşın tarihçesini ve ardındaki emeği katılımcılarla paylaştı. Miting alanında toplanan kalabalığa hitap eden Suavi, bu marşın sadece bir ezgi olmadığını, emek tarihinin sahneyle buluştuğu çok önemli bir kültürel miras olduğunu vurguladı.
Konuşmasına küçük anekdotlarla ve kişisel tanıklıklarıyla başlayan Suavi, şöyle dedi:
“Minik minik anekdotlar, minicik videolar kaldı hatıra. Siz anı defterlerinize bunları kaydedeceksiniz. Başka bir mirasımız da yok. Eserlerimiz ve yaptığımız sohbetler... 1 Mayıs Marşı’na ilişkin minicik bir açıklamayı yapmak ihtiyacı duyuyorum. Çünkü alanlarda toplanıyoruz, sınıf üzerinden konuşuyoruz ama 1 Mayıs Marşı’nı kimin yazdığını biliyor muyuz, sorusuna cevap arıyoruz.”
Suavi, izleyicileriyle bu önemli marşın doğuş sürecini şu sözlerle paylaştı:
1 Mayıs Marşı Nasıl Doğdu?
1970’li yıllarda Türkiye, siyasi ve toplumsal açıdan çalkantılı bir süreçten geçerken, Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) sahnelerinde çarpıcı eserlerle dikkat çekiyordu. Suavi, AST’nin sahneye koymaya karar verdiği, Maksim Gorki’nin Ana adlı eserinin Brecht tarafından tiyatroya uyarlanmış versiyonunun bu marşın doğuşuna vesile olduğunu aktardı.
Brecht, eserin bir sahnesine bir not düşmüştü: “İşçiler sahneye marş söyleyerek girerler.” Ancak ortada söylenecek bir marş yoktu. Bu noktada, AST’nin müzikal direktörü Sarper Özsan’a başvuruldu. Sarper Özsan, bu eksikliği tamamlamak ve oyuna özgün bir marş kazandırmak için çalışmalara başladı. Günler süren yoğun emeğin sonunda ortaya çıkan eser, bugün hep birlikte coşkuyla söylenen 1 Mayıs Marşı oldu.
“Sarper Özsan ki çok iyi bir bestecidir, çok sesli müzikte uzmandır, konservatuvar eğitimi görmüştür; işte o, bu marşı 1974 yılının sonlarına doğru yazdı,” diyen Suavi, marşın ilk kez AST sahnesinde yer aldığını, sıkıyönetim yasaklarına rağmen halkla buluşturulduğunu ifade etti.
Mücadele Marşı, Kolektif Hafıza
Suavi, 1 Mayıs Marşı’nın sadece bir tiyatro sahnesinde doğmadığını, zamanla sivil toplum örgütlerinin alanlara taşıdığı, işçi sınıfının mücadele mirası haline geldiğini belirtti. Marşın bugünkü sahiplenilişinin, telifin maddi değil, manevi boyutuyla da ilgili olduğunu vurguladı:
“Telif haklarını ikiye ayırmak gerekir. Maddi ve manevi. Eğer manevi boyutunu ıskalarsanız, insan haklarını da ıskalamış olursunuz. Bu marşın yazarı Sarper Özsan’ın adını bugün burada anmak, ona bir selam göndermek bu bilincin bir parçasıdır.”
Emek, Direniş ve Dayanışma
Sanatçı Suavi, konuşmasının sonunda alanın boşalmasına aldırmadan, son kişiye kadar konuşmaya devam etmenin bir emek terbiyesi olduğunu belirtti. Konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
“Bir kişi de kalsa, ben burada onu bin kişi sayarım. Bu iş, burjuva şımarıklığıyla yürümez. Birken beş olacağız, beşken yüz... Nitelikli çoğunluk, nicelikten daha değerlidir.”
Suavi, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’a ve başta DİSK, KESK, TMMOB olmak üzere tüm örgütlü yapılara teşekkür ederek emek mücadelesine katkı sunan herkesi saygıyla selamladı.