Adana Kadın Platformu 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü nedeni ile kitlesel yürüyüş yaptı.

Heykelli Park’ta bir araya gelen kadınlar savaşa ve şiddete karşı Atatürk Parkı’na yürüyerek basın açıklaması gerçekleştirdi. 

FibNYNWXgAEu4yP

Platform adına basın açıklamasını Derya Çiçek okudu. AKP iktidarının büyüyen ekonomik sorunlarla halk desteğini kaybettikçe savaşa ve diyanet fetvalarıyla, dinci, ırkçı, ayrımcı politikalara sarıldığını dile getiren Çiçek, “Eşitlik ve özgürlük için,  örgütlü mücadele dışında bir seçeneğimiz yok. Bizi korkutmaya, sindirmeye, yaşamdan izole etmeye çalışanlara bir kez daha bu sokaklarda meydan okuyoruz.” dedi.

Adana Kadın Platformu adına yapılan konuşmaların ardından HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğullar ve Eğitim Sen Genel Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurul birer konuşma gerçekleştirdi.

Derya Çiçek tarafından okunan basın açıklaması şu şekilde;

1960 yılında Dominik’te yoksulluğa, işsizliğe, sömürüye, baskılara karşı demokrasi ve insan hakları mücadelesi veren Mirabel kardeşlerin diktatör güçleri tarafından katledilişinin üzerinden 62 yıl geçti.

Faşist diktatörlüklere karşı dayanışmanın, mücadelenin, direnişin simgesi haline gelen Mirabel kardeşler nam-ı diğer Kelebekler bugün Türkiye’de ve dünyada kadınların özgürlük mücadelesinde yaşıyor.

WhatsApp Image 2022-11-25 at 23.35.51

Bizler Mirabel kardeşlerin mücadelesinin hekim Şebnem Korur Fincancı’nın avukat Aryen Turan’ ın, Gazeteci Nagihan Akarsel’in ve İranlı Jina Mahsa Amini’nin mücadelesinden farksız olduğunun bilincindeyiz. Ve bu mücadelenin dünyanın her yerindeki kadınların mücadelesi olduğunun da.

Mirabel kardeşlerin ölümünden onlarca yıl sonra bugün, tüm dünyada kadına yönelik şiddetin devlet şiddetiyle nasıl iç içe geçtiğini görüyoruz.

Türkiye’de de doğrudan devlet tarafından örgütlenen baskı ve şiddetle, yasaklar ve tutuklamalarla,  gerici politikalarla pekiştirilen ataerkil tahakküm; kadınların ve LGBTİ+ların eşit, özgür, şiddetiz bir yaşam, insanca çalışma hakları adına ne varsa hedefe koymuş durumda.

Artan enflasyon, her gün her şeye gelen zamlar bir yandan yoksulluğu, diğer yandan kadınların maruz bırakıldığı ev içi emek sömürüsünü derinleştiriyor… Artan yoksulluk ve güvencesizlik bizlere fiziksel, psikolojik, ekonomik şiddet olarak dönüyor.

Kadınlar şiddet dolu birlikteliklere mahkum edilirken, kadın cinayetleri artıyor.

Barınamıyor, geçinemiyor, sağlıklı yaşayamıyoruz. Ucuz, güvencesiz, güvenliksiz işlerde, uzun mesai saatlerine mahkum ediliyoruz.  Kadınlar ev bulamadığı ya da kirasını karşılayamadığı için şiddet dolu aile, evlilik çemberi içine geri dönmek zorunda kalıyor.  Sağlık hakkımız gasp ediliyor, ped, tampon gibi hijyen ürünleri yüksek KDV oranlarıyla ulaşılamaz hale geliyor.

WhatsApp Image 2022-11-25 at 20.20.26

Akp ve onun suç ortağı mhp, bir yandan gerici, gelenekçi, erkek egemen söylemlerle şiddeti sıradanlaştırırken, diğer yandan İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması, nafaka hakkının kısıtlanmak istenmesi, boşanmalara arabulucuk uygulamaları, şiddet faillerine cezasızlık politikası ve iyi hal indirimleriyle kadına yönelik erkek şiddetini körüklüyor. Erkek egemen bu zihniyeti iyi tanıyoruz.

İstanbul sözleşmesini fesheden, katilleri aklayan, şiddeti körükleyen bir tutumla, önümüze barikatlar kurarak bizleri eve hapsetmeye çalışıyorlar.

WhatsApp Image 2022-11-25 at 23.25.56

Katil Musa Orhan’ı, istismar faili Cihan Kayaalp’i, evinde bir kadının vurularak öldürüldüğü akp milletvekili Şirin Ünal’ ı cezasızlıkla ödüllendiren devlet mekanizmaları söz konusu kadınlar ve LGBT+ lar olunca tüm mekanizmaları ile üstümüze yürüyor.

Akp iktidarı kaybediyor, kaybettiğini gördükçe savaş politikalarına sarılıyor. Kadınlara bütçeden ayrılmayan pay, silahlanmaya savaşa, aktarılıyor.  Savaş politikaları en çok kadın ve çocukları hedef alıyor. Kürt kadınlar hedefe konuluyor. Özgür basın emekçisi Nagehan Akersel ve Deniz Poyraz başta olmak üzere kadınlar katlediliyor. Seçim politikalarının bir parçası olarak halkların üzerine bomba yağdırılıp toplum terörize ediliyor. Bu savaşta yine en çok kadın ve çocuklar zarar görüyor.

Ekonomik kriz, artan hoşnutsuzluk büyüdükçe iktidar diyanet fetvalarıyla, dinci, ırkçı, ayrımcı politikalara sarılıyor.  Baş örtüsü tartışmaları üzerinden kadınların anayasal haklarına göz konuluyor. Kutsal aile, dini değerler, gelenek görenek diyerek kadınlar ataerkiye mahkum ediliyor, LGBTİ+lar hedefe konuyor. İstanbul Sözleşmesi'ni toplum ahlakı bahanesi ile fesheden siyasi iktidar LGBTİ+ları geleceksizliğe, işsizliğe, yoksulluğa, toplumsal dışlanmışlığa, nefret cinayeti kurbanı olmaya, intihara sürüklüyor.

Kendi siyasi iktidarı etrafında faşist gerici bir kitle desteği yaratmak isteyen AKP- MHP ittifakı bu hedefi için nefret mitingleriyle LGBTİ+ düşmanlığını körüklüyor.

WhatsApp Image 2022-11-25 at 23.24.25

Bizi hapsetmek istedikleri cinsiyet kalıplarını, bizi içinde boğdukları ataerkil aileyi reddediyoruz. Erkek egemen sistem için kârlı olanı değil, özgürlüğümüzü seçiyoruz.

Başörtülü, örtüsüz, lezbiyen, biseksüel, trans, Kürt, Alevi, Laz, ev emekçisi, fabrika işçisi ve bir bütün olarak bu erkek egemen sistemden hiçbir kârı olmayan kadınlarız.

Makbul olmayacağız,  ataerkil ailenize sığmayacağız. Kirli siyasi oyunlarınıza araç olmayacağız.

Genç kadınlar olarak her geçen gün daha da yoksullaştırılıyoruz. Genç kadın işsizliği had safhada. Bazılarımıza hiç tanınmayan eğitim hakkı, artık çoğumuz için erişilemez hale geldi. Yeterli yurt sağlanmıyor, yapılan yurtlarda sağlıksız ve tehlikeli koşullarda, fahiş fiyatlarda yaşamaya zorlanıyoruz. Çoğu kadın ekonomik zorluklar nedeniyle öğrenim hayatından vazgeçmek zorunda kalıyor/bırakılıyor.

Erkek yurtlarında esnek tutulan kurallar, kadınlar için geçerli olmuyor.

Kampüslerde, yurtlarda erkek egemenliğine karşı ses çıkartanlar ise; disiplin soruşturması, gözaltı ve tutuklamalarla karşı karşıya kalıyor. Sözde barınma ve güvenlik tedbirleri adı altında yayınlanan faşist genelge ile de örgütlenmemiz, yan yana gelmemiz, dayanışma göstermemiz engellenmeye çalışılıyor.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de kadın üniversitesi projesi ile bu topraklarda kadınları toplumsal yaşamda, toplumsal üretimde, bilgi üretim süreçlerinde tecrit etmek kötürüm bırakmak istiyorlar. Erkek egemen eğitim sistemi genç kadınlara itaat etmek dışında hiç bir şey öğretmiyor.

Saray rejimi yönetemedikçe şiddet, baskı ve yasaklarla ifade özgürlüğünden örgütlenme özgürlüğüne, basın özgürlüğünden, toplantı ve gösteri yapma özgürlüğüne varana kadar demokrasi adına ne varsa saldırıyor.  Sansür yasasıyla sesimiz kısılmak isteniyor, polis şiddeti ve taciziyle, erkek yargı kararlarıyla korku politikaları en çok da mücadeleci kadınlar üzerinden sürdürülüyor.

Meslek onuruna yakışan bir tutum alan ve Türkiye'nin kimyasal silah kullanıp kullanmadığının araştırılmasını isteyen TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı tutuklanıyor. Mücadele eden, dayanışan, söz söyleyen kadın avukatlar, aktivistler kriminalize ediliyor. ETF’de sendikal hakları için direnen kadınların önüne polis dikiliyor, Ege’de zeytin ağacına sahip çıkan köylü kadınlara jandarma saldırıyor.

Mahkemeler kadın katillerini adeta ödüllendirirken biz yaşamlarını savunan kadınların karşılaştığı polis şiddeti ve tacizi, karakolların birer işkencehaneye dönmüş olması, , politik kadınların mesnetsiz iddialarla tutuklanmaları ve cezaevlerinde artan işkenceler hepsi ama hepsine sözümüz var.

Çalmaya çalıştığınız maya tutmuyor, kadınlar sokakları, meydanları terk etmiyor. Korku politikaları, baskı ve işkencelerinize karşı kadınlar susmuyor, korkmuyor, itaat etmiyor.

Bizi sadece “kutsal aile” içinde tanımlayan gerici politikalardan güç alan erkek şiddeti gösteriyor ki siyasi iktidarıyla, yandaş medyasıyla, polisiyle, mahkemesiyle örgütlenmiş erkek egemen devlete karşı en büyük gücümüz örgütlülüğümüz.

Eşitlik ve özgürlük için,  örgütlü mücadele dışında bir seçeneğimiz yok. Bizi korkutmaya, sindirmeye, yaşamdan izole etmeye çalışanlara bir kez daha bu sokaklarda meydan okuyoruz.

İran'da faşist molla rejimi tarafından mahsa Amina' nın katledilmesiyle başlayan özgürlük mücadelesinin bir kez daha yükselen ve dünyanın her yerinde yankılanan sesi duyuyor ve büyütüyoruz ve bu 25 Kasım'da tekrar ediyoruz; Jin, Jiyan, Azadi

Editör: Haber Merkezi