Adana Barosu tarafından yapılan basın açıklamasında konu şu şekilde ifade edildi;

10 ilimizi etkileyen ve tüm Türkiye'yi yasa boğan depremin acısını yaşadığımız şu günlerde; birtakım yağma ve hırsızlık olaylarının failleri olduğu düşünülen kişilere karşı işkence ve kötü muamele iddiaları gündeme gelmektedir.

Bu iddiaların bir kısmı sosyal medya platformlarına yansımış, görüntülerde gerek kolluk mensubu gerekse de sivil giyimli kişiler tarafından işkence ve kötü muamele fiillerinin gerçekleştirildiği görülmüştür.

Bu fiiller arasında cebir, şiddet, hakaret, küçük düşürme ve tehdit suretiyle suçunu itiraf ettirme şeklinde eylemler mevcuttur.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin gerek iç hukuku, gerekse altına imza attığı sözleşmeler hem ırkçılığı, hem de işkenceyi yasaklamaktadır. Yağmacılık da, onlara yargısız infaz ve işkence de suçtur.

Bir suçun başka bir suç işlemek suretiyle açığa çıkarılması kabul edilemeyeceği gibi, toplumsal kin ve öfke sonucunda gerçekleşen bu tür eylemlerin mağdurlarının gerçekten suç işleyip işlemedikleri de sabit değildir.

Sosyal medyaya yansıyan bazı linç mağdurlarının ailelerini kaybeden depremzedeler oldukları, bazılarının kendi evlerinin enkazında yakalanıp soru sorulmadan linç edildikleri anlaşılmıştır.

Burada önemli olan iç hukuka göre yasak olan ırkçı söylem ve işkence görüntülerinin bu kadar kamuoyuna kolayca yayılıyor olabilmesidir.

Hukuk sadece, normal yaşam süreçlerinde geçerli olan normlar değildir; yaşamın her anında yolundan sapmayan, temel insan haklarını esas alan bir olgudur.

Devleti ve sorumluları derhal önlem almaya çağırıyor, yargısız infazda bulunanlar hakkında soruşturma işlemlerine başlanılması ve hukuk karşısında gereğinin yapılmasını talep ediyoruz.

Editör: Haber Merkezi